- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Haber-Yorum
Kötü Selefin Kötü Halefi Olan Mirziyoyev, Ölmüş Olan Kerimov’un İzinden Gidiyor!
Haber:
Özbekistan güvenlik güçleri, ölmüş olan kana susamış Kerimov’un baskıcı yaklaşımını sürdürerek 23 Hizb-ut Tahrir üyesini bir kez daha tutukladı. 9 Mayıs'ta, Kerimov döneminde hüküm giyen ve 1999-2000'den bu yana 20 yıl hapis yatan Müslümanların aynı suçlamalarla yargılanmasına başlandı.Yine Taşkent, Andican, Kogon, Karşi ve Semerkant bölgelerinde 16 genç şiddet ve terör suçlamasıyla yeniden tutuklanarak Taşkent'e gönderildiler ve haklarında soruşturma başlatıldı!
Yorum:
Geçtiğimiz yıl BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk Özbekistan'ı ziyaret etmiş ve Özbekistan Cumhurbaşkanı Mirziyoyev’in insan hakları ilkelerini yerleştirmek ve bunları her bireyin günlük yaşamının merkezinde pekiştirmek amacıyla gerçekleştirdiği reformları övdüğü uzun ve geniş kapsamlı bir konferans vermişti. Ayrıca şakşakçılığını ve çığırtkanlığını yaptığı övgüler arasında, ölmüş Kerimov döneminde egemen olduğu gibi cezaevlerinde işkencenin kaldırılması ve uydurma suçlamaların düzenlenmesi de vardı.
Yüksek Komiser, kendisini övdüğü kişinin selefinin çok ötesine geçerek Hizb-ut Tahrir’in 23 üyesini yeniden tutuklayacağını ve tiran Kerimov döneminde yargılandıkları ve yaklaşık 20 yıl hapis ve işkence gördükleri suçlamalarla yeniden yargılayacağını bilmiyordu. Güvenlik güçlerinin barbarlığı keyfi tutuklamayla sınırlı kalmadı, aksine Mirziyoyev’in şebbihaları ve baltacıları, tutuklanmalarının başından itibaren bu gençlere vahşi bir şekilde işkence yaptılar ve onları, eşlerine tecavüz etmek veya çocuklarını sorguya getirmekle tehdit ederek kendilerine yöneltilen uydurma suçlamaları itiraf etmeye zorladılar; ayrıca 16 yeni genç de çeşitli bölgelerde tutuklanarak Taşkent’e getirildiler ve şiddet ve terörizmle ilgili suçlamalarla sorgulamaları başladı!
Bu gençlere yönelik bu barbarca ve insanlık dışı uygulamalar karşısında BM Yüksek Komiseri hani nerede?! Özbek hükümetinin politikası ve fiili uygulamaları, bireylerin din veya inançlarını benimseme ve bunları ifade etme hakkını güvence altına alan insan hakları standartlarının doğrudan ihlali değil midir?! İnsan hakları ilkelerinin bariz bir şekilde ihlal edilmesi Birleşmiş Milletler organlarının kulağına gitmedi mi, yoksa tüm Müslümanların çığlıklarına ve yardım çağrılarına sağır mı kesildiler?!
Sömürgeci Batı ölçeğinde üretilen bu hakların, İslam ve Müslümanlarla ilgili olanlar karşısında değişen, tebdil eden, hatta silinip yok olan hayali haklardan başka bir şey olmadığı artık hiç kimse için bir sır değildir. Ayrıca insan hayatının güvenliğini ve istikrarını garanti altına alan hakların, sadece insanlığın Rabbinden gelen haklar olduğu da artık hiç kimse için bir sır değildir; أَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطِيفُ الْخَبِيرُ “Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” [Mülk 14] Dolayısıyla adaleti, güvenliği ve emniyeti sağlama ve herkese hak ettiği hakları verme sorumluluğunu üstlenen İslam Devleti’nin yok olmasıyla birlikte bu haklar da yok oldu.
Özbekistan’da, Suriye’de, Mısır’da ve Ürdün’de Müslümanlara yapılan zulüm, Gazze’de, Sudan’da ve Yemen’de sırf “لا إله إلا الله” dedikleri için masum kanlarının akıtılması, insan hakları ilkelerine ilişkin tüm iddiaları düşürüp bu sloganların sahteliğini ve yanlışlığını ortaya çıkardığı gibi sanki uyguladıkları şeyin şiddet ya da terörizmle hiçbir ilgisi yokmuş gibi “terörizme karşı savaş” bahanesiyle silahlanıp demir yumrukla yöneten bu baskıcı rejimlerin gerçek yüzünü de ortaya çıkarmıştır!!
#ÖzbekistandanÇağrı
#PleaFromUzbekistan
#ЎЗБЕКИСТОНДАН_ФАРЁД
#صرخة_من_أوزبيكستان
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Rana Mustafa