Haber-Yorum

Pusulanızın Yokluğu Hayatınıza Mâl Oluyor!

Haber:

Türk basın organları, Afgan bir annenin İran-Türkiye sınırında donarak öldüğünü, hayatta kalan iki çocuğunun ise sağlık durumlarının iyi olmadığını bildirdi.

Türkiye “Ahval” Gazetesi, kadının Cumartesi günü çocuklarını ısıtmak için çoraplarını çıkardıktan sonra karda çıplak ayakla bulunduğunu vurguladı. Ailenin kar fırtınasına maruz kaldığını ve annenin öldüğünü, 8 ve 9 yaşlarındaki iki çocuğunun ise hayatta kaldığını ancak parmaklarında şiddetli donma yaşadıklarını açıkladı. Yerel basın organları ise geçen ay sınırın aynı bölgesinde en az dört kişinin öldüğünü bildirdiler. 

Yorum:

Medya organları, yöneticilerin küstahlığından, insanın bedenini kemiren yoksulluğun dişlerinden, tüccarların aç gözlülüğünden ve ister denizdeki göçmenlerin gemileri ister batan gemiler, ister yoksulların canlarını ticarete döken açgözlü denizciler ve kaçakçılar ile ilgili olsun maruz kaldıkları tehlikelerden dolayı Batı ülkelerini güvenli bir sığınak olarak gören göçmenlerin haberlerini aktarıyor.

Ancak bir annenin, ülkesinden çocuklarıyla birlikte bilinmeyen bir ülkeye kaçtığı esnadaki ölüm haberi bizi, medya organlarının bahsetmediği gerçeğe ulaşmaya çalışmak için birçok soruyu gündeme getirmemize sevk etmiştir.

Ey zavallı anne! Bu aşırı soğuk günlerde seni dışarı çıkmaya, kendini, bir başkasını ve çocuklarını tehlikeye atmana sevk eden şey nedir?

Sana rahat bir yaşam ve gelecek garantisi vaat eden, ama ayrılma zamanı geldiğinde sana ne olduğunu hiç umursamadan seni ve senin dışındakileri bilinmeyen bir akıbete terk eden Amerikalılar gibi din düşmanlarıyla çalışmanın sonuçlarından doğan bir korku olabilir.

Bu, ahitlerini çiğneyen, aralarında Kapitalizmin kök saldığı ve çıkarı, korumak ve savunmak için beyinlerimizi patlattıkları tüm insani değerlerin önünde tutan din düşmanlarıyla çalışanların bir faturasıdır.

Ey kadın sana ve acı vakıadan kurtulmak için Batı ülkelerine göç etmek isteyen diğerlerine diyoruz ki: Çözüm vakıadan kaçmakla olmaz. Bilakis çözüm vakıayı Allahu Teala’nın razı olduğu bir vakıaya dönüştürmekle olur. Bizim, Allahu Teala’nın haram kıldığı din düşmanlarını dost edinmememiz gerekir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ لاَ تَتَّخِذُواْ عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بالمودة “Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin.” [Mümtehine 1] Ve Allahu Teala şöyle buyurmuştur: لاَّ تَجِدُ قَوْماً يُؤْمِنُونَ بالله واليوم الآخر يُوَآدُّونَ مَنْ حَآدَّ الله وَرَسُولَهُ “Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun Allah’a ve Rasulü’ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin.” [Mücadele 22] Dolayısıyla her kim mutluluğun anahtarının bu insanlarda olduğunu düşünüyorsa, apaçık bir sapıklığı düşmüş demektir.   

Şeriatıyla hükmetmek, dinini tatbik etmek ve Nübüvvet Minhacı üzere Hilafet’in gölgesinde yönetimini geri getirmek suretiyle Allah bizden razı olmadıkça mutluluk ve hoşnutluk yoktur. Zira Hilafet, insanlara insanlıklarını tekrar kazandıracak, onları Allah’ın Razı olacağı şekilde gözetecek ve onları, açlık ve korkutan dolayı kaçarak soğuğun ve tipinin kollarında veya birçok çocuğu ve genci yutan azgın bir denizin dalgalarında güven ve istikrar arayışına girmeye terk etmeyecektir.  

Allah bize bir an önce nesli ve ekini koruyacak olan Hilafet devletini nasip etsin ve bizi ve sizleri, onun askerlerinden ve şahitlerinden kılsın.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nesibe İbrahim – Ürdün