- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Dünyanın Dört Bir Yanındaki İşçiler Kapitalizmin Toplumdaki Varlıklarının Gerçek Anlamını Ne Ölçüde Sağlayabildiğini Sorguluyorlar!
Haber:
Guardian, Koronavirüs sonrası dünyada, dünyanın dört bir yanındaki işçilerin sessizce işlerini bıraktığını ve bu olgunun arkasındaki temel nedenin, Korona virüsünün insanları bu hayattaki varlıklarının anlamını araştırmaya sevk etmesi olduğunu aktardı. Sessiz istifaları genellikle toplu istifaların veya büyük kabine değişikliklerinin takip etmesi, 2021 yılının başında işçilerin toplu halde gönüllü istifalarında gözlemlenen bir olgudur. Toplu istifaların nedeni, yüksek yaşam maliyeti, iş memnuniyetsizliği, evden daha iyi iş fırsatlarının sağlanması ve benzerleri gibi çeşitli faktörlerde yatmaktadır.Sessiz ve toplu istifalar, işçilerin kapitalizmi terk etmesiyle ilgili rahatsız edici soruları gündeme getiriyor. (Guardian).
Yorum:
Batılı uzmanlar, kapitalizmin işçi krizini körüklemedeki rolü konusunda derinden bölünmüş durumdalar.Örneğin eski ABD Çalışma Bakanı Profesör Robert Reich, kitlesel istifa olgusunu harekete geçirenin kapitalizmin acımasız doğası olduğu konusunda ısrar ediyor. Reich şöyle dedi; “Biz ekonomi için çalışmamalıyız, ekonomi bizim için çalışmalıdır.” İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nde yardımcı doçent olan Maria Cordovic, işçilerin kapitalizmden bıktığını ve başka yerlerde başka fırsatlar aramak için işlerini bıraktıklarını söylüyor.Kordowsk, işçilerin şu şekilde sorular sorarak kapitalizmle ilişkilerini yeniden tanımlamaya çalıştıklarına inanıyor; “Çalışmak benim için ne anlama gelmeli? Ddeğerlerime daha uygun nasıl bir rol oynayabilirim?”
İşçiler arasında kapitalizmin çekiciliğinin azalmasının arkasında birçok faktör vardır. Nitekim Batı’da işçiler, günlük olarak özgürlüğü, bireyciliği, demokrasiyi ve maddi zenginliği vurgulayan kapitalist fikirlerle besleniyor. Ancak işyerlerindeki birçok işçi, bu değerlerin asla gerçekleşmeyeceğini keşfetmiştir. Dolayısıyla köleliğin yerini özgürlük alıyor. Zira işçilerin hayatta kalabilmeleri için uzun saatler zor işlerde çalışmaları gerekiyor. Nitekim başarılı olmak için ekipler halinde çalışmaları gerektiğini hızla öğrenen işçiler tarafından bireyselliğin üstesinden gelinmiştir. Ayrıca demokrasi, şirket diktatörlüğüne yol açmaktadır. Zira işçiler, ücretler, çalışma koşulları, iş rolleri, terfiler ve kendilerini etkileyen bir dizi konuda görüşlerinin hiçbir ağırlığının olmadığını görüyorlar. En son olarak değil son olarak onların sadece küçük bir çoğunluğu servet piramidinin zirvesine ulaşırken büyük çoğunluğu ise hala hayatlarını kapitalizmin için feda ediyor ve sadece yoksulluk içinde emekli oluyor. Bundan daha da kötüsü birçok işçi, çalıştıkları şirketlerin demokrasiyi baltaladıklarını ve kârları toplumla paylaşmadıklarını düşünüyor. Örneğin enerji şirketleri büyük kârlar ederken insanlar yaşam maliyetleri krizinin acısını çektikleri bir sırada sakin kalmaları için politikacılara finanse ediliyor.
İşçilerin kapitalizmden hoşnut olmamalarının arkasındaki ana neden, onu yönlendiren materyalist ideolojidir. Zira Batı toplumlarında, insan materyalizminin hegemonyası, insanlığı maneviyatından, hayattaki rolünden ve toplumsal değerlerinden uzaklaştırıyor. Nitekim uzun zamandan beri Batı’daki işçiler, varoluşları için sadece maddi şekillerde anlam bulmaya şartlanmışlardı. Ancak Korona virüsü dönemi işçilere, kapitalizmle olan ilişkilerini eleştirel olarak yeniden değerlendirmeleri ve maddi olmayan değerler ve inançlarda bir anlam aramaları için bolca zaman sağlamıştır.
Bu arada İslam beldelerindeki işçilerin hoşnutsuzluğu daha da artmaktadır. Zira onlar, çalışma ortamındaki dizginlenemeyen kapitalist değerler ile İslami değerlerin arasını uzlaştırmak için mücadele ediyorlar. Bu da iş yerlerinde sürekli bir kimlik çatışmasına yol açıyor. Zira birçoğu İslami kimliklerini kaybetme korkusuyla işe katılımlarını sınırlamayı tercih ediyor ve kariyer ilerlemesi ise İslami kişiliği kapitalist kişiliğe takdim etme pahasına gerçekleşebiliyor.
İslam’da çalışmanın değeri Batı’dan farklıdır. Dolayısıyla bu da İslam’da farklı değerleri içeren hak ve görevleri yerine getirmek anlamına geliyor. Bu nedenle İslam’da çalışanlar, ailelerini beslemek, onları giydirmek ve eğitmek, toplumlarındaki fakir ve muhtaçları gözetmek, cami inşa etmek, hayır işlerine katılmak, cihada hazırlanmak ve benzerleri için para kazanırlar. İslam, maddi olmayan değerleri hafife almaz ancak farklı değer şekilleri aracılığıyla tüm yükümlülüklerin yerine getirilmesi için uygun atmosferi ve doğru motivasyonu sağlar. Dolayısıyla İslam Devleti’nin gölgesinde, Müslüman olsun gayrimüslim olsun tüm tebaası için hayatın bir anlamı vardır ve her türlü değeri gerçekleştirmeye teşvik edilirler. Böylece toplumda iş ve yaşam arasında doğru bir denge sağlanmış olur. وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكاً وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى “Ve kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim dar bir hayat vardır ve kıyamet günü de onu kör olarak haşrederiz.” [Taha 124]
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Abdulmecid Bahati – Pakistan