- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Demokrasinin Kapısına Kilit Vurulmadığı Sürece Darbeler Asla Önlemez
HABER:
Resmi Gazete'de, Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında iki yeni Kanun Hükmünde Kararname yayımlandı. YeniKHK'da en dikkat çeken değişiklik ise;Genelkurmay Başkanı’nın seçimiyle ilgili oldu. Buna göre,GenelkurmayBaşkanı olabilmek için daha önce şart koşulan “Kara, Deniz veya HavaKuvvetleri Komutanlığını yapmış olma” şartı kaldırıldı. Kaynak: Haber Ajansları
YORUM:
AK Parti veya Cumhurbaşkanı Erdoğan ordu tarafından bir daha kendilerine yönelik darbe girişiminde bulunulmaması için devamlı olarak yeni tedbirler almaktadır. Çünkü bu darbe girişimi hem Erdoğan’ın hem de hükümetin kimyasını oldukça bozmuştur. Az önce yukarıda zikretmiş olduğum maddenin eski hali şöyleydi:
Madde 8: Genelkurmay Başkanı; Kara, Deniz veya Hava Kuvvetleri Komutanlığını yapmış general ve amiraller arasından, Bakanlar Kurulunun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır. Bugünyayımlanan Kanun Hükmünde Kararname'de ise şöyle denildi:
1324 sayılı Kanunun 8'incimaddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Genelkurmay Başkanı; Orgeneral ve Oramiraller arasından,Bakanlar Kurulu'nun teklifi üzerine Cumhurbaşkanınca atanır.”
Şimdiye kadar OHAL kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerin belki de en önemlisi ve dikkat çekeni buydu. Zira ordunun yapısı köklü bir şekilde değiştirilerek tamamen etkisiz hale getirilmek istenmiştir. İngiliz kültürüne göre şekillenmiş olan ordunun komuta kademesinin güç merkezi dağıtılarak ordu içerisinde bu yapının beli kırılmak istenmiştir. Bunun yerine ise tamamen Amerika’nın hâkimiyeti altına girecek bir ordu istenmektedir. Daha önce kuvvet komutanları emirleri direkt olarak Genel Kurmay Başkanından alırken şimdi ise bu komutanların Savunma Bakanlığı’na bağlanarak Genel Kurmay Başkanlığı ile irtibatı kesilmiştir. Yani ordu içerisinde gücün tek elde veya merkezde toplanmasının önüne geçilmiştir. Dolayısıyla bir daha darbe olma ihtimali en aza indirilmek veya sıfırlanmak istenmiştir. Yine bu bağlamda Jandarma da İçişleri Bakanlığı’na bağlanarak sivil bir yapı haline dönüştürülmek istenmiştir. Aynı zamanda Milli Savunma Bakanlığı binasının Genel Kurmay Başkanlığından ayrılarak aynen Amerika’da olduğu gibi Pentagonvari bir yapı haline dönüştürülecektir. Buna göre Milli Savunma Bakanlığının yapısında ciddi değişikliğe gidilecektir. Bu da demek oluyor ki, önceden asker ağırlıklı olan bu Bakanlık yapılacak olan değişiklikle %60 sivil ve %40 askerden oluşacaktır.
İktidar tarafından yapılan bu değişiklikler karşısında İngilizlerin bir takım adamları, orduda yapılan bu köklü değişikliklere karşı tepkilerini açık ve sert bir şekilde dile getirmiştir. Adamlarını devamlı olarak televizyonlara çıkartarak onlar vasıtasıyla bu tepkilerini dile getirmektedir. Hatta eski Genel Kurmay Başkanı olan İlker Başbuğ bu tepkisini şu şekilde dile getirmiştir. “2.Abdülhamid dahi kendisine karşı yapılan darbe karşısında Harp okullarını veya Askeri Liseleri kapatmamış ve bu denli cüretkâr davranmamıştır’’ demiştir.
Bu tepkiler karşısında ise Amerika ve Erdoğan oldukça sinsi bir politika takip etmiştir. Erdoğan kendisine karşı yapılan bu darbe girişiminden oldukça endişe duymuş ve korkmuştur. Dolayısıyla Erdoğan bu korku ve endişesini gidermek ve bir bakıma da mecbur kaldığı için Ergenekon ve Balyoz davalarından yargılanıp beraat etmiş eski İngiliz kırıntılarını tekrardan ordu içerisinde bir takım yerlere getirmiştir. Yine bu tepkileri en aza indirmek için CHP ile uzlaşmacı bir tavır içerisine girmiştir. Yani çok sinsi ve taktiksel bir politika uygulamaktadır. Bir taraftan orduyu yeniden şekillendirip istediği siyasi adımları atarken, diğer taraftan ise, İngilizlere sus payı olarak bir takım payeler vermektedir. Fakat bu oldukça riskli bir adımdır. Çünkü ordu içerisinde yeniden göreve getirilen askerler esas darbecilerin kaynağıdır. İngilizler ise, Erdoğan’ın atmış olduğu bu siyasi adımlar karşısında pek fazla etkili olamayıp, az da olsa ordu içerisindeki yerlerini korumak istemektedir. Meşhur İngiliz siyaseti olan pastanın tamamını alamıyorsan en azından yarısına razı olma siyasetini gütmektedirler. Dolayısıyla Amerika ve Erdoğan yürütmüş olduğu bu sinsi siyasette başarılı olacak mı? Onu ileriki günlerde daha net bir şekilde göreceğiz. Her ne kadar zaman Amerika ve Erdoğan lehine işlemiş gibi görünüyor olsa da bunun da bir sonu vardır. Hülasa atılan bu tür adımların hepsi darbeleri önlemek için olsa da darbelerin asıl kaynağı olan demokrasinin kapısına kilit vurulmadığı ve Hilafet Devletinin kapısı açılmadığı sürece bunda asla başarılı olunmayacaktır.
Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Yılmaz Çelik