Pazartesi, 21 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/23
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Çobansız Sürüyü Kurt Kapar

بسم الله الرحمن الرحيم

Çobansız Sürüyü Kurt Kapar

Haber:

Yunanistan’ın başkenti Atina’daki kamplarda kalan Suriyeli sığınmacılar, seslerini duyurmak için Almanya Büyükelçiliği’ne yürüdü. Kentin merkezindeki Sintagma Meydanı’nda toplanan çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan 100’den fazla sığınmacı, ailelerine bir an önce kavuşma talebiyle protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. [03.08.2017 Haberler.com]

Yorum:

2011 yılında patlak veren Suriye devriminin ardından Suriyeli göçmenler özellikle evsiz barksız yurtsuz kalan kadın ve çocuklar çil yavrusu gibi dünyanın dört bir tarafına dağıldılar. Meydanlarda bas bas bağıran, gürleyen ama bir türlü yağmayan, Müslümanların hamisi olduğunu iddia eden yöneticiler bile o savunmasız göçmenlere yeri geldi sırtlarını döndüler, sahip çıkmadılar. Güya sahipsiz olmadıklarını göstermek amacıyla da ülke kapılarını göçmenlere açan ajan rejimler ise bunu bir siyaset malzemesi ve baskı aracı olarak kullandılar. 

Hatırlayın, bundan tam bir yıl önce Muğla’nın Bodrum ilçesinde, bulunduğu teknenin batması sonucu hayatını kaybeden Suriyeli Aylan Kürdi bebeğin kıyıya vuran tüyler ürpertici cansız fotoğrafı ile dünya derinden sarsılmıştı. Sığınmacı krizinin ve tüm insanlık için özellikle Müslüman ülkeler yöneticileri için utancın simgesi olan Aylan Kürdi bebeği anımsatan benzer trajedi 16 aylık Rohingyalı Muhammed bebeğin kıyıya vuran cansız bedeniyle de yaşanmıştı.

Sonra baskı aracı olarak kullanmak için sınır kapılarını açan Türkiye’nin izlediği habis politika gereği Avrupa kapılarına dayanan, Macaristan polisinin şiddet ve dayağına maruz kalan sığınmacıların televizyonlara yansıyan içler acısı görüntülerine tanık olduk. Bangladeş hükümetinin yakaladığı sığınmacıları kabul etmek yerine teknelere doldurarak geri gönderdiği, denizin ortasında aç ve susuz bıraktığı sahneler kalbimizde iyileşmeyecek derin yaralar, silinmeyecek izler bıraktı.

Benzer nice hatırladığımız ve hatırlamadığımız trajik hadiselere rastlamak mümkün. Bilindiği gibi mülteci, sığınmacı ve göçmen, ülkelerce istenmeyen misafire benzer. Veya dini ya da rızkı için yaşamın kıyısına tutunmuş, yaşama savaşı veren biri gibidir.

İstenmeyen misafir pozisyonunda olan veya yaşama savaşı veren sığınmacı sorununun nedeni, Batılı ülkeler ve onların yerel uşaklarıdır. Sömürgeci Batılı ülkeler, sahip olduğu yeraltı ve yerüstü kaynakları ve zenginlikleri nedeniyle özellikle sığınmacı üreten İslam dünyasını işgal ettiler. İşgal altındaki halklar da sığınacak güvenli bir liman aramak ve hayata tutunmak amacıyla ülkelerini terk ettiler. Engin ve tehlikeli denizleri aşarak ya da yaban hayvanları ile dolu dağlardan yürüyerek sığınmacı pozisyonuna düştüler. Peki, bunları sığınmacı ya da dilenci pozisyonuna düşüren nedir? Elbette ki kapitalist sistem ve bayraktarlığını yapan Batılı ülkelerdir.

Yerel uşaklar da taht ve koltuklarını korumak, efendilerine yar ve yardakçılık yapmak amacıyla aynı dili konuştukları, kendi ırk ve renginden olan halklarına zulüm yapıyorlar. Halkın çıkarlarını koruyup kollamak yerine kapı kulu oldukları efendilerinin çıkarlarını koruyup kolluyorlar. Uğrunda kendi halklarına baskı ve direnç uyguluyorlar. Gücü yetmedikleri takdirde de yabancı efendilerinden yardım dileniyorlar. Halka çobanlık edip gütmek yerine aç kurtlara teslim ediyorlar. Kurtlara yem olmak istemeyenler de doğal olarak yollara düşüyorlar. Sırtlanlardan kaçayım derken aç kurtlardan eman dileniyorlar. İşte en son Yunanistan’da Almanya’ya çağrı yapan sığınmacılar, yerel sırtlanlardan umut kestikleri için aç kurtlardan medet umuyorlar. Yerel uşaklar, sırtlan olmak yerine sürüsünü kurtlardan güdüp gözeten çoban olsalardı, ümmetin evlatları, dilini bilmedikleri aç kurtların sofrasında yem olmak için deniz ve yollara düşerler miydi? Sığınmacı niteliğini alırlar mıydı hiç? Acınacak ve insanlık trajedisi haline gelecek bir pozisyonda olurlar mıydı hiç?

Bu açıdan İslam, yöneticiyi kalkan ve çoban olarak nitelemiştir. Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ، يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ، وَيُتَّقَى بِهِ  “Muhakkak ki imam (Halife) kalkandır. Onunla savaşılır ve korunulur.” Kalkandır, çünkü düşman kurtlara karşı gövdesini siper eder. Kurtlardan gelebilecek saldırılar karşısında kalkan olur. Çobandır, çünkü sürüsünü kurtlara kaptırmaz. Kaptırmamak için siyaset eder. Siyaset gütmek değil midir? Allah Rasûlü şöyle buyurdu:

الإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْؤولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ،“İmam çobandır ve güttüğünden mesuldür.”

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına

Ercan Tekinbaş

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER