- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Afganistan Yöneticileri, Katar’ın Arabuluculuğundan Tuzak, Aldatma ve Komplolardan Başka Bir Şey Elde Edemeyeceklerdir!
Haber:
Taliban-Afgan yetkilileri Pazar günü, Birleşmiş Milletler tarafından katılım sürecinde önemli bir adım olarak sunulan ancak Afgan kadınların yokluğu nedeniyle insan hakları grupları tarafından kınanan görüşmeleri gerçekleştirmek için Katar’da uluslararası elçilerle bir araya geldiler. Birleşmiş Milletler ve aralarında ABD'nin elçileri ve bir Taliban heyetinin de bulunduğu yaklaşık 25 elçi, 30 Haziran ve 1 Temmuz'da Doha'da bir araya geldiklerinde çalışma gündemlerinde ekonomik konular ve uyuşturucuyla mücadele yer alacaktır. Ancak kadın hakları aktivistleri de dahil olmak üzere sivil toplum gruplarının dışlanması, büyük bir kargaşaya neden olmuştur. (En-Nahar Gazetesi, 28/06/2024)
Yorum:
Bu haberle ilgili olarak iki hususa dikkat çekmek gerekiyor:
Birincisi: İslam’daki sosyal sistemin, Batılı ülkelerin kendi araçları olan Birleşmiş Milletler aracılığıyla propagandasını yaptıkları bu şeyden farklı olması:
İslam’ın, Batı medeniyetinin ve kadın ve erkeğin her biri hakkındaki bakış açısı da dahil olmak üzere onun hayat hakkındaki mefhumlarının karşısında duran tek engel olduğunu hatırlatmak kaçınılmazdır. Bu nedenle Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard ile BM Genel Sekreteri'nin Siyasi İşler ve Barış İnşasından Sorumlu Yardımcısı Rosemary DiCarlo’nun Taliban ve Afganistan halkıyla ilgili yorumları şaşırtıcı değildir. Zira Batı, ideologlarının sözde “ırkçılık ve ayrımcılık korkusu” gerekçesi altında kedi, köpek ve bir insan ya da bir erkek ve dişi arasında, yani bunların isimleri ve çağrışımları arasında bir ayrım yapmayacak derecede bir sapkınlığa ulaşmışken İslam, insanın sağlam bir his yoluyla ulaştığı akıl aksiyomlarını, vakıaya mutabık oldukları için onaylamıştır; ancak İslam bununla da yetinmemiş, aksine vakıanın üzerine, hayat, kâinat ve insanın yaratıcısı Habir ve Alîm olanın katından gelen hükümleri de indirmiştir. Dolayısıyla Batı ve sistemi, kadın ve erkeğin arasını büyük küçük her şeyde entegre etmenin gerekli olduğunu düşünürken, nevi içgüdüsünün tanzim edilmemesinin ahlak açısından ne gibi kaoslara yol açtığını unutmuştur; ama Allah Azze ve Celle’nin yedi kat semadan inen hükmü ve O’nun Efendimiz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in üzerine indirdiği dini, buna aykırıdır.
İkincisi; Afganistan yöneticilerinin, Katar yoluyla Birleşmiş Milletlerin diktelerine boyun eğdirilmeleri girişimleri karşısında ne yapmalıdırlar:
Katar, Afganistan yöneticileri ile Birleşmiş Milletler çatısı altındaki büyük ülkelerin temsilcileri arasındaki toplantılara ev sahipliği yapan işlevsel ülkelerden biri olup küresel bir risalet taşımamaktadır; aksine başka bir ülkeye tabi olan bir devlettir. Böylece o, Afganistan yöneticilerini uluslararası düzeyde şeriatın hükümlerini reddetmeye ve büyük ülkelerin isteklerine boyun eğdirmeye çalışmak, ister bu ülkelerin ekonomik çıkarlarını gerçekleştirmek isterse İslam projesinin dünyadaki çatışmaları yönetmekten uzaklaştırmaya ve yerine uluslararası hukuku ve kapitalist şirketlerin isteklerini koymaya çalışmak açısından olsun sözde bu devletin ve sözde uluslararası toplumun çıkarlarına hizmet etmektedir; böylece sözde sivil toplum ve feminist hareketlerin, İslam akidesine ve ondan kaynaklanan sistemlerle çelişen ve İslam’daki yaşam biçimine aykırı olan kanun ve kültür yönünden talep ettiği emirleri empoze etmeye çalışmaktadır. Afganistan yöneticilerinin bu çabada Katar ve arkasındakilerle birlikte hareket etmeleri bir hatadır; aksine onların, ister küresel sorunların teşhis edilip onun gerçeklerinin ve Batılı ülkelerin bu konuda emellerinin rolünün ortaya çıkarılması olsun, ister bu sorunların şeriatın bakış açısıyla çözülmesi olsun, dünyayı İslam’ın istediği yere sürüklemeleri gerekirdi.
Bundan dolayı Afganistan yöneticileri, Birleşmiş Milletler sistemini ciddi şekilde bozmak ve felç etmek zorundadır; zira sözde uluslararası hukuk diye bir şeyin olması doğru değildir. Bu ise İslam ülkelerinde iktidarı gasp eden mevcut yöneticilerle değil de İslam beldelerinin halklarıyla ciddi ve köklü ilişkiler kurmadan gerçekleşmez; bu da her bir İslam beldesinde doğal olarak aktif olan tüm İslami hareketlerle ilişkiler kurmak ve bunların her birindeki ümmete, gerek hedefleri, gerek küresel bir İslam vizyonu taşıdıkları, gerek yeryüzünü İslam ile yönetmek isteyen her samimi tarafla işbirliği yapmak istedikleri, gerekse de bu amacı pratik olarak gerçekleştirmek için mevcut olan her şeyi tartışmaya hazır oldukları konusunda hitap ederek olabilir.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Nizar Cemal