Haber-Yorum

Rohingyalı Müslümanlar Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutuldular!

Haber:

Birleşmiş Milletlere bağlı bir ajans, Mülteciler Bangladeş kamplarındaki kötü koşullardan kaçmaya çalışırken 180 Rohingyalı Müslümanı taşıyan bir teknenin son haftalarda batma olasılığının, 2022’yi yaklaşık on yıldır denizdeki en ölümcül yıllardan biri yapabileceğini söyledi. Myanmar’dan yaklaşık bir milyon Rohingyalı, çoğunluğu Müslüman olan Bangladeş’teki kalabalık tesislerde yaşıyorlar. Buna ordunun 2017 yılında onlara karşı ölümcül bir baskı kampanyası başlatmasının ardından anavatanlarından kaçan on binlerce kişi de dahil. İnsan hakları kuruluşlarının tahminlerine göre, bu yıl teknelerle Bangladeş’ten ayrılanlar, bir önceki yıla göre beş kattan fazla artarak yaklaşık 2.400’e ulaşmıştır. (Ajanslar)

Yorum:

Rohingyalı Müslümanlar, kendi topraklarındaki Myanmar hükümeti tarafından öldürme, tecavüz, yıkım ve etnik temizliğe maruz kaldılar.Bu suçlar, tarihteki en vahşi soykırımlardan biri olarak kabul ediliyor. Nitekim Bangladeş’e kaçmayı başaranlar, Hasina’nın suçlu hükümeti tarafından yaşanmaz toplama kamplarına hapsedildiler. Dolayısıyla onlar açlığın ve kovuşturmaların acısı çekerlerken Hasina hükümeti onları kurnazca dış yardım ve iç politikada kullandı.Bu nedenle Rohingyalı aileler tüm birikimlerini, denizin dalgalarına dayanamayan teknelere binerek bilinmeyen bir meçhule doğru gitmek için harcadılar. Dolayısıyla onlar, yağmurdan kaçarken doluya tutuldular! Ayrıca Tayland, Malezya ve Endonezya gibi komşu ülkeler onların girişine izin vermemiş ve onları derin denizde boğularak ölüme terk etmiştir. Hatta birçok cesetle birlikte bir teknede mahsur kaldıklarında, komşu ülkeler boğulmak üzere olanların feryatlarına bile bile kulak asmadılar.

Amerika ve İngiltere gibi büyük dünya güçleri ve Çin gibi yerel güçler, bu denizleri ve okyanusları kontrol etmek için birbirleriyle verdikleri mücadele sırasında, bu canların yeterince ilgiyi hak etmediğini düşünmüşlerdir. Hilafet Devleti’nin 19. yüzyılda zayıflamasının, sonra 1924 yılında yıkılmasının ardından bu mevcut dünya düzeninin kurulması bağlamında, mültecilerin ve mahsur kalan çaresizlerin sayısı artmıştır. Nitekim Harvard Üniversitesi tarafından yürütülen “Mülteci Kamplarının Jeopolitik Stratejileri” başlıklı bir araştırma şu sonuca varmıştır; “Mültecilere ev sahipliği yapan çeşitli gelişmekte olan ülkeler ve dünyanın önde gelen ülkeleri, jeopolitik çıkarlarındaki farklılıklara bağlı olarak mültecileri ya sınıra yakın yetersiz kamplarda tutuyorlar ya da ev sahibi ülkenin birçok yerine dağıtıyorlar. Çoğu durumda da toplama kamplarındaki kötü yaşam koşullarını istismar ederek o bölgede kendi çıkarları doğrultusunda iç savaşlar çıkarıyorlar.”

Allah’tan korkan ve insanlığın işleriyle ilgilenen bir devlet yani Hilafet Allah'ın izniyle yakında kurulacak ve Müslüman ya da gayrimüslim olsun insanları krize sokarak asla jeopolitik hedeflere ulaşmayı düşünmeyecektir. Hilafet, sadece Müslümanların hayatını ve onurunu korumakla kalmayacak, aynı zamanda dünyadaki tüm mazlumların sığınağı olacaktır. Nitekim 1492 yılında Osmanlı Halifesi II. Bayezid, İspanya’da zulüm gören ve tehcir edilen Yahudilere kapıları açarak onları İslam toplumu ile bütünleştirmiş ve şunu ilan etmişti: “Kim Müslümanların emanında yaşamak isterse Hilafet Devleti’ne girebilir ve orada huzur içinde yaşayabilir.” Allah Subhanehu ve Teala şöyle buyurmuştur: وَإِنْ أَحَدٌ مِنَ الْمُشْرِكِينَ اسْتَجَارَكَ فَأَجِرْهُ حَتَّى يَسْمَعَ كَلَامَ اللَّهِ ثُمَّ أَبْلِغْهُ مَأْمَنَهُ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَوْمٌ لَا يَعْلَمُونَ “Ve eğer müşriklerden biri senden eman dilerse, Allah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar ona eman ver, sonra (Müslüman olmazsa) onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır. İşte bu (müsamaha), onların, bilmeyen bir kavim olmalarından dolayıdır.” [Tevbe 6]

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Talha Muhammed - Bangladeş