- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber - Yorum
Özbekistan ve Hizb-ut Tahrir!
Haber:
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi, 05/07/2024 Cuma günü, Özbekistan'daki mazlum kardeşlerimize destek amacıyla “Ey Ümmet; Özbekistan'daki Siyasi Mahkumlardan Bir Çağrı!” başlıklı bir kampanya başlattı.
Yorum:
Hizb-ut Tahrir / Özbekistan’ın, başlangıçları, yayılımı, fedakârlıkları ve tutumları gibi daveti hakkında uzunca konuşulabilir… Ancak ben, bu yorumda aşağıdaki hususlara değinmek istiyorum:
Birincisi: Şayet Özbekistan’da Hizb-ut Tahrir’in fikri güçlü bir şekilde yayılmamış olsaydı, bu kadar tutuklama ve işkence olmazdı; zira ölü bir cesetle savaşılmaz.
İkincisi: Bugün Özbekistan denildiği zaman, tutukluların ve ailelerinin gerçek mermilerle öldürüldüğü ve defnedilmeleri için üzerlerinin asfaltlarla doldurulduğu Andican katliamı akla gelir; bugün Özbekistan denildiği zaman, Osmanov Rahimehullah’ın başına geldiği gibi tutukluların şehit oluncaya kadar suda kaynatıldığı, dişlerin çekildiği, şişlerle havada asılı kalmak akla gelir, mahkumlara AIDS’in enjekte edildiği, torbalarla boğulmak akla gelir, süt emen bebeğin annesinden engellenmesi ve benzerleri akla gelir…
Bugün Özbekistan denildiği zaman, (Allah rahmet eylesin) İnabathan hanımın torunlarına, “Rahata, rahat ederek ulaşamayacaksınız” diyerek davet taşırken sabırlı olmalarını tavsiye ettiği sözleri akla gelir, yabancı bir gazetecinin kendisine “Sen 20 Dolar karşılığında Hizb-ut Tahrir’in neşriyatlarını dağıtıyorsun” dediği küçük bir genç ve o gencin de kendinden emin bir şekilde “Ben sana 100 Dolar vereyim, hadi Hizb-ut Tahrir’in neşriyatlarını dağıt da göreyim” şeklindeki cevabı akla gelir ve dükkanlarını sadece günlük yiyeceğini kazanmak için açan, bunu elde ettiğinde bununla yetinen, sonra da davet taşıma amellerini yapmaya giden gençler akla gelir…
Üçüncüsü: İmtihan, Allah Subhanehu’nun birçok ayette onayladığı sünnetidir; Allahu Teala’nın şu kavli gibi: لَتُبْلَوُنَّ فِي أَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ “Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz.”[Al-i İmran 186] Zira Nebilerin, Rasullerin, onların sahabelerinin ve onlara güzellikle tabi olanların da durumu bu şekildeydi: لَقَدْ كَانَ مَنْ قَبْلَكُمْ وَإِنَّ أَحَدَهُمْ لَتُحْفَرُ لَهُ الْحُفْرَةُ، ثُمَّ يُوضَعُ فِيهَا ثُمَّ يُوضَعُ الْمِنْشَارُ عَلَى رَأْسِهِ، ثُمَّ يُمْشَطُ بِأَمْشَاطِ الْحَدِيدِ مَا دُونَ عَظْمِهِ فَمَا يَصْرِفُهُ ذَلِكَ عَنْ دِينِهِ “Sizden önceki (ümmetler içinde mümin) bir adam için bir çukur kazılır, sonra o çukurun içine konulurdu. Sonra bir testere ile başından aşağı ikiye biçilir, demir tarak ile kemiği taranırdı. Fakat yine de onu dininden döndüremezdi.” Bugün, genel olarak Hizb-ut Tahrir gençlerinin ve özel olarak da sorumlu olanların durumu da bu şekildedir.
Dördüncüsü: Acılar yok olup gider ve Allah’ın izniyle ecir ve sevaplar kalır; zira Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: وَيُؤْتَى بِأَشَدِّ الْمُؤْمِنِينَ ضُرًّا وَبَلَاءً فَيُقَالُ: اغْمِسُوهُ غَمْسَةً فِي الْجَنَّةِ، فَيُغْمَسُ فِيهَا غَمْسَةً فَيُقَالُ لَهُ: أَيْ فُلَانُ، هَلْ أَصَابَكَ ضُرٌّ قَطُّ أَوْ بَلَاءٌ؟ فَيَقُولُ: مَا أَصَابَنِي قَطُّ ضُرٌّ وَلَا بَلَاءٌ “Müminlerin dünyada iken en şiddetli sıkıntı ve bela çekeni de kıyamet günü getirilir ve: “Bunu cennete bir kere daldırınız,” denilir. Bunun üzerine o mümin cennete bir kere daldırılır. Sonra ona: “Ey falan Mümin! Geçmiş zaman boyunca herhangi bir sıkıntı veya bela çektin mi?” denilir. O da: “Hayır! Şu ana kadar hiçbir sıkıntı ve hiçbir bela çekmedim,” der.”
Beşincisi: Öyle bir gün gelecek ki zalim ve zorba olan kişi yapmış olduklarına pişman olacaktır. Ahirete gelince: وَلاَ تَحْسَبَنَّ اللهَ غَافِلاً عَمَّا يَعْمَلُ الظَّالِمُونَ إِنَّمَا يُؤَخِّرُهُمْ لِيَوْمٍ تَشْخَصُ فِيهِ الأَبْصَارُ * مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاءٌ “(Rasulüm!) Sakın, Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak, Allah onları (cezalandırmayı), korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor. Başları yukarıya kalkık, bakışları bir noktaya sabitlenmiş, zihinleri bomboş kalmış olarak toplanma yerine koşarlar.” [İbrahim 42-43] Dünyaya gelince; Tıpkı mahkumlara işkence yapmakla meşhur olan Cemal Abdunnâsır döneminde askeri hapishane subayı Hamza el-Bayûni’nin başına geldiği gibi; zira demir şişlerle alnı delinmiş, boynu parçalanmış ve omuzu vücudunun geri kalanından ayırana kadar sağ tarafını ikiye bölünmüştür.
Son olarak kâfirler, zalimler ve zorbalar hoşlanmasa da, Nübüvvet Minhacı üzere İkinci Raşidi Hilafetin şafağı doğacaktır; işte o zaman zulüm ve karanlıklar, İslam’ın nuru ve adaletiyle kaybolup gidecektir; işte sizleri buna davet ediyoruz ey Müslümanlar!
#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Cabir Ebu Hatır