- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Batıdaki Müslüman Topluluklar Arasında Aile Dağılmalarının Sebepleri
Evlilik, hayatımız boyunca sahip olabileceğimiz en önemli ilişkilerden biridir. Çocuklarımız ve torunlarımızla sahip olacağımız önemli ilişkileri etkileyen bir bağdır. İslam bize, evliliğin bir erkek ve bir kadının yakın bir ilişkiye girebileceği tek geçerli kurum olduğunu öğretir. Böylesi bir ilişkiyi sürdürürken, yol arkadaşlığının temel alındığı rahatlatıcı bir ilişki kurmayı umarız ki bu sadece çocuk yetiştirmek için sağlam ve doğru ortamı oluşturmak için değil, aynı zamanda Yaratıcımız (svt) ile olan ilişkimizi de güçlendirmeye yarayan bir araç olacaktır. «إِذَا تَزَوَّجَ الْعَبْدُ فَقَدِ اسْتَكْمَلَ نِصْفُ الدِّيْنِ فَلْيَتَّقِ اللهَ فِي النِّصْفِ الْبَاقِي»“Peygamber efendimiz kişi evlendiği zaman dininin yarısını korumuş olur. Geriye kalan yarısı için de Allah’a karşı gelmekten sakınsın’’ buyurmuştur. [Tirmizi, Hadis 3096, Enes bin Malik’den rivayetle]
Ne yazık ki bugün Batı'da şöyle bir gerçek mevcut: İslami topluluklardaki birçok evlilik boşanma ile son bulmaktadır, hayatta kalmayı başaran evlilikler ise yukarıda belirtilen umutlardan çok uzaktır. ABD'deki Müslüman topluluklar içinde 2000 yılında yapılan bir çalışma, boşanma oranlarının yüzde 30 olduğunu göstermiştir. Yeni çalışmalar, bu oranın yükseldiğini ve Batı'daki Müslüman toplumda aile yaşamının bozulmasına bağlı sorunların arttığını göstermektedir.
Bu nedenle, liberal Batılı toplumlarda yatan tehlikeleri özellikle de boşanmalara yol açan tehlikelerin farkına varmalıyız ki mümkün oldukça kendimizi bu etkenlere karşı koruyalım ve Müslüman toplumlarda dağılan evlilik sayılarını azaltalım.
Evliliğe dair Batılı liberal bakış açısıyla İslam’ın evliliğe bakış açısını karşılaştırdığımızda evlilik kavramı önemli ölçüde farklılık göstermektedir. Batıda evlilik, bir erkek ve kadının bir ilişkiye girmeleri ile alakalı opsiyonel bir kavramdır. Çünkü liberalizm, ilişki konusunda ahlaka başvurmaz. Biriyle yakın ilişkiye girmeden önce evlenmek istemek, evlilik öncesi bir ilişkiye sahip olmak, tek gecelik ilişkiler ya da evlilik dışı beraberlikler, bireyin kendi kararına bırakılmıştır. Her türlü ilişki konusunda açık bırakılan bütün bu kapılar, evlilik kurumunu zedelemekte ve onu istenmeyen bir eylem haline dönüştürmektedir. Kişinin mutluluk arayışı adına yaptıklarını ve heveslerini takip eden bu düşünce, Müslüman toplumunu da etkilemektedir. Bu nedenle, Müslümanların ne zaman ve niçin evlendikleri konusunda bir sürü sebep görüyoruz (örneğin uzun süreli bir evlilik öncesi ilişkinin ardından aile ve toplum tarafından yapılan baskı söz konusudur). Bu sebeplerin başlangıç noktası her zaman İslam değildir ve evliliğin başarısını etkilemez, özellikle de her iki tarafın da evlenmek için farklı sebepleri olduğunda.
Evlilik kavramının İslami olmayan fikirlerden etkilenince birçok soruna yol açması doğaldır. Mesela Batı’da evlilik, etrafında büyük bir endüstrinin geliştiği ticarete dökülmüş bir mesele haline gelmiştir. O “Büyük Günün” kendisine odaklanmak elbette Müslüman toplum üzerinde de etkisini göstermiştir. Abartılı bir mekân, abartılı yiyecekler, son moda gelinlik, altın takılar ve pahalı araçlar büyük günün “zorunlulukları” haline gelince, çoğu genç çift ya evliliğini ertelemek ya da haram kredilere başvurmak zorunda bırakılmaktadır. Neticesinde düğün günü; İslami hükümlere bağlı kalma hususunda bir engel teşkil eder hale geliyor. Ayrıca, yüksek mehire (ve pahalı çeyize) verilen büyük önem de genç çiftlere yuva kurmayı zorlaştırmaktadır. Düğün gününün kendisine bu kadar büyük önem verip kendimizi materyalizme kaptırınca ister istemez Peygamberimizin ﷺ şu sözlerini de unutuyoruz:
Bu günü çok fazla önemsemek ve materyalizme boyun eğmek, bize Peygamber Efendimiz (s.a.v)in şu sözlerini unutturuyor: «أعظم النساء بركة أيسرهن صداقا»"Kadınların en hayırlısı ve bereketlisi, kocasına zahmet ve ağırlığı en az, geçimi de kolay olanıdır. " [Hz. Aişe (ranha)’dan rivayetle El-Hakim]
Üzücü olan şey, Batı'daki genç çiftlerin evlilik hayatlarına büyük bir borçla başlaması ve hatta evliliklerinin daha başlamadan maddi sıkıntılarla zorlanmasıdır. Materyalizmin tohumları çoğu zaman Müslüman çiftlerin evliliklerinde de devam edip evlilikleri “Connilerin” ya da bu durumda “Ahmetlerin” evlilikleriyle yarışır hale dönüştürmektedir. Batı toplumlarında yetişmiş olmanın yanı sıra, çoğu zaman önemsiz arzuları devam ettirmek ve diğerleri tarafından belirlenen hayat standartlarına göre yaşamak adına gereksiz yükleri aile hayatının sırtına yükleyerek, tüketiciliğin anlamsız yarışına dâhil olmaktayız!
Ayrıca, çiftlere evlilik konusunda İslami bir bakış açısı ile tavsiyeler verilmediğinde, Batılı liberal değerlere ilişkin görüşler akıllarını çeliyor. Örneğin, Batı toplumlarında kadınların cinselleştirilmesinin, evlilikleri olumsuz yönde etkilediğini görüyoruz. Kadınlar arzu objesi olarak sunulduğunda; eğlence ve porno sektörü aracılığı ile cinselleştirilmiş imgeler yayıldığında, sadece yüksek derecede cinselleştirilmiş bir toplum yaratmakla kalınmıyor. Aynı zamanda bir erkek ve kadın arasındaki ilişkinin nasıl görünmesi gerektiği ve neleri içermesi gerektiği konusunda ve bir kadını güzel, bir adamı çekici kılan nedir konusunda da gerçek dışı beklentilere yol açılmış oluyor. Hem erkekler hem de kadınlar bu imgeler ve düşüncelerden etkileniyorlar. Çoğu zaman bir eşte bu gerçek dışı beklentileri arıyor ve bu sığ standartlara uymadıkları takdirde onlardan uzaklaşıyorlar. Ayrıca, 2016 yılında American Sociological Association tarafından yayımlanan bir araştırma, kişiler pornografik şeyler izlemeye başladığında, boşanma oranlarının iki katına çıktığını ileri sürmüştür. Seks ve pornografi bağımlılığı, Batı toplumlarında önemli bir sorundur ve tıpkı uyuşturucu ve alkol gibi bu salgın da Müslüman toplumlarına gizlice sızmış, Müslüman çiftleri boşanmalara karşı savunmasız bırakmıştır. Ne yazık ki, Müslüman toplumlarında, evlilik öncesi ilişkilerde bir artış söz konusudur. Ayrıca, boşanma oranlarında da evlilik dışı ilişkilerden kaynaklanan bir artış vardır.
Ayrıca, karı kocanın rolleri ve hakları üzerinde, içinde yaşadıkları farklı kültürlere ilişkin - çoğu gencin ilgisini çeken Batı kültürü ve büyüklerimizin etkilenmiş olduğu Doğu kültürü (çoğu zaman İslami olarak görülür) - farklı düşüncelerden kaynaklanan, bir kafa karışıklığı söz konusudur. Çoğu kez Müslümanlarda İslami olmayan kültürlerden etkilenmiş karmaşık fikirlerin ortaya çıktığı görülmektedir. Bu fikir karmaşası aynı zamanda çiftler arasındaki çatışmaların da sebebidir. Örneğin, eşlerden biri özgürlük ve sözde cinsiyet eşitliğinin teşvik edildiği Batılı tarzda düşünmeyi tercih ederken, diğerinin kadının, kocasının kölesi ve onun her ihtiyacını karşılaması gereken biri olarak algılandığı Doğu kültürüne daha yakın bir düşünceye sahip olması problem teşkil eder. Aslında, kadına hem evinin geçimini temin etme hem de ev hanımlığı rolünün yüklendiği bir fikir karmaşası görmekteyiz. Böylece, kadın ailenin geçimini sağlamaktan mustarip bir hale geliyor ve evin bütün yükünü omuzlamaya devam ediyor. Bu durum, akabinde, İslam’da kadının asli görevi olan anneliğin değersizleşmesine yol açıyor. Kendimizi üçüncü bir seçeneğin olduğu konusunda eğitmeliyiz: yani İslam’a göre eğitmeliyiz. İslam’da eşlerden her ikisinin de hakları ve rolleri açıkça belirtilmiştir. Erkek evin reisi kabul edilmektedir ve bu nedenle evin geçimini temin etmekle sorumludur. Oysa kadının asli rolü, ev hanımlığı ve anneliktir. Kadın, çalışabilir de ama bunu asla bir zaruret olarak görmemelidir. İslam’ın hem kadın hem de erkeğin hakları ve sorumlulukları konusuna getirdiği açıklık, evlilikte uyumun anahtarı olacaktır.
Ayrıca, Müslüman çiftler evliliklerinde sorunlarla karşılaştığı zaman gün geçtikçe tıpkı Batılı toplumlarda olduğu gibi sorunları giderme yolu olarak çok kolaylıkla boşanmaya başvurulduğunu görüyoruz. Liberal toplumlarda, evliliği sonuna kadar sürdürmek şart değildir; evlilik mutluluğu artırmalıdır. Bu şart yerine getirilmiyorsa, insan neden o ilişkiyi devam ettirsin ki? İşte bu düşünce tarzı Batılı liberal yaşam tarzından kaynaklanmaktadır ki bireyin mutluluğunu, bağlılık veya sadakatten öncelikli kabul etmektedir.
Son olarak, unutmayalım ki İslam’da kadın kocasının ortağı değildir. Daha ziyade onun yol arkadaşıdır. Bu nedenle onların bir arada yaşaması ortaklık üzerine değil her açıdan birbirini tamamlayan yol arkadaşlığı üzerine kuruludur. Yol arkadaşlığı, birinin diğerinde huzur ve güven bulmasıdır. Allah evliliği, eşlerden her ikisi için de bir huzur kaynağı olarak var etmiştir.
﴿هُوَ الَّذِي خَلَقَكُم مِّن نَّفْسٍ وَاحِدَةٍ وَجَعَلَ مِنْهَا زَوْجَهَا لِيَسْكُنَ إِلَيْهَا﴾
“Sizi bir nefisten yaratan ve onunla sükûn bulmanız için, ondan onun eşini yaratan O’dur.” [A'raf 189]
Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Adına
Yasmin Malik