Haber-Yorum

Ey Yemen Halkı! Şerî Hükümlerin Bağlayıcılığı, Tiranların Meclislerinden Değil Allah Katındandır!

Haber:

Sanaa’daki Temsilciler Meclisi Salı günü, İslam şeriatının ilke ve değerlerine uygun olan ilişkileri teşvik etmek için Allah'ın emir ve yasaklarına uyarak faizcilik işlemlerini önleyen bir yasa tasarısını onayladı. Meclis, Hukuk İşleri Bakanı Dr. İsmail el-Mahakari ve devlet Şura Konseyi ve Temsilciler Meclisi işlerinden sorumlu Dr. Abdullah Ebu Halika’nın huzurunda son halinin madde madde oylanmasının ardından yasanın önemini vurguladı. Temsilciler Meclisi,bankacılık yönleri ile iç ve dış ilişkilerle ilgili ekonomik ve finansal yönleri, büyümelerini ve gelişmelerini artıracak şekilde ele almak için net bir vizyona sahip olmanın önemini vurguladı. (Yemen Haber Sitesi)

Yorum:

İslami yönetimin Müslümanların hayat gerçekliğinden kaybolmasının bir sonucu olarak Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere dünyaya egemen olan kapitalist sistemin iğrençliklerinden biri de, el-Hak Tebâreke ve Teala’nın şu kavlini reddederek bu kâfir sistemin, Allah’tan başkası tarafından hükmedilmesini sağlamak olmuştur: أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ “(Bilesiniz ki), yaratmak da emretmek de O’na mahsustur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!” [Araf 54] Ve şu kavlini reddederek: إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ “Hüküm sadece Allah’a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.” [Yusuf 40] Bu fikirlerin sonuçlarından biri de; Müslümanların evlatlarından oluşan aydınların, politikacıların ve yöneticilerin sahip olduğu kavramları, Batı’nın dini hayattan ve devletten ayıran mefhum ve akidelerine uydurmaya odaklanmanın medeni ve fikri bir gelişme olarak kabul edilmesidir. Oysa hakikatte bu, fikri çöküş olarak en düşük seviyelerde olup küfredenlerin körü körüne taklit ettiği bir gerçekliktir. Tıpkı Ebu Said el-Hudri Radıyallahu Anh’ın merfu olarak rivayet ettiği hadiste Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle haber verdiği gibi: لَتَتَّبِعُنَّ سُنَنَ الذينَ مِنْ قَبْلِكُمْ، شبْراً بشِبْرٍ، أو ذراعاً بذراعٍ، حتى لَوْ سلَكُوا جُحْرَ ضبٍّ لَسَلَكْتُمُوهُ. قَالُوا: الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى؟ قَالَ: فمَنْ؟ “Sizden öncekilerin yollarını adım adım, karış karış, takip edeceksiniz. Öyle ki onlar kertenkele deliğine girseler, siz de girmeye kalkışacaksınız.” Dedik ki: Onlar Hristiyan ve Yahudiler mi ey Allah’ın Rasulü? (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) dedi ki: “Başka kim olabilir ki?”

Ayrıca bu yasanın insanların üzerine tatbik edilmesi, iktidarda olanları temize çıkarmaz. Çünkü onların yaptıkları Allah’ın hükümlerinin bazılarına iman edip bazılarını terk etmek kabilinden olup bu da şer’an haramdır. Zira Allahu Teala, şöyle buyurmuştur: أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ “Yoksa siz Kitab'ın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” [Bakara 85] Dolayısıyla Allah bize, Kerim Rasulümüzün Rabbi Azze ve Celle’den getirmiş olduklarının tamamına iman etmeyi ve bunlara teslim olmayı farz kılmıştır. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا آَمِنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي نَزَّلَ عَلَى رَسُولِهِ وَالْكِتَابِ الَّذِي أَنْزَلَ مِنْ قَبْلُ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ وَالْيَوْمِ الْآَخِرِ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا بَعِيدًا “Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır.” [Nisa 136] Ayrıca şerî hükümler, tercih hakkı olmaksızın veya arzuya, çıkara, propagandaya ya da duyguların okşanmasına tabi olup kabul etmek veya reddetmek için tiranların meclislerine sunulmaksızın bağlayıcı bir niteliğe sahiptir. Zira Allahu Teala şöyle buyurmuştur: وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْراً أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالاً مُّبِيناً“Allah ve Rasulü bir konuda hüküm verince, ne bir mümin erkeğin ve ne de bir mümin kadının (o konuda) muhayyerlikleri (tercihleri) olmaz. Ve her kim Allah’a ve Onun Rasulü’ne isyan ederse muhakkak o, apaçık dalalete (batıla) sapmış olur.” [Ahzab 36] Faizin haram olduğuna dair deliller, Kuran’da gayet açıktır. Bunlar, subutu ve delaleti katî olan delillerdir. Bu nedenle otorite sahibi olan herkesin üzerine, tedricilik, referandum veya insanların tercihi olmaksızın İslam’ı tatbik etmesi farzdır. Aksi taktirde Allah katında büyük bir günaha nail olurlar. Bununla birlikte İslam’ın inkılabi bir şekilde tatbik edilmesi, ancak Hizb-ut Tahrir’in kendisi için çalıştığı Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafet Devleti’nin gölgesinde olacaktır; Allah Hilafetin kurulmasını çabuklaştırsın ki yeryüzüne Allah’ın salih kulları varis olsunlar; bu ize aziz olan Allah’a hiç de zor değildir.

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan

Abdullah el-Kadi – Yemen