Türkiye-Yahudi Varlığı Siyasi İlişkileri Kaldığı Yerden Devam

Haber:

Türkiye ve İsrail arasında 2010’a kadar sürdürülen ancak iki ülke ilişkilerindeki kriz nedeniyle ara verilen ikili siyasi istişarelere yeniden başladı. Diplomatik kaynaklara göre Ankara'da yapılan görüşmelerde, "Türkiye-İsrail ilişkilerinin bölgenin istikrarı ve güvenliği açısından önemi üzerinde mutabık kalındı".

http://www.aljazeera.com.tr/haber/turkiye-ve-israil-siyasi-istisarelere-yeniden-basladi

Yorum:

Türkiye ile İsrail Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarlar Düzeyindeki Siyasi İstişareler'in 15. turu 1 Şubat 2017 tarihinde Ankara’da yapıldı. Böylece 1987'den itibaren yapılan siyasi istişarelere altı yıllık bir aradan sonra tekrar başlanmış oldu. Her ne kadar Mavi Marmara hadisesinden sonra Türkiye-Yahudi Varlığı (“İsrail”) arasındaki bazı ilişkiler askıya alınarak, ilişkilerin koptuğu vehmi oluşturulsa da herkes biliyor ki; bu gerçek değildir. Keza ticari ilişkiler ise rekor üstüne rekor kırmıştır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın; “Türkiye İsrail ilişkilerinin normalleşmesi bölgenin yararına olacaktır…” açıklamasının ardından “Yahudi varlığı” bir açıklama yaparak Türkiye ile anlaştıklarını duyurmuştu. Ardından, AK Parti Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik’in; “kuşkusuz İsrail devleti ve halkı Türkiye’nin dostudur” şeklindeki o meşum açıklaması geldi.

Müslümanların büyük tepkisini çeken bu açıklamadan, Türkiye halkının fersah fersah uzak olduğundan şüphe yok. Yahudi varlığı “İsrail” işgalci bir terör devletidir. Ne 67 sınırı, ne 48 sınırı asla kabul edilemez. Yine Yahudiler, Müslümanların dostu da değildir. Yahudi varlığı “İsrail”, havuç gibi kökünden sökülüp atılması gereken habis bir ur’dur.

Allah Subhanehu Teâlâ şöyle buyurmuştur:

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Nasranîleri dost edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. İçinizden onları dost tutanlar, onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna yol göstermez” ^{[Mâide 51]}

2016 Haziran ayında Tükiye-Yahudi varlığı arasında varılan mutabakat, altı ayda hayata geçirildi. Bu zaman diliminde bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi baskısıyla Mavi Marmara davası da düşürüldü. Böylece normalleşmenin önündeki son engel de kaldırılmış oldu. Yahudi varlığının, Mavi Marmara’da şehit olanlara verilmek üzere gönderdiği 20 milyon doları ise şehit yakınları kabul etmedi. Hala devlet bankasında tutulmaktadır.

İstişarelerde ele alındığı belirtilen konular ise;  “özellikle enerji, ekonomi, kültür ve turizm sahalarında işbirliği, siyasi İstişarelerde ise başta Ortadoğu ve Doğu Akdeniz olmak üzere geniş bölgedeki gelişmelere ilişkin görüş alışverişinde bulunulduğu” belirtildi. “Türkiye-“İsrail”  ilişkilerinin bölgenin istikrarı ve güvenliği açısından taşıdığı önem üzerinde mutabık kalınmıştır” denildi.

Yapılan istişare ve açıklamadan bir gün sonra Dışişleri Bakanlığı; "İsrail hükümetinin işgal altındaki Filistin topraklarındaki yasa dışı yerleşimlerde ilave 3 bin konuta daha onay vermesini kınıyoruz" açıklamasını yaptı.

Görüldüğü gibi Ak Parti hükumeti ve diğer Arap yöneticilerin bazen gizliden gizliye, bazen ise açık destekleri sayesinde Yahudi varlığı, kendisine güç bulmakta ve varlığını devam ettirebilmektedir.

Böylesi necis bir varlığın Müslümanların toprakları üzerine çökmesi ve işgali asla kabul edilmemesi gerekirken, terör devletiyle işbirliği yaparak, bölgeye “istikrar” geleceğini söylemek bir gaflet değil olsa olsa ihanettir.

Bir taraftan ekonomik ve siyasi işbirliği yapmak, diğer taraftan ise “yasa dışı yerleşimi kınamak” samimiyetten uzak olduğu kadar, Yahudiler için de hiçbir kıymeti yoktur. Yahudi varlığı, bugüne kadar hangi kınama kararıyla geri adım attı ki?

Dolayısıyla 15.cisi yapılan siyasi istişareler toplantısıyla, Yahudi varlığı kendisi için daha fazla güç ve istikrar sağlayacak ama Türkiye, Filistin ve bölge için terör yapmaya devam edecek.

Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Osman Yıldız