- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Lozan ihanet de, Cumhuriyet ihanet değil mi?
Cerablus namusumuz da, Halep namusumuz değil mi?
Suriye çıkmazına giren ABD ve onun bölgedeki dost ve müttefikleri Kurban bayramında özellikle Halep için yürürlüğe giren ateşkes başarılı olmayınca adeta deliye dönmüş durumdalar. Ateşkes ABD'nin Deyr-ez Zor'da yanlışlıkla 62 rejim askerini jetlerle vurması ve Rusya'nın Halep'in güneybatısında BM'ye ait insani yardım konvoyuna gerçekleştirmiş olduğu savaş uçakları ile bombalı saldırı neticesinde zorunlu olarak sonlandırıldı.
ABD ve Rusya'nın Suriye üzerinde kesinlikle hakim bir konumda olmadıkları ve Suriye üzerinden siyasi ve askeri havanın oldukça kırılgan olduğu çok net bir şekilde görülmüş oldu. Halbuki Türkiye Suriye'ye Cerablus üzerinden dahil olduktan sonra ABD ve onun müttefiki Rusya ve İran Halep'i muhasara altına alacak ve ardından ateşkes sonrasında muhlis mücahitleri ve onlara destek olan Müslüman halkı bombalayarak sindirecekti. Lakin muhasara kırıldı ve istenilen plan tutmadı. Ardından Fırat kalkanı operasyon bahanesi ile Halep ve İdlip bölgesindeki bir çok cihadi grup ve onlara mensup olan mücahitler hatta Ahrar-uş Şam'da dahil olmak üzere kuzeye doğru yani Cerablus ve Azez hattına kaydırıldı. Ve bu sinsi hamle sonrasında Halep 4 eylül 2016 da tekrar muhasara altına alındı. 500 bine yakın Müslüman dış dünya ile irtibatı kesildi ve çok acımasız bir bombalama süreci başladı. Atılan bombaların tahrip gücü o kadar büyüktü ki adeta küçük bir deprem etkisi yaratıyordu ve sığınaklara girebilen özelliklere sahipti. Fosfor, misket ve varil bombaları acımasız bir şekilde çok yoğun bir şekilde atılmaya devam etti.
Tüm bunlar olurken Fırat kalkanının fatihi ve Müslümanların umudu(!) Recep Tayyip Erdoğan ise adeta dalga geçercesine Cerablus ile Azez hattına yeni bir şehir kurma telaşına girdi. Derinliği 45 km olan bir uçuşa yasak bölge olarak adlandırılan bölgenin hemen yanında yani komşusu konumunda olan ateş çemberine alınmış Halep vardı. Uçuşa yasak bölge olarak adlandırılan bölgenin Halep'i gece, gündüz bombalayan Rusya, ABD ve uşakları Esad ve İran onay vermesi gerekiyordu. Rabbimiz bu minvalde ne kadar güzel buyurmuş:
وَمِنَ النَّاسِ مَن يُعْجِبُكَ قَوْلُهُ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيُشْهِدُ اللّهَ عَلَى مَا فِي قَلْبِهِ وَهُوَ أَلَدُّ الْخِصَامِ
İnsanlardan öylesi vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider ve kalbindekine rağmen Allah'ı şahit getirir; oysa o azılı bir düşmandır. (Bakara: 204)
Ben Müslümanlara yardım ediyorum onlara ev ve mesken yapmaya çalışıyorum diye kandıran ve aslında kafirlerle her fırsatta sarmaş dolaş olan Recep Tayyip Erdoğan değil mi? O değil mi, Ortadoğu da huzurun olması için İsrail ile dostluk kurmamız gerekiyor diyen. Erdoğan değil mi Orta Asya’da Kırım ve Çeçenistan da yıllardır katliam yapan, Suriye'de akıl almaz bombalarla Müslüman kardeşlerimizi bombalayan Rusya ile dostluk teklifinde bulunan? Yine aynı Erdoğan değil mi kadim müttefikimiz ABD diye her fırsatta ABD'yi yere göğe sığdıramayan?
Evet tüm bunlar olurken birileri kalkmış hala böyle bir güdümlü liderden yardım bekliyorsa vallahi Rabbimizin gazabından korksun. Bu hezimetin ve ihanet tek bir reçetesi mümkün o da büyük bir tevbe-istiğfar ederek kokuşmuş batı güdümlü Cumhuriyeti yıkmak ve yerine Resulullah'ın vadetmiş olduğu İkinci Raşidi Hilafet Devleti'ni kurmak için muhlis Hizb'e nusreti vermek ile mümkün.
Lakin yine oyalama ve gündemi başka yere çekmek adına Erdoğan 27. muhtarlar toplantısında hiç gündemle alakası olmayan ve iki ay önce söyledikleri ile taban tabana çelişen Lozan konusunu gündemine aldı. Erdoğan bu toplantıda şunları söyledi:
"Tarihte bize ne yaptılar. 1920'de bize Sevr'i gösterdiler, 1923'te Lozan'a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan'ı zafer diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada."
Erdoğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"İşte şu an Ege'yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan'da verdik. Zafer bu mu?
"Oralar bizimdi. Oralarda bizim camilerimiz, mabetlerimiz var ama şu anda hala Ege'de kıta sahanlığı ne olacak, havada, denizde ne olacak bunları konuşuyoruz, hala bunun mücadelesini veriyoruz.
"Niye? İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını veremediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz."
Şimdi Erdoğan'ın bu samimiyetsiz çıkışından sonra ana muhalefet partisi haklı olarak şu tespiti dile getirdi:
"Onlar hilafetçidir, biz cumhuriyetçiyiz"
Hükümet ise AK Partili Şahin tarafından bunu hemen, "Biz de Cumhuriyetçiyiz. İyi ki Cumhuriyet var, iyi ki Cumhuriyet kurulmuş" diyerek yalanladı.
Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan'ın bu çıkışı ile kesinlikle samimi olmadığını ve İsmail Karaman'ın yeni anayasadan laiklik çıkarılsın dediğinde ilk tepki verenlerden biri olduğunu ve Mısır'da, Tunus’ta laiklik, demokrasinin propagandasını yaptığını biliyoruz. Lozan bize zafer diye yutturuldu diyen ve Lozan sonrasında kurulan Cumhuriyeti öven ve onun değerlerini savunan birisine şu sorulmaz mı?
Siz ihanet Lozan'ı bize zafer olarak yutturuldu diyeceksiniz ama ardından asıl ihanet olan Hilafet'in ilgası ve beşeri batının kokuşmuş nizamı olan Cumhuriyeti ihanet olarak nitelendirmeyeceksiniz. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demezler mi adama?
Bu çok açık bir şekilde Müslümanların duyguları ile oynayarak özelde Halep'te genelde Suriye gerçekleşen katliamlara ortak olan Türkiye'nin kirli emellerini örtbas etmek için tezgahlandığı ortadadır.
Rabbim kafirleri ve bölgede uşaklarını tez zamanda kahru perişan etsin ve hakkı savunan Müslümanlara nusretini ulaştırsın (amin).
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Mehmet Aydın