Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü
Laiklerin İslam’a Saldırmak İçin Kullandığı Bahanelerden Biri: Erkeğin Boşama Yetkisi

بسم الله الرحمن الرحيم

Laiklerin İslam’a Saldırmak İçin Kullandığı Bahanelerden Biri:
Erkeğin Boşama Yetkisi

(Tercüme)

Kadın erkek ilişkileri her zaman tartışma odağı olmuştur. Ama lütuf sahibi ve her şeyden haberi olan Allah, İslam’ı göndererek akla gelebilecek bütün sorunları tamamıyla çözebilecek çözümler göstermesi ile Müslümanlara lütufta bulunmuştur. Bunun sonucunda ise kadın ve erkek arasındaki ilişkiler sekinet ve güven bulmuştur. Ama beşeri eğilimlerin ve hevaların yakıcı ateşinden dolayı Kilise cehenneminden kaçan Kapitalistler, kadın ve erkeğin doğasını, aralarındaki ilişkiyi ve hayattaki rollerini anlamada hiçbir şekilde kendisine başvurulan bir fikrî temele sahip değillerdi. Aksine bu ilişki ve onunla alakalı iki tarafın rolleri ve görevleri; siyasetçi ve yetkililerin hevalarına göre değişimlere maruz kalmıştır.

Allah Subhanehu ve Teala, Mü’minlere kadın ve erkek arasındaki ilişkinin doğasını açıklayıp üzerine kurulu olduğu sağlam temelleri de netliğe kavuşturmuştur. Herhangi bir kadınla herhangi bir erkeğin arasında oluşabilen muamele ve ilişki için Şer’i hükümleri de açıklamıştır.

Şüphesiz ki Allah, aileyi toplumda en önemli yapı kılmıştır. Parçalanıp dağılmaması için Kıyamet Gününe kadar okunmaya devam edilecek olan Kur’an’ı indirmiştir. Allah’a karşı ve Müslüman topluma karşı bu çok büyük sorumluğu ve emaneti üstlenecek, aileyi çekip çevirecek, işlerini idare edecek, sorumluluklarını yerine getirebilecek yeterli meziyet ve yetkiye sahip bir sorumlunun olması kaçınılmazdır. Allah erkeği fiziksel olarak daha güçlü yaratmıştır ve erkeğe mehr, eşinin temel ihtiyaçlarını karşılama, eşini dış tehditlerden koruma gibi farziyetler yüklemiştir. Şeriat Koyucu bu yükümlülükleri geçim sıkıntısından korumak için kadından muaf kılmıştır.  Böylelikle erkek ailenin varlığından sorumlu evin direği/reisi olmuştur. Nisa Suresi 34’te Allah’ın buyurdu gibi: 

﴿ٱلرِّجَالُ قَوَّٰمُونَ عَلَى ٱلنِّسَاءِ بِمَا فَضَّلَ ٱللَّهُ بَعضَهُم عَلَىٰ بَعض وَبِمَا أَنفَقُواْ مِن أَموَٰلِهِم

“Allah’ın bazısını bazısına üstün kılması nedeniyle ve mallarından harcamasından ötürü erkekler kadınlar üzerinde kavvâmdırlar / koruyucu yöneticidirler.” [Nisa 34]

Bu ayeti, laikler ve kadın hakları savunucuları kadına baskı ve kadın-erkek eşitsizliği adı altında İslam’a saldırmak için “bir gedik/zayıf nokta” olarak görmektedirler. Erkeğin kavvam olması ve buna ilaveten boşama yetkisinin erkekte olması - onların iddialarına göre erkeğin evliliği sonlandırma ve devam ettirme hakkını elinde bulundurması -  laikleri galeyana getirmektedir ve İslam’da kadının konumu hakkında ‘’endişelenme”lerine neden olmaktadır!

Hakîm ve Habîr (hikmet sahibi, ve her şeyden haberdar olan) Allah; erkek ve kadını yaratandır. Onların oluşumlarının doğasını, onlardaki yetenek ve eğilimleri bilmektedir. Fıtratları gereği kadın ve erkek arasında ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkları da bilen Allah’u Teala, boşanmayı haram kılmamıştır. Fakat onu,  Allah’u Teala’yı razı edecek değerli bir hayat yaşamaya engel olduğunda ve varlığı iki taraf için keder verici olduğunda evlilik bağının devam etmesi çok zorlaştığında son çare olarak başvurulan çözüm kılmıştır.

Kur’an, boşama hakkının erkeğin elinde olmasını illetlendirmemiştir. Bu yüzden başkalarına karşı savunmak dahi olsa biz Müslümanlar illetsiz bir hükmü aklımızla mantıklı olabilecek nedenler bularak illetlendiremeyiz. İslam hükümleri, hükümlerin en iyisidir. Yukarıdaki anlatım, sadece İslam’da aile sisteminin doğasını açıklamak içindir.

Erkeğin Kavvam olması; yani kadın üzerindeki koruyucu yöneticiliği; erkeğin ailenin reisi olma, nafakasını sağlama, genel ihtiyaçlarını karşılama, ailesinin fertlerini koruyup gözetmekten sorumlu olmasıdır. Onların işleri üzerindeki kavvam olmak, kıyamet gününde hesap verilmesi gereken sorumlu yöneticiliktir. Onları korumaktan, terbiye etmekten ve Allah’ın dinini onlara öğretmekten sorumlu olmasıdır. İşte bu yüzden evlilik sözleşmesini sonlandırma kararı erkeğin elindedir.

Özgürlükler temeli üzere kurulu olan Kapitalizm, başka hadaratların bariz üstün farklılıklarını kabul etmez. Başkasını yapmacık konuşma ile muhatap olarak kabul etmesi; sadece yeryüzündeki başka halklara, kapitalizmle çatışan inançlarına, kültürlerine aldırış etmeden,  askeri hegemonya ve iktisadi anlaşmalar yoluyla Batı’nın sistemlerini ve kapitalizmin kavramlarını dayatma çabasıdır.

Laikler; İslam’ın birden fazla kadınla evlenebilme, erkeğin koruyucu yöneticiliği ve boşama yetkisinin erkeğin elinde olması gibi hükümlerine saldırmaktadırlar. Bu konuda onlar şu delili ileri sürmektedirler: “İslâm’ın bu hükümleri kadına zulmetmektedir”. Tuhaf olan; bunun, kendi ülkelerindeki kadınların hiçbir zaman gün görmediği, kadının sadece cazibe ve cinsel obje olarak kullanıldığı, bundan elde edilen vergi ile devletin de kazanç elde ettiği bir piyasa oluşturmuş olan bir topluluk tarafından ileri sürülüyor olmasıdır.

Laiklerin kadına verdikleri değerle övündükleri toplumlardaki kadınların durumuna bakan birisi, sadece kadınların kendilerinin ve çocuklarının geçimlerini sağlama uğrunda çalışmaya zorlayan ekonomi tekerleği altında ezildiklerini, işyerlerinde iş arkadaşları veya patronları tarafından çeşitli şekillerde rahatsız ve taciz edildiklerini görür. Daha fazla gerçeği öğrenmek isteyen bu konudaki araştırmalara, istatistiklere bakabilir. Ama onun yerine televizyonda izlediği yabancı dizi ve filmlerdeki sahte “kahraman” Batılı kadın görüntüsü üzerinden kıyas yaparak dinini kötülemek basiretsiz bir davranış olur ki bunda da Müslüman halkın kabahati yoktur.

“Hoşgörülü olma” anlayışı üzerine kurulu ideoloji gerçekte diğer halklara kendi bakış açısını dayatma çabasındadır. Diğer inanç ve kültürleri kendi bakış açısıyla yargılamaktadır. Ve şöyle der, “eğer bizimle değilsen, kesinlikle bize karşısındır”. Bunun altında ise; ihtilaftan korkan, sorunları çözme yöntemi sadece katliam yapmak ve terör olan, belirli bir bakış açısını dayatmak için bütün düzeylerde fikir ve delil değil de sadece teröristlik yapan bir kibirli düşünce yapısı yatmaktadır.

Laikler; erkek fakir ve kadın zengin dahi olsa, erkeğin eşinin nafakasını temin etmek ile sorumlu olduğunu görmüyorlar. Onlarca evlilik ve boşanmadan bahseden ayetleri ve her şeyin en ince detayına kadar açıklamış olduğunu görmüyor, sadece erkeğin kadın üzerinde kavvam olmasını ve boşama hakkının erkeğin elinde olmasını görüyorlar. Bu da bize onların ne kadar basiretsiz, ufuksuz ve kısır düşünceli olduklarını göstermektedir. Özgür düşünce ve saf bilim savunucularının Müslümanlarla ilgili konularda akılları durmakta, basiretleri bağlanmaktadır! Onlar, İslam hakkındaki kinlerinden ve ön yargılarından soyutlanıp da nasların tamamını anlamak ve tarafsızca analiz etmek yerine, sorudan önce cevap verme yarışına girmektedirler. Kalpleri hakkı inkâr etmektedir. Hak karşısında kör ve sağırdırlar. Allah’ın onlar hakkındaki şu sözü kesinlikle doğrudur:

﴿فإنهم لا يُكَذِّبونك ولكن الظالمين بآيات الله يجحدون

Aslında onların yalanladıkları sen değilsin, o zalimlerin inkâr ettiği aslında Allah’ın ayetleridir.” [Enam 33]

Allah Subhanehu ve Teala, kavvamlığı erkeğe verirken aslında ona en büyük sorumluluğu yüklemiştir. Boşama hakkının erkeğin elinde olması da erkeği büyük bir sorumluluk altına sokmuştur. İslam’da evlilik anlayışı, Kapitalizmdeki gibi bir ortaklık anlaşması veya laiklerin evlilik dışı ilişkilerinin arttığı şu dönemde inandıkları gibi sadece ilişkinin basitçe başlayıp bittiği, erkeğin kadının bedeninden, kadının da erkeğin malından ve gücünden faydalanmak istediği, tamamen maslahat, menfaat ve zevke dayalı bir evlilik anlayışı değildir. Laikler, Allah’u Teala’nın şu ayetini görmüyor ve işitmiyorlar:

﴿يا أيها الذين آمنوا لا يحل لكم أن ترثوا النساء كَرهاً أو تعضلوهن لتذهبوا ببعض ما آتيتموهن إلا أن يأتين بفاحشةٍ مُبيِّنة وعاشروهنَّ بالمعروف فإن كرهتموهن فعسى أن تكرهوا شيئاً ويجعل الله فيه خيراً كثيراً

Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helal değildir. Açık bir hayasızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmının onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadığınız takdirde bakarsınız ki sizin hoşunuza gitmeyen bir şeyde Allah, birçok hayır takdim etmiştir”  [Nisa 19] 

Veya  Buhari ve Müslim’in Ebu Hurayre’den aktardıkları ‘Rasulullah’ın şu emrini duymuyorlar; «اسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ، فَإِنَّ المرْأَةَ خُلِقَتْ مِنْ ضِلَعٍ، وَإِنَّ أَعْوَجَ شَيْءٍ فِي الضِّلَعِ أَعْلَاهُ، إِنْ ذَهَبْتَ تُقِيمُهُ كَسَرْتَهُ، وَإِنْ تَرَكْتَهُ لَمْ يَزَلْ أَعْوَجَ، اسْتَوْصُوا بِالنِّسَاءِ خَيْرًا»kadınlara iyi davranmanızı tavsiye ediyorum. Zira kadın kaburga kemiğinden yaratılmıştır. Kaburga kemiğinin en eğri yeri üs tarafıdır. Eğri kemiği doğrultmaya kalkarsan kırarsın. Kendi haline bırakırsan yine eğri kalır. Öyleyse kadınlar hakkında tavsiyemi tutunuz” İmam Nevevi bu hadisi açıklarken şöyle demiştir: “Bu hadisten anlamamız gereken; kadınlara sevecen ve iyi davranmak, davranışlarındaki eğriliğe sabretmek, akıllarındaki zayıflığa katlanmak gerekmektedir. Onları sebepsiz yere boşamanın kerihliğidir. Tam düzelmeleri hususnda ısrarcı olunmaz.”  İmam Kurtubi, ﴿الرِّجَالُ قَوَّامُونَ عَلَى النِّسَاءِerkekler kadınlar üzerinde koruyucu yöneticidirler” ve ﴿وبما أنفقواmallarından harcamalarından ötürü” ayetlerinin tefsirini yaparken; “koruyucu yönetici olmalarının nedeninin mallarından harcamaları olduğunu, eğer bir koca karısına nafaka konusunda cimrilik gösterirse, koruyucu yöneticiliğinin şüpheye düşeceği ve kadın için boşanma davası açabilme hakkı doğduğunu” söylemektedir.

Laikler bu hükümleri görmezden gelip, İslam’ın boşama hakkını erkeğe zorunlu kılarak değil de seçenek hakkı olarak verdiğini, zira kadının bu hakkı talep etmek hakkının olduğunu unutmaktadırlar. Dolayısıyla onların iddiaları temelden batıldır.

Mihrin tamamen kadının hakkı olduğunu, eğer kocası boşarsa mihrin tamamını kadına vermekle ve iddet dönemi boyunca nafakasını temin etmekle yükümlü olduğunu, İslâm’ın kocasının yataktaki veya nafakasını temin etmedeki görevlerini yerine getirmediği takdirde kadına boşanma talep etme hakkı verdiğini de görmezden geliyorlar.  Aynı şekilde kadın, kendisine zarar verilmediği halde dahi, kocasının evliyken ona verdiklerini geri verme şartı ile boşanmak isteyebildiğini görmüyorlar. Nitekim Buhari’de geçen; İbn Abbas’tan rivayetle Sabit Bin Kays Bin Şimas’ın karısı Rasulullah’a (s.a.v) gelip; “Ya Rasulallah, ben Sabit bin Kays’a ne ahlak ne de din hususunda kızmıyorum. Fakat ben İslam’da küfrü kerih görüyor ve tiksiniyorum” dedi. Rasulullah ona; «أتردين عليه حديقته؟» قالت: نعم، قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: «اقبل الحديقة وطلقها تطليقة».“Sana verdiği bahçeyi ona geri verir misin” demesi üzerine o; “evet” cevabı verdi. Bunun üzerine Rasulullah (sav), Sabit Bin Kays’a; “bahçeyi geri al ve onu boşa” demiştir.

Nesâi Sünenin’de Rabiğ bint Mauz’dan rivayetle Sabit Bin Kays Bin Şimâs karısına vurması sonucu karısının (Cemile Bint Abdullah bin Ebi Selûl) eli kırılır. Bunun üzerine kardeşi Rasulullah (sav)’e  giderek Sabit’i şikayet eder. Bunun üzerine Rasulullah (sav) Sabit Bin Kays (ra)’a; «خذ الذي لها عليك وخل سبيلها». قال: نعم، «فأمرها رسول الله صلى الله عليه وسلم أن تتربص حيضة واحدة وتلحق بأهلها».Kendisine ait olanları eşinden alsın ve eşini boşasın” demiş, o da kabul edince; eli kırılan kadına da bir hayız müddeti beklemesini sonra ailesinin evine gitmesini emretmiştir.”

İşte bu hükümler, hevasının peşinden gidenlerin veya statükocu insanların dışındaki bütün insanlara daha fazla açıklama bile yapmaksızın yeterli olacaktır. Çünkü bu hükümler, kadının kadın, erkeğin erkek olduğundan değil de bütün insanlığa insan olmasından dolayı, eşitlik olup olmamasına bakmaksızın, en adil yol ile toplumu ve aileyi korumak için indirilmiştir. Bugün, bu hükümlerin uygulanmasında bir bozukluk ve zayıflık varsa veya Müslüman kadınlar bazısından zulüm görüyorsa, sorun Şer’i hükümde değil, bilakis Müslümanları gözeten ve üzerlerine Rabblerinin hükümlerini en iyi şekilde tatbik eden bir devletin olmayışından dolayıdır. Bu konuda işin cevherini anlayamayan kimse ya cahildir ya da anlamak istemeyen öfkesinden kuduran birisidir ki bu ikisi de ne İslam’ın hükümlerini yargılama ne de düzeltmek için öneri sunma yetkisine sahiptirler.

Hizb ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi adına

Beyan Cemal

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER