Günümüz Medya Kuruluşları, Şeytani Küresel Güçlerin Araçlarından Başka Bir Şey Değildir!
- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Günümüz Medya Kuruluşları, Şeytani Küresel Güçlerin Araçlarından Başka Bir Şey Değildir!
Haber:
Avustralya kanalı (60 Minutes Australia) şu ifadelerin geçtiği bir rapor yayınladı: “Masum sivillerin öldürülmesi yürek parçalayıcı, şehirlerin ve köylerin yok edilmesi dehşet vericidir! Hamas’ın geçtiğimiz Ekim ayında “İsrail’e” düzenlediği ölümcül saldırının ardından Gazze’de yaşananlar, tüm dünyayı istikrarsızlaştıran bir felakettir.”Avustralya’da çatışmanın her iki tarafını destekleyen organize protestolar şu ana kadar çoğunlukla barışçıl olarak kaldı; Ancak (The Sydney Morning Herald) ve (The Age) ile ortak bir araştırmada 60 Minutes, “aşırılıkçı bir bakış açısına sahip İslamcı bir grubun (Hizb-ut Tahrir) Avustralya üniversitelerindeki öğrenci yürüyüşlerine sızmasıyla tüm bunların değişebileceğine dair rahatsız edici kanıtlar" ortaya çıkardı. Tıpkı Nick McKenzie’nin şöyle dediği gibi: “Grubun çok kötü niyetli bir gizli gündemi var.”
Yorum:
Medya, örneğin yargı erki gibi tarafsız ve ilkeli olduğunu gösteren “dördüncü kuvvet” olarak adlandırılmasına rağmen ancak Yahudi devletinin Gazze'de ve tüm mübarek Filistin topraklarında işlediği suçlar, bu sloganı ifşa etmesinin yanı sıra medya ve medyacıların gerçeğini de ortaya çıkarması için yeterlidir; zira Müslüman ülkeler de dahil olmak üzere yöneticiler, rejimler ve medya kuruluşları gibi dünyadaki uluslararası güçler ve onların kollarını temsil eden gücün otoritesinden başka bir otoritenin olmadığı açıkça ortaya çıkmıştır.
Her ne kadar Batı’daki ve aynı şekilde Avustralya’daki medya tarafsızlık ve profesyonellik iddiasında bulunsa da ancak Gazze’de yaşananlar kamuoyuna açıkça göstermiştir ki bu medyacılar, hiçbir değere kıymet vermeyen ve Batı’da ve Doğu’da ezilen ve köleleştirilen halkların pahasına olsa bile sadece kendi maddi çıkarlarına hizmet etme derdinde olan Siyonist, Haçlı ve kapitalist lobilerin sahiplerinin paralı borazanlarından başka bir şey değillerdir; bunun da ötesinde onlar, sadece dünyadaki masum insanların kanını, özellikle de Müslümanların, çocukların, kadınların ve erkeklerin kanlarını içerek dopamin patlaması yaşıyorlar!
“60 Minutes Australia” kanalının yalan ve saptırması, ne ilk ne de son olacaktır; zira o, tarafsız gibi görünen kelimelerle başlıyor ancak hileli bir şekilde kurban ile celladı eşit tutabiliyor. Nitekim Yahudi devletinin katliamlarını televizyonda ve elektronik medyada takip edenler için basit bir şekilde sunmalarının ardından maksatlı programlarına başlıyorlar. Yani kasabı ve işlediği suçları meşrulaştırıp sonra onlardan özür dileyerek ve her türlü suçu mağdurun ve zayıfın üzerine yıkarak medyanın yarattığı İslamofobi atmosferini istismar ediyorlar. Hatta onların durumu, Yahudi devletinin işlediği suçları kınayan herkesi terörist olmakla ya da “gizli ve şeytani bir gündemi” olmakla suçlayacak noktaya kadar ulaşmıştır. Tabii bu gizli ve şeytani gündemden bahsetmiyorlar. Çünkü onlar, gerçekte galipler tarafından zayıf ve mustazaflar için ilan edilen bu gündemi ifşa etmeleri halinde, durumlarının ifşa olacağını ve aynı zamanda kendisi hakkında asil, yüce ve ilahi bir vahiy gibi konuştukları gündemin izleyiciler için açığa çıkacağını çok iyi biliyorlar.
Aradan on dört asırdan fazla bir zaman geçmesine rağmen şeytanın aklı, Arap cahiliyesinin Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e yalan söyleyerek ve delilsiz bir şekilde onu yalancılık ve sihir yapmakla suçlayarak attıkları iftiradan uzak yeni bir yalan icat edememiştir. Bilakis bunun aksine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem dürüstlüğü ve güvenilirliğiyle tanınıyordu. İşte Hizb-ut Tahrir’in Batı cahiliyesi olan durumu da aynıdır; zira partinin fikri, metodu ve gayesi meçhul değildir. Aksine bunu kamuoyuna haykırmakta, dahası insanları, sabah akşam hikmetle, güzel öğütle ve en güzel şekildeki münazarayla buna davet etmektedir; bunu ise kanal sorumluları, programcılar ve medyacılar çok iyi bilmektedirler. Buna rağmen partinin gizli ve şeytani gündemi olduğunu iddia ediyorlar ve Allah’ın tüm insanlar için razı olduğu İslam’ı taşıyan partiye açıkça iftira atıyorlar.
“Medeni” Batı’nın ve onun medya cephesinin fikri olarak iflas etmesi onları, azim İslam risaletini taşıyanlara iftira atmaya sevk etmiştir. Zira onlar, partiyle tartışmaktan, münazara etmekten, fikri ve akli olarak ona meydan okumaktan acizdirler. Bunu kesin olarak bildikleri için bu da onları apaçık yalan söylemeye ve iftira atmaya sevk etmiştir.
Allah Subhanehu ve Teala’nın Kendi dinine ve Kendi risaletini taşıyanlara yardım etmesi an meselesidir; işte o zaman doğu halkları, onlardan önce Batı halkları medyayı yargılayacak ve sihir, sihir yapanın aleyhine dönecektir. Böylece İslam’ın vakıası ve hakikati hakkında bilinçli olanların güvenleri artacak ve insanlar, akın akın İslam’a gireceklerdir. Bu yüzden bu asil risaletin ve azim dinin taşıyıcılarının, müşrikler hoşlanmasa da Allah kendi dinini bütün dinlere üstün kılıncaya kadar sabretmekten ve bu yolda ilerlemekten başka çareleri yoktur.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Bilal Muhacir – Pakistan