- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
BANGLADEŞ’TEKİ LAİK EĞİTİM SİSTEMİNİN TRAJİK HAKİKATİ
Bangladeş tarihi boyunca peş peşe gelen laik hükümetler tarafından uygulanan eğitim sistemi, daima laiklik çerçevesinde oldu. Şu andaki hükümet tarafından “modernleşme” gerekçesiyle benimsenmiş bulunan birtakım kararlar nedeniyle eğitim sistemi daha fazla sıkıntılı bir süreçte devam etmektedir. Laikleştirme operasyonu geçmişte hiçbir fayda sağlamadığı gibi Bangladeş Müslümanlarının geleceği hakkında da kesinlikle herhangi bir fayda sağlamayacaktır.
Ülkenin bağımsızlığının ilan edilmesinden sonra doğrudan laiklik esasına göre anayasa tesis edildi. Daha sonra başbakan olan Şeyh Mücib ülkede batının çıkarlarını gözetti. Öncelikli olarak “Kudart-e-Kuhuda” şeklinde isimlendirilen laik eğitim heyetini oluşturdu. Bu heyet İslâm'ı tümüyle görmezlikten geldi, eğitim sisteminden İslâm'ı tümüyle sıyırdı ve eğitim sistemini sağlam bir şekilde laik esasa göre kurdu. Şeyh Mücib’in darbe sonucunda öldürülmesinden sonra gelen hükümetler bazen daha fazla bazen de daha az laik siyasetleri uyguladılar. Ancak 2010 yılında laiklik yeni bir hamle içinde geldi. Batı tarafından desteklenen Avamî hükümeti, “modernleşme” gerekçesiyle eğitim sistemini yeniden gözden geçirilmesini önerdi. Ülkedeki eğitim sisteminin daha fazla laik olmasını sağlamak için yeni eğitim komisyonu oluşturuldu.
Aynı zamanda eski eğitim sistemi zaten fiili olarak laiklik esası üzerine kurulu olup İslâm, imanla, tarihle ve ülkede yaşayan Müslümanların taşımakta oldukları kültürle herhangi bir ilişkisi olmadan öğretiliyordu. Siyasette kuvvetlerin birleştirilmesinin ardından Batıya tabi olan Avami hükümetinin yönetime gelmesinin ardından ise son yıllarda Bangladeş’teki Müslüman gençlerin akıllarındaki İslâmî etkiyi tümüyle silecek adımlar attı. Örneğin hükümet; laik, ateist ve Hindulardan birçoğunu eğitim ve öğretim bakanlığındaki önemli görevlere atadı. Milli eğitim komisyonu ve Milli Müfredat Koordinasyon Komitesi (NCCC) ve hatta şu anki eğitim bakanı Nuru’l İslâm Nahid bilinen bir komünisttir. Milli Eğitim Komisyon Başkanı Prof. Kebir Çordi, İslâm'a muhalif fikirleri taşıyan ve İslâm'a karşı öfkeli açıklamalarıyla bilinen birisidir. Buna ilave olarak Milli Eğitim Komisyonu Üyelerinin büyük bir kısmı dinsiz ve laik artıklardan kimselerdir. Yine şu andaki Milli Müfredat Koordinasyon Komitesi (NCCC) başkanı Hindu azınlıklardan birisidir. Üstüne üstlük İslâm'la ilgili kitapların yazılmasından ve kontrolünden sorumlu olan kimseler ise ya Kadiyani ya da İslâmî uygulamaların bir kısmını gizleyen laik kimselerdir. İşte bunların tümü hiçbir şeye aldırmaksızın eğitim müfredatının laikliğe göre şekillenmesi için çalışmaktadırlar. Aynı zamanda bu kimseler, okul kitaplarına çelişki ve tartışma yerleştirmek suretiyle öğrencilerin zihinlerinde İslâm akidesi hakkında kargaşa oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Örnek vermek gerekirse İslâm'la ilgili kitaplarda; Kur’ân, kader, peygamber, Rasûl, takva gibi İslâmî kavramların birçoğunda imla hataları yer almaktadır. Öğrencilerin zihinlerinde kargaşa meydana getirmeyi amaçlayan bu türden yazım hatalarının sayısı sadece üçüncü sınıfa ait kitaplarda 58 tanedir. Buna ilave olarak birçok Kur’ân ayetinde ve hadislerde hatta konu ile ilgili radyo yayınlarında hatalar yer almaktadır. İslâmî eğitime ait kitaplarda İslâm akidesiyle tümüyle çelişen ibareler yer almaktadır. Dördüncü sınıf İslâmî eğitim kitabında, Allah yolunda ve putlar için kesilen hayvanlar dışında hiçbir hayvanın etinin yenmesinin hela olmadığı yazılıdır. Yapılan incelemelere göre 2014 yılına kadar basılan kitaplarda yer almayan bu hata bu seneden sonra ortaya çıktığı dikkat çekmektedir. Ayrıca, eleştirmenler bu hatanın kasıtlı olduğu ve bu ülkedeki Müslümanların çocuklarını saptırmayı hedeflediğini söylemektedirler.
Üstelik ikinci sınıftan onuncu sınıfa kadar olan eski kitaplardaki; İslâm'la, İslâm tarihi ve ahlakla irtibatlı olan birtakım metinler kaldırılmıştır. Bunların yerine ise müfredata meşhur Hindu veya ateist yazarlara ait eserlerdeki metinler ilave edilmiştir. Örneğin ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıflara ait kitaplardan Rasûlullah r’in, Ebu Bekir ve Ömer’in hayatlarına ait kısa bir hikâye dahi kaldırılmıştır. Bariz İslâmî şahsiyetlerden, kasidelerden veya ahlaktan veya İslâmî değerlerden bahseden bölümler beşinci sınıftan onuncu sınıfa kadar olan kitaplardan kaldırılmıştır.
Bunlara karşılık olarak kötü bir namı olan Hümayun Âzâd isimli ateist tarafından yazılan ve İslâm'a düşmanlığı seslendiren kaside beşinci sınıf kitabına yerleştirildi. Bu kasidede yazar, korkuyu ve hoşnutsuzluğu yaydığı gerekçesiyle dolaylı bir şekilde gençleri Kur’ân okumamaya teşvik etmektedir. Yine buna ilave olarak altıncı sınıftan onuncu sınıfa kadar olan ders kitaplarına Hindu kültürü ve geleneğiyle bağı bulunan inançlar ve hikâyeler ilave edilmiştir. Ayrıca sağlıklı doğum eğitimi adı altında dolaylı bir şekilde cinsel eğitimle alakalı konulara yer verdiler. “Kendini tanı” isimli kitapta ergenliğin erken döneminde erkek kadın ilişkileri hakkında çocukların eğitilmesi için müfredata ilaveler yapılmıştır.
Eğitimle ilgili olarak bu üzüntü verici açıklamaların tümüne ilave olarak eğitim kültürü adıyla; darama, musiki, opera programı, dans programı ve uygulamaları, güzellik teknikleri, her köyde ve her beldede akademik tiyatro gibi hususlara yoğunluk verilmiş ve bununla genç neslin İslâmî değerlerden saptırılmaları için yeni bir ok fırlatılmıştır. Bununla birlikte hükümet okulları tümüyle kontrolü altına alabilmek için uzun bir plan hazırlamış bununla da az sayıdaki İslâm fıkhı, Kur’ân, hadis ve Arap dili gibi eğitim alanları üzerinde kontrol sağlamak istemiştir.
Üstelik Dakka üniversitesinde eğitim profesörü olan meşhur Ebulkasım Fadlulhak, Rtv diye bilinen televizyon kanalında yaptığı mülakatta Bangladeş’teki eğitim sistemi hakkında batının hakiki ajandasını açık etmiştir. Onun sözlerine göre hükümet bu amaca hizmet etmek için birinci sınıftan onuncu sınıfa kadar ders kitaplarını bedava dağıtacaktır. Bu kitapların basımı ve dağıtılması için gerekli olan devasa paranın ise UNİCEF’ten alınacağını açıkladı. Bağımsızlıktan bu zamana kadar peş peşe gelen hükümetler, bağış yapan örgütlerden para alırken Bengal halkı ise bu örgütlerin hedefleri hakkında herhangi bir bilince sahip olmamışlardır. Bağış yapan bu örgütler ise eğitim müfredatlarının kendileri tarafından belirlenen laik ve liberal yönlendirilmelere uygun olduğundan ve öğrenciler için herhangi bir fayda sağlamadığından emin olmadıkça bağışta bulunmamaktadırlar. Zira bunların ajandalarında bulunan asıl hedef, ümmeti cahil bırakmak, laiklik kervanına göre hareket eden öğretmenlerden köleler meydana getirmek ve bu kimseleri Bangladeş Müslümanlarının ve İslâm'ın çıkarları aleyhine çalıştırmaktır.
Hükümet tarafından ortaya konulana bu çirkin icraatlar, planlanmış ve birbiri ile irtibatlı olduğunda şüphe yoktur. Bunun nihai hedefi Bangladeş’teki Müslüman gençliği İslâm kimliğinden çıkarmak, altın tarihi hakkında cahil kimseler oluncaya kadar İslâm kültürü dışındaki kültürü onlara kazandırmak, İslâmî düşünce ve değerler esasına göre bir hayatı yaşamaktan uzaklaştırmaktır. Sömürgeci efendilerini razı etmek için bu kindar gündemlerini gerçekleştirmektir. Bu yönetim tabakası bunlarla yetinmedi. Daha birkaç ay önce ülkenin birçok yerinde İngilizce eğitim veren İslâm okullarını kapattılar ve bunun için birçok engel koydular. Yine zor kullanmak suretiyle birçok okuldaki Kur’ân-ı Kerimi ezberleme ve Arapça programlarını durdurdu. Aynı şekilde toplumdaki hangi mekânda olursa olsun İslâm'ı öğrenmesine imkân tanıyacak her türlü fırsattan gençleri uzaklaştırmak için İslâmî eğitim ve Arapça eğitim veren halkaları kapattı. Hükümet tarafından uygulanan yeni eğitim programları karşısında, toplumun geniş bir kesiminde özellikle de dini cemaatler nezdinde bunlara karşı çıkılmasına ve eleştiriler yapılmasına rağmen hükümet bunları uygulamakta ısrar etti.
Batıya uşak olan yönetim tarafında yapılan bu elim girişimler, Hasine ve hükümetinin batının uşağı olduğunu ve İslâm dünyasının diğer bölgelerinde de olduğu gibi Bangladeş’e İslâm'ın gerçek anlamıyla geri dönmesinden korktuğunu göstermektedir. Zira sahih İslâmî uyanış Bangladeş’e ulaşmış ve birçok Müslüman genç bilfiil İslâm'ın kucağına dönmüştür. Bu gençler, batının laik medya ve devlet tarafından kullanılan daha başka araçlar ve silahlarla allayıp pulladığı fasit yaşam tarzını artlarına atmışlardır. Üstelik bu Müslümanlar, inançları uğrunda her şeyi ortaya koymaya hazır ve nazır kimselerdir. Ayrıca hükümet ve arkasında yer alan sömürgeci efendileri ne kadar çabalarlarsa çabalasınlar, İslâm'ın yeniden doğması kaçınılmazdır. Nübüvvet metoduna göre Raşidî Hilafetin gölgesindeki İslâmî yönetim Allah’ın izniyle pek yakında Bangladeş’te ve İslâm dünyasında parlayacaktır. Bu devlet, üstün bir eğitim sistemini tatbik edecek, Bangladeş’te ve tüm İslâm dünyasında İslâm ümmetine karşı sergilenen her türlü oyunu ve girişimi yıkacaktır.
Hizb-Ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Fehmide Binti Vedûd