- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Devrimin Onuncu Yıldönümünde
(3)
Mübarek Rejimi Nasıl Dönüştürüldü?
25 Ocak 2011 yılından şimdiye kadar Mısır’da işlerin nasıl gittiğini özetleyecek olursak, Mübarek rejiminin nasıl dönüştürüldüğünü görebiliriz. Mübarek istifa edip iktidardan uzaklaşmasına rağmen rejimi sağlam kaldı ve düşmedi. Tüm olanlar, rejimi dönüştürdü ve bazı yüzleri değiştirdi:
1- İnsanlar Mübarek rejimine karşı çıktılar. İslami siyasal güçlerin şeri ve akli olarak üzerine düşen görev, önceki tüm rejimleri silip süpürecek gerçek İslam Devleti’ni kurmak yoluyla bu fırsatı değerlendirmesi, Allah’ın şeriatıyla hükmetmek için çalışması ve buna çağrıda bulunmasıydı. İşte tüm trajedilerin nedeni bu olduğu gibi Müslümanlar ile Hilafet Devleti’nde İslam’ın tatbik edilmesi arasında engel olan da bu olmuştur. Ancak ne yazık ki İslami güçler, İslam’a yönelik bu köklü kamuoyunu değerlendiremediler ve İslam’ın hükmedilmesini ve Müslümanları birleştirecek Hilafet Devleti’nin kurulmasını talep etmek için bir çalışma inşa edemediler. Şayet İslami hareketler bunu yapmış olsalardı, insanlar onların yanında yer alırlar ve onlara destek verirlerdi. Zira onlar İslam’ı seven ve onun yolunda fedakarlık yapmaya hazır olan kimselerdir.
2- Amerika, rejimi, temellerini, kalıntılarını ve medyasını korumakla birlikte İslam’ı seven ve ona çağrıda bulunan devrimci sokağı bertaraf etmek için çareyi Mübarek’ten vazgeçmekte gördü. Dolayısıyla Amerika, kurnazlık yaparak fasit rejimin ve yozlaşmış siyasi ortamın kalmasını sağladı. Sonra Mısır ordusunun devrimi ve devrimcileri kucaklayan fotoğraflarını çekerek Mısır’daki insanları bir kez daha saptırmak için çalıştı. Böylece Amerika, liderlikleri temsil eden orduyu, bir sonraki görevler için korumaya aldı.
3- Mübarek’in ardından evin iç düzenini Mısır ordusundaki liderler denetlediler. Dolayısıyla ordu liderlerinin, insanların İslam'ı istediğini ve onu talep ettiğini görmelerinin ardından Müslüman Kardeşlerin doğrudan demokratik sisteme girişini kabul ettiler. Zira ordu liderlerinin ve arkasındaki Amerika’nın amacı, Mısır’daki sözde yeni değişimde Müslüman Kardeşlere ortak olmaktır ki bu da gerçek değişimi engellemek ve kitleleri susturmak içindi. Çünkü Amerika, Allah’ın şeriatını dışlayan ve beşeri sistemi kabul eden İslamcıların yönetiminin er ya da geç başarısız olacağının ve bu da İslamcıların devleti idare etme ve iktidar dümenini yönetme konusundaki acziyetini göstereceğinden dolayı insanları İslam’dan ve onun davetini taşımaktan uzak tutacağının farkındaydı. Ne yazık ki Müslüman Kardeşler, kendi özgür iradeleriyle bu tuzağa düştüler ve Mübarek rejiminin eski muhafızlarının, laik partilerin ve Amerika ile bağlantılı ordunun sembolleriyle birlikte önceki rejimin mirasını paylaşmayı kabul ettiler. Oysa bu, bir yaklaşım, metot ve çalışma hatasıydı ve bu da daha sonra bedelini ödemelerine neden oldu.
4- Yönetim, yasama ve yargı kurumlarında bulunan Müslüman Kardeşler liderliğindeki laik siyasi güçler ile İslami eğilimli güçler arasındaki bu yasadışı evlilik çerçevesinde… Müslüman Kardeşler, yönetimdeki ortaklarını hoşnut etmek ve İslam’ın hoşgörüsünü ve ılımlılığını göstermek için iman ettikleri ve Allah’ın hakkında bir Sultan indirmediği aşamalılık (tedricen) düşüncesinden hareketle İslami olmayan hususları kabul etmede esnek davranmaya çok hırs gösterdiler! Öyle ki Batı, ılımlı İslamcılar hakkında kötü bir fikre sahip olmasın ve onlara sırt çevirmesin! Böylece hiçbir şey değişmedi. Zira Mısır’ın beşeri Laik anayasası kalmaya devam etti, bizzat İslamcıların onayıyla 71 anayasasının revize edilmiş ve değiştirilmiş bir nüshası dağıtıldı, dahası onu karınlarındaki fışkı ile kan arasından çıkan, içenlerin boğazından kolayca geçen hâlis bir süt olarak kabul ettiler! Dolayısıyla Mısır yargısı, çoğu eski rejime ve onun kalıntılarına bağlılık borcu olan Laik yargıçların elinde kalmaya, Mısır’daki eğitim, sömürgeci İngilizlerin oluşturduğu müfredatı izlemeye, Mısır medyası eski rejime ve Mısır’ın siyasi ve ekonomik anlaşmalarına geri dönmeyi hayal eden yozlaşmış iş adamlarına boyun eğmeye, hatta Müslümanların düşmanları olmasına rağmen Yahudiler, saygı görmeye, korunmaya, dahası daha etkin bir şekilde kalmaya devam ettiler. Böylece Mısır’daki siyasi sahne; mescit, bar, gece kulübü ve Kur’an kursları, içkinin alınıp satıldığı (kadın-erkek) karışık oteller, (kadın-erkek) karışığı ve alkolü yasaklayan diğer oteller, gece gündüz iğrenç yayınlar yapan medya, abdest ve ahlaktan bahseden medya, sakallı başkan, Laik hukuk adına sakalları uzatması yasaklanan polis memurları ve İslam ve Müslüman Kardeşlerin lideri ve şeyhleri ile alay eden medya programları arasında dalgalanan acı verici bir sahne haline geldi… Gerçekten de bu, acayip bir devlet sahnesidir! Kenane Mısır’da arzu edilen değişiklik bu muydu yani?! Mübarek, herhangi birinin kendisi ve Laik rejimiyle alay etmesini kabul eder miydi? Mübarek, şeyhleri ve Müslüman alimleri ağırlamaya ve onlara, Mursi’nin iktidarının başında kendisiyle ilgili hüzünlerini ve azledilmesinden duydukları büyük sevinçlerini ifade eden şarkıcılara ve aktörlere dediği gibi “İşte size meydan, öyleyse harekete geçin” demeye hırs gösterir miydi?! Kısacası, o dönemde ortaya atılan tüm parlak İslami sloganlara rağmen Mısır’daki durum değişmedi. Zira Cumhuriyet rejimi aynı kaldı, anayasa tamamen Laik olarak kaldı, Batılı kredilere ipotekli faizli ekonomi ve onun hegemonyası aynı kaldığı gibi Amerika’nın hegemonyası ve tabi olan rejime yönelik mali finansmanı da aynı kaldı, uluslararası ilişkiler de aynı kaldığı gibi Yahudiler ile olan ekonomik ve siyasi ilişkiler de aynı kaldı ve Yahudiler için doğalgaz akışı devam etti… Peki ne değişti? Hiçbir şey değişmedi. İslamcılar iktidara geldi ama İslam gelmedi.
5- Muhammed Mursi’nin iktidara gelmesiyle, bu çarpık iktidarı paylaşan iki ekip ortaya çıktı: Birincisi: İslam ile savaşan, ona komplo kuran ve Mübarek’in ölümünden sonra kalan yozlaşmış siyasi liderlerden, laik partilerinden ve Amerika ile bağlantılı ordu liderlerinden oluşan Laik ekiptir. Dolayısıyla onlar, İslam’ın iktidarda olduğunu görmeye tahammül edemiyor ve Cumhurbaşkanları Mursi’den ve cemaatinden nefret ediyorlardı. Nitekim tüm şerleriyle ihanet ettiler, Mursi ve cemaati aracılığıyla devleti yönetemeyen, siyasette aciz, fikirleri ve bakış açısında gerici ve rakipleriyle ilişkilerinde faşist ve dışlayıcı olan siyasal bir İslam ortaya çıkarmak için çaba sarf ettiler. Dahası her şeyde ve siyasi çalışmanın her alanında onlara karşı komplo kurdular, yönetim, yargı ve yasama gibi her siyasi konuda onları gözetleyip durdular… Onlarla ve başkanlarıyla alay ettiler, özellikle medya olmak üzere her platformdaki ehliyetlerini sorguladılar, ülkedeki İslam ve İslami hareketlere karşı bir nefret durumu yaydılar! Böylece bu ekip, Batılı elçiliklerin ve nimetlerinin gözetimi altında İslam’la ilgili her şeye karşı hakaret, çarpıtma, sövme ve teşhir etme gibi sistematik bir çalışmaya öncülük ettiler. Tüm bunlar, başkanın dostluk iplerini koruduğu ve Sisi’nin meşhur sürenin ardından gerçek niyetini açıkladığı bir sırada meydana gelmiştir. Zira başkan, kendini (büyük ulusal projeye) adayan altın gibi adamlar nitelendirmesinde bulunarak Sisi ve zebanilerine övgüler yağdırdığı gibi onun kalemi bombalamayan ve kanalları kapatmayan bir kişi olarak övmüştür ki keşke öyle yapsaydı!
İkinci ekibe gelince: En büyük hatası, kusurlu olan yönetimi teslim almak için Laiklerin ve iktidardaki eski rejimin bazı kalıntılarının ortaklığını kabul eden Mursi ve cemaatinin ekibidir. Zira o siyasi oyuna, herhangi bir değişiklik yapmaktan aciz eli kolu bağlanmış bir şekilde girmiştir. Çünkü daha ilk günden itibaren, eski rejimin kalıntılarının ve avenelerinin devam etmesi için savaşan Laik devletin tüm ifadelerini kabul ettiğine dair yemin etmiştir. Dolayısıyla bu temelde ve iktidarda kaldığı sene boyunca Muhammed Mursi, Mısır halkına alternatif bir yaklaşım sunamayan ve elini hiçbir bir yükselişe götürmeyen bir siyasete öncülük etmiştir. Nitekim İslam’dan hiçbir şeyi uygulamadığı gibi söz konusu herhangi bir siyasette de selefinden faklı davranmamıştır. Çünkü Muhammed Mursi, bir mayın tarlasında çalışıyor ve kendisini iktidara getiren ortakları ona tuzak kuruyordu. Zaten Mursi, parmağını bile kıpırdatamayacağını, kıpırdatması halinde ise idare ve yönetimdeki yetersizliği ifşa olup tereddüt ve aksaklığının ortaya çıkacağını biliyordu. Dolayısıyla sorun, Muhammed Mursi ve cemaatinin yaklaşımıydı ki o da şudur: Onların, kendileri ve İslam’ın düşmanlarıyla siyasi ortaklığın dışına başka bir şey bilmemeleridir!
6- Muhammed Mursi’nin (demokrat) iktidarından ve çarpıtma, karışıklık ve başarısızlıktan bir yıl sonra, sözde demokratik meşruiyete karşı bir darbe kararı olan fiili karar sahibi ordu oldu, Mursi’yi indirdi, onu ve cemaatini dini bir yönetim isteyen(!), Mısır’daki kitleleri korkutan(!), ülkenin dini ve ulusal kurumlarına hakaret eden(!) ve demokrat olmayı başaramayan faşist bir yönetimle ve ülkeyi karıştırmakla suçladı!! Aha işte bir süre önce iktidarda olan Müslüman Kardeşlerin liderleri hapse atılıp ortakları tarafından yargılanmaktadırlar. Çünkü muhaliflerinin iddia ettiği gibi onlar, şiddeti, cinayeti ve terörü körüklemektedirler! Dr. Mursi’nin uzun zamandır arzuladığı Batılı demokrasi, onu sırtından bıçakladı, ona ve ılımlı cemaatine sırtını döndü ve onun demokratik meşruiyetini savunmadı!
Böylece ordu, Mübarek rejimini yeniden dönüştürülmesini tamamlamak için Amerika’nın istediği istikrarı sağlayamaması nedeniyle Amerika’nın onayı ve koordinasyonuyla Muhammed Mursi’yi devirdi. Bunun üzerine Müslüman Kardeşler, destekçilerini protesto etmek için sokağa çıkmaya ve Mursi'yi ülkenin cumhurbaşkanı olarak önceki konumuna geri dönme çağrısında bulunmaya davet etti. Ordu da onları öldürdü, onları ve liderlerini takip etti ve orduya karşı koymalarının bir cezası olarak da paralarına el koydu. Bunun üzerine Mursi, gözaltına alındı, komik suçlamalarla yargılandı, sonra rejimin demokratik meşruiyetinden kalıcı olarak kurtulmak için Mursi’den kurtulmak amacıyla sistematik bir şekilde yavaş yavaş onu öldürdü.
Bu şekilde Amerika, Mısır’daki devrime son vermeyi ve rejimi devirmeyi temsil eden rotasından ve amacından saptırmayı başardı. Böylece bir öncekinden daha zalim, daha iğrenç, daha hain ve ajan bir rejim ortaya çıkarmak için atıklarını geri dönüştürme isteğini elde etmiş oldu ve sonra Mısır’daki iktidarın dizginlerini de Mursi’nin savunma bakanı liderliğindeki orduya teslim etti.
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Hamid Abdulaziz
1. bölüm | 2. bölüm | 3. bölüm | 4. bölüm | 5. bölüm | 6. bölüm |
7. bölüm | 8. bölüm | 9. bölüm | 10. bölüm | 11. bölüm | 12. bölüm |
13. bölüm | 14. bölüm | 15. bölüm | 16. bölüm