- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
Sudan’ın Tahir Kadınlarının Etiyopya Ormanlarındaki Çığlıkları Ve Yardım Çağrıları, Sadece Hilafet Devleti’nde Cevap Bulacaktır!
Aileleriyle birlikte savaşın şiddetli sıcağından sığınma ve aşağılanma ateşine kaçan Sudanlı mülteci özgür kadınların Etiyopya ormanlarında yaşadıkları acıları aktaran haberler, bir çığ gibi yayıldı; zira bu kadınlar namuslarını ihlal eden orman çetelerinin saldırılarına maruz kaldılar ve onları gözetecek ve çığlıklarına cevap verecek bir gözetici yok! Nitekim hükümete, kendilerini tecavüzden, kaçırılmaktan ve öldürülmekten koruması ve savunması amacıyla müdahale etmesi için yalvardıkları onlarca videoya tanık olduk!
Vallahi, Etiyopya hükümetinin onları ihmal etmesi, onları derin bir uçuruma sürüklemesi ve onları bırakın insanları, hayvanların bile yaşaması için uygun olmayan ormanlara ve kamplara terk etmesi çok elem verici bir şeydir! Bundan daha da kötüsü, Sudan hükümetinin bu acıları göz ardı edip görmezden geldiği utanç verici tutumudur… Bilakis daha da şaşırtıcı olan ise Sudan hükümetinin Etiyopya cumhurbaşkanını kabul etmesi ve 9/7/2024 Salı günü Sudan’a yaptığı ziyaret sırasında bu ciddi konuyu tartışma ve araştırma konusu yapmamasıdır!
Sudan Tribune 16/8/2023 tarihinde, yani savaşın başlamasından dört ay sonra ve bundan bir yıl önce şunları yayınlamıştı: “Sudanlı mülteciler sınır kampındaki kötüleşen koşulları protesto etmek için gösteri yapıyorlar.” Haberde şöyle geçmişti: “Geçtiğimiz Nisan ayından bu yana binlerce Sudanlı, ordu ile Hızlı Destek Kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmalardan kaçmak için Etiyopya’ya geçtiler ve onlardan bazıları Etiyopya hükümeti tarafından Sudan toprakları yakınlarında inşa edilen ve temel yaşam ihtiyaçlarından bile yoksun olduğunu söyledikleri geçici kamplarda kalıyorlar.”Kaynaklar Sudan Tribune'a şunları söylediler: “Olala kampı, ciddi gıda ve ilaç sıkıntısıyla karşı karşıya olan yaklaşık 6.000 Sudanlı mülteciye ev sahipliği yapıyor… Hiçbir güvenlik koruması olmaksızın... Kampın yakınında konuşlanan Fano milisleri tarafından yapılan yağma ve hırsızlık olayları arttı… Bununla birlikte insan kaçakçılığında uzmanlaşmış Etiyopyalı çeteler yaygınlaşmış olup on binlerce Etiyopya Birri (para birimi) karşılığında Sudanlı mültecilerin acılarını istismar ediyorlar.”
Bu acıların üzerinden bir yıl geçtikten sonra, aynı internet sitesi 4/5/2024 tarihinde şunları yayınladı: “Binlerce Sudanlı öfkeli bir şekilde Etiyopya kamplarından ayrılıyorlar.”Bu ise çetelerin saldırılarına, tecavüzlere ve Etiyopya hükümetinin görmezden gelmesine tamamen göz yuman Sudan hükümetine yönelik birbiri ardına devam eden çığlıkların ve yardım çağrılarının ardından geldi. Onlardan geri kalanlar da bağışlanmadı! Zira Sudan Tribune 18/6/2024 tarihinde şunları yayınladı: “Olala kampında Etiyopyalı Şifta milislerinin kurşunuyla bir Sudanlı kadın öldürüldü ve diğer 8 kişi de yaralandı.” Zira Sudanlı mültecilere karşı yaklaşık 1700 saldırı, yağma ve hırsızlık vakası gözlemlendi... 17/7/2024 tarihinde, web sitesi aynı şekilde şunları yayınladı: “Etiyopya’nın doğusundaki Komar bölgesinde Etiyopyalı silahlı bir grupla çıkan çatışmalar sırasında aralarında bir çocuğun da bulunduğu çok sayıda Sudanlı mülteci vuruldu… Amhara bölgesindeki Sudan Mülteci Komitesi tarafından hazırlanan bir rapora göre, Olala ormanındaki yaklaşık 6.000 Sudanlı mülteci, yaklaşık 2.300 kadın ve çocuk da dahil olmak üzere son derece zor koşullarla karşı karşıya kalırken son aylarda 45 çocuk da vefat etti...” 21/7/2024 tarihinde, “Bir haftadan kısa bir süre içinde, Etiyopya’nın Amhara bölgesindeki Olala kampına düzenlenen ikinci saldırı sonucunda iki mülteci öldü ve yaklaşık 9 kişi de yaralandı.”
“Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), Amhara bölgesinde 27.000, Banishangul Gumuz bölgesinde ise 20.000 Sudanlı mülteci ve sığınmacının bulunduğunu belirtiyor… Ayrıca Sudan Tribune tarafından hazırlanan bir rapor, Sudanlı kızların geçen Aralık ve Ocak aylarında Etiyopyalı silahlı gruplar tarafından tecavüze uğramalarının yanı sıra Etiyopya hükümetinin ve Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin korumasının yokluğunda silahlı soygun ve fidye için adam kaçırma vakalarının yanı sıra silahlı kişiler tarafından hedef alınmalarının bir sonucu olarak ciddi zarar vakalarının varlığını ortaya çıkardı… Ayrıca Etiyopya hükümeti, mültecilerin ailelerine karşı günlük yükümlülüklerini yerine getirmek için başvurdukları marjinal mesleklerde çalışmalarını da engelliyor.”
Sonra tüm bu acıların ardından İslam’a ve halkına kin besleyen bir ülke olan Amerika ikiyüzlülük yaprak Sudan halkına minnettarlık duyuyor; oysa savaşın ateşini tutuşturan, hâlâ savaşın süresini uzatan ve onun ayrıntılarını denetleyen bizzat Amerika’dır. Zira 2/8/2024 Cuma günü Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa'da gazetecilerle bir araya gelen ABD'nin Sudan elçisi Tom Perriello şunları söyledi: “Ülkem, ülke içindeki terörden ve aynı şekilde kıtlıktan kaçan Sudanlılara kapılarını açan komşu ülkelere çok minnettardır…Ülkesinin bu krize insani yardım sağlayan ilk ülke olduğunu ve komşu ülkelerdeki Sudanlı mülteci krizini kapsamlı bir stratejiye göre çözmek için çalıştığını vurguladı.”
Şayet İslam’ı uygulayan ve şeriatını tatbik eden bir devletimiz olsaydı, kadınları kaçırılmaya, soyguna, yağmaya ve tecavüze maruz bırakmazdı… Şayet bugünkü yöneticiler, kadınların değerini bilen şerefli Halifeler gibi adamlar olsalardı, savaşı durdururlar, namusları korurlar, Amerika ve onunla birlikte olan kafirlerin gündemini uygulamayı bırakırlar ve kusurlu otoritenin ve çarpık bacaklı bir koltuğun peşinde solumayı terk ederlerdi.
Bu savaş nedeniyle suçlular, dillerini susturacak ve kadınlara uzanan elleri koparacak güçlü bir karşılık görmediklerinden dolayı özgür kadınlarımızı aşağılamayı ve namuslarımızı çiğnemeyi alışkanlık haline getirmişlerdir.
Yahudiler Medine pazarında bir kadının bacağını açınca, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem büyük bir ordunun başına geçerek Yahudileri Medine'den bugüne kadar sürgün etmişti. Yine Müslümanların Halifesi Mutasım Billah döneminde Rumlar bir kadını esir aldıklarında, Rum kralına tarihte ölümsüzleşen güçlü bir mesaj göndermiş ve şöyle demiştir: “Müminlerin Emiri Mutasım Billah'ten Rum köpeğine: O kadını serbest bırak. Şayet bunu yapmazsan sana bir ucu burada bir ucu orada olan bir ordu gönderirim!” Nitekim bu kadının esaretten kurtarılması, Amuriye’nin fethedilmesine giden bir yol oldu...
Yöneticiler, İslam’ı uyguladıklarında, kendileri izzetli olup tebaalarını onurlandırdıklarında işte böyleydiler… Zira Hilafet sayesinde namusları korudular ve zayıfları savundular; çünkü onlar, İslam’ın hükümlerini uyguladılar, onun adaletini gerçekleştirdiler, onun otoritesini genişlettiler, onun hadlerini ikame ettiler ve sancağını dalgalandırdılar... Bu da bu izzet ve onuru geri getirecek olanın sadece Hilafet olduğunu teyit etmektedir.
İslam Devleti’nin, İslam’ın hükümlerinin gölgesinde iyi bir yaşam gerçekleştirmek için beşeri bir gereklilik olduğu apaçık ortaya çıkmıştır… Dahası İslam Devleti, şerî bir farz olup onu kurmak için çalışmayan her Müslüman günah işlemiş olur. Nitekim İmam Müslim, İbn-i Ömer Radıyallahu Anhuma’dan, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle buyurduğunu tahric etmiştir: مَنْ مَاتَ وَلَيْسَ فِي عُنُقِهِ بَيْعَةٌ مَاتَ مِيتَهً جَاهِلِيَّةً “Kim boynunda biat halkası olmadan ölürse cahiliye ölümüyle ölmüş olur.”
Peki bu ümmetin samimi müminleri cevap verip Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için çalışan kardeşleriyle birlikte harekete geçecekler mi?
Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Ofisi İçin Yazan
Muhammed Cami (Ebu Eymen) - Sudan