- |
- İlk yorumlayan ol!
- yazı boyutu yazı boyutunu küçült Yazı boyutu büyüt
بسم الله الرحمن الرحيم
62 Süper Zengin ve Dünyanın Yarısı
İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın tespitlerine göre 62 „süper zenginin“ servetleri dünya nüfusunun yarısından daha fazla (bk. http://www.oxfam.org.uk, trh. 18.01.2016). Yani 62 zenginin serveti, 3,5 milyar insanın servetinin üzerinde.
Oxfam raporunun verilerine göre dünyanın en yoksul yüzde 50’sinin nüfusu 2010 ile 2015 yılları arasında 400 milyon artmasına raĝmen serveti yüzde 41 (1 trilyon dolar) oranında azalmıştır. Yine aynı zaman diliminde dünyanın en zengin 62’sinin serveti ise 500 milyar dolardan 1,76 trilyon dolara yükselmiştir.
Peki Oxfam bu korkunç adaletsizliği giderebilmek için ne öneriyor?
- Para; kazanıldığı ülkelerde vergilendirilsin ve böylece “vergi cennetlerinin oluşmasi önlenmiş olsun;
- Vergilendirme yöntemi daha adaletli olsun.
Hiç kimse, asıl nedeni, yani bozuk olan sistemi sorgulayan yok! Oxfam’ın yapmış olduğu bu teklif, bir kalp veya kanser hastası olan kişiye doktorun baş aĝrısı hapı teklif etmesinden ileri gitmez.
Asıl çürük olan ve derhal ilga edilmesi gereken şey Kapitalizm sisteminin ta kendisidir. Bir kez daha şahit oluyoruz ki, demokrasi ile yönetilen devletlerin insanlıĝa herhangi bir hayrı olmadıĝı gibi, tek var oluş sebebi ise zenginlerin, yani kapital sahiplerinin nüfusunu korumak, ve bunlara servetlerinin çoğaltmaları için imkanlar sunmak. İnsan haklarıymış, hürriyetlermiş, halkın idaresiymiş, bunlar hepsi birer aldatmacadır. Kapitalistlerin, sömürmek için gittikleri devletlere uydurmuş oldukları bahanelerdir. Bunu açıkça Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da ve diğer ülkelerde rahatlıkla görebiliyoruz.
Peki, bu çürük sistemi söküp attık diyelim, yerine ne getireceĝiz? Elbette Nübüvvet metodu üzere olan Raşidi Hilafet Devletini getireceĝiz. Sadece müslümanları deĝil bütün insanlıĝı refaha erdirecek olan yönetim nizamı getirmiş olacağız.
Şimdi, dünya servetlerinin dengesiz daĝılımını engelleyecek olan Raşidi Hilafet Devletinin kanunlarından sadece 3 tanesini ele alalım:
- Faizin, yani faizin her türlüsünün haram olması ve bu tür alışverişlerin tümünün, yasaklanması.
Faiz işi kapitalist sistemin temel esaslarından biridir. En düşük faizi zenginler öder ve yüzde 33’lere varan en yüksek faizi ise fakirler öder. Bu da yetmiyormuş gibi, borç verdikleri fakir devletlere bir takım yaptırımları da dayatırlar. Buna bir örnek verecek olursak: pazarlarının batı şirketlerine açılması gibi.
- Yeraltı kaynaklarının devlete veya özel kişilere ait olmasının haram olup, sadece kamuya ait olması. Devlet ancak bu servetleri çıkarır, pazarlanacak hale getirir ve satar. Gelirini ise ancak Kamu ihtiyaçlarını (okul, hastane, yol, vs.) gidermek için harcamakla yükümlüdür.
Bugün ki sistemde ise bu kaynaklara hemen hemen tümüyle batı şirketleri tahakküm etmektedir. Mesela, tüm Afrika kıtasının servetlerinden edinilen gelirin ortalama % 97’si Batı’da kalıp ancak % 3’ü Afrika’ya geri dönüyor. Bu % 3’ten ise daha devlet kendi payına ait olanı alacak, devletin diğer kurumları haklarına düşeni alacak, şirket sahibi kendi hakkına düşeni alacak ve bunlardan artanı da işçiye dağıtılacak!
- Borsanın, bugünki işleyiş biçimi sebebinden dolayı haram olması itibariyle, yasaklanması.
Turbo – kapitalizm denilen unsurun can motoru olan bu yapı, ne o borsadaki şirketlerin ortakları ile bir alakası var ve nede gıda ve hizmetlerin fiyatlarının belirleme hürriyetiyle.
Kumarhaneden hiç bir eksiği olmayan bu yapının, ancak ve ancak sömüren devletin sömürülen devleti yaptırımlara zorlamasıyla ve bilhassa fakirlerin son kuruşunun da cebinden alınması ile alakası vardır.
Bu saydıklarım sadece bir kaç örneği temsil etmektedir. Bu iki sistemi, yani Kapitalizmi ve Nübüvvet metodu üzere olan Raşidi Hilafet Devletini birbiriyle kıyasladığımız zaman, şu ana faktör öne çıkmaktadır:
Kapitalizm sisteminin sömürü üzere kurulmuş olması ve her halükârda bu esas üzere hareket etmesidir. Bunun aksini kimse iddia edemez. Bırakın bütün insanlığa refahı getirmeyi, kendi devletlerindeki yaşayan insanların hiçbir güveni dahi yoktur.
Raşidi Hilafet Devleti’nin hedefi ise daveti taşımak, insanlara İslam’ın hükümlerini uygulayıp İslam’ın nurunu gözler önüne sermek ve insanların Din olarak hak Din İslamiyeti seçmelerini ümit etmektir.
Peki Hilafet Devletinde insanlar hata yapmayacaklar mıdır, hırsızlık olmayacak mıdır? Tabi ki olacaktır. İnsanlar beşerdir ve bilerek veya bilmeyerek hata yaparlar. Devletin görevi bu kişilere gereken cezayı vermektir. Ama bu ve benzeri suçlar hangi oranda olur, onu incelemek lazım.
Osmanlı Hilafet Devletinin yakın tarihine, yani Osmanlı Devletinin gücünün zayıfladığı zamanki insanların durumuna İstanbul’a bakalım:
Osmanlı Devleti döneminde İstanbul’da dikili taşlar vardı. Varlıklı/Zengin olan kişiler bu taşların üzerine bir miktar para bırakırlardı ve ihtiyacı olan kişilerde ihtiyaçları kadar olan miktarı oradan alırlardı.
Bugünkü İstanbul’a baktığımız zaman; bırakın dikili taşları, evinizde bile can güvenliğiniz dahi yoktur.
O zamanki insanların bu zamanki torunları. Farklı olan insanlar deĝil. Farklı olan zamanda değil. Farklı olan ancak sistemin kendisidir. O zamanki - zayıf da olsa - Hilafet sistemi ve bu zamanki tam kıvamında olan Demokrasi, yani Kapitalist sistem.
Peki ya neyi bekliyoruz bu belayı söküp atmak için?
Hizb ut-Tahrir Merkezi Medya Ofisi Adına
Kamil Yüksektepe