Pazar, 20 Cumade’s Sânî 1446 | 2024/12/22
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

1- Hilafet Terimi, Fıkhi veya Siyasi Bir Terim Mi? 2- Dünyada Verilen Ceza, Kıyamet Günü Kefaret Olur Mu? Same

بسم الله الرحمن الرحيم

Sorular:

 

es-Selamu Aleykum

Benim iki soru var: Birincisi: İslami Devlete ait olan Hilafet terimi, Allah'ın bu devlete farz kıldığı fıkhi bir terim midir? Yoksa siyasi bir terim midir?

İkincisi: Bilindiği gibi insan günah işler ve Halife de ona kısas, had ya da tazir cezası uygularsa, Kıyamet günü bu günahın azabı ondan düşer. Buradaki soru şudur: Bugün biz ceberut laik yönetime boyun büküyor ve Dar'ul Küfürde yaşıyoruz. Bir insan günah işlediği zaman, öldürenin öldürülmesi, hırsızlık yapanın hapse atılması gibi, insan yapımı kanuna göre bir ceza veriliyor. Hâlbuki biz biliyoruz ki hırsızlığın cezası, el kesmektir. Kıyamet günü bu günahın cezası ondan düşer mi? Allah sizi ve bizi en güzel şekilde mükâfatlandırsın.

 

Cevaplar:

 

Aleykum'us Selam ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

İlk soruya gelince, Allah'ın ümmete farz kıldığı yönetim sistemi, Hilafettir. Bu açıdan Hilafet, fıkhi bir terimdir yani şeri bir hakikattir. Ayrıca Hilafet, yönetim sistemidir. Yani Hilafet, Halife tarafından yürütülen bazı siyasi ameller de barındırır. Bunu ayrıntısı şöyledir:

1- Hilafet, fıkhi bir terimdir, şeri bir hakikattir. Çünkü şeri nasslar bunu göstermektedir. Bu nasslar arasında:

- Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُولَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir." [Nur 55]

- Ahmed ve Ebu Davud et-Tayalisi, Huzeyfe ibn el-Yeman'dan rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إِنَّكُمْ فِي النُّبُوَّةِ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ مُلْكًا عَاضًّا، فَيَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ يَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ جَبْرِيَّةً، فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ، ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا، ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةٌ عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "Nübüvvet içinizde, Allah'ın dilediği kadar devam eder, sonra dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet metodu üzere bir Hilafet olacaktır. Bu da Allah'ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah onu da dilediği zaman ortadan kaldırır. Sonra ısırıcı bir meliklik olur. O da Allah'ın dilediği kadar devam eder, sonra Allah dilediğinde onu ortadan kaldırır. Daha sonra ceberut bir saltanat olur, o da Allah'ın dilediği kadar devam eder, ardından Allah dilediği zaman onu ortadan kaldırır. Sonra Nübüvvet metodu üzere bir Hilafet olur" Sonra sustu.

- Müslim ve el-Buhari, Ebu Hazim'den rivayet ettiğine göre ben Ebu Hurayra ile beş yıl kaldım, onun Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den şöyle rivayet ettiğini işittim: كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمُ الأَنْبِيَاءُ، كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ، وَإِنَّهُ لاَ نَبِيَّ بَعْدِي، وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ قَالُوا: فَمَا تَأْمُرُنَا؟ قَالَ: فُوا بِبَيْعَةِ الأَوَّلِ فَالأَوَّلِ، أَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ، فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğullarını Nebiler yönetiyordu. Bir Nebi öldüğünde onu bir başka Nebi takip ederdi. Benden sonra Nebi yoktur. Fakat benden sonra birçok Halifeler gelecektir." Halifeler olacak ve çok olacaklar." Dediler ki: "Bize ne emredersin?" Dedi ki: İlk biate ilkine vefa gösteriniz. Onlara haklarını veriniz. Çünkü Allah, onları güttüklerinden hesaba çekecektir."

-Müslim, Ebu Said el-Hudri'den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: إِذَا بُويِعَ لِخَلِيفَتَيْنِ، فَاقْتُلُوا الْآخَرَ مِنْهُمَا "İki Halifeye biat edildiği zaman, onlardan sonuncusunu öldürün." Şeri nasslar, bu sistemin Hilafet olduğunu gösterdi. Bu sistemdeki yöneticiler de halifelerdir. Onları Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem böyle adlandırdı. Raşidi Halifeler ismi de buradan gelmektedir. Halife, Allah'ın Şeriatı ile hükmeden Emirül Müminin ve Müslümanların İmamıdır. Yani Hilafet ve Halife, fıkhî terimler ve Şeriatın getirdiği şeri hakikatlerdir. Yukarıda sözü edilen nasslar onlardan bir kaçıdır.

2- Hilafet sisteminin farz olmasına gelince, Bu konuda Kur'an, Sünnet ve İcma'us Sahabede geçen deliller şunlardır:

Kitaba gelince, Allah Subhânehu ve Teâlâ, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hitaben şöyle buyurdu: فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ عَمَّا جَاءَكَ مِنَ الْحَقِّ "Artık, Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp da onların arzularına uyma." [Maide 48] Ve şöyle buyurdu: وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْك "Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın." [Maide 49] Onların aralarında Allah'ın indirdiği hükmetmek ile ilgili Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'e hitap ümmete hitaptır. Ayetin mefhumu, Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den sonra onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmedecek bir yönetici oluşturmaları gerekir. Hitapta ki emir, kesinlik ifade eder. Çünkü hitabın konusu farzdır. Bu ise usulde de geçtiği gibi kesinliğe bir karinedir. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den sonra Müslümanlar arasında Allah'ın indirdiği ile hükmeden yönetici halifedir. Buna göre yönetim sistemi, Hilafet sistemidir. Buna ek olarak hadleri ve diğer hükümleri uygulamak farzdır. Bunlar ise ancak yönetici ile uygulanabilecek hükümlerdir. Vacibin ancak kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir. Yani Şeriatı uygulayacak yönetici oluşturmak vaciptir. Bu şekildeki yönetici, Halifedir. Yönetim sistemi de Hilafet sistemidir.

Sünnete gelince, Nafi'den rivayet olduğunu göre Abdullah ibn Ömer şöyle dedi: Ben Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken işittim: من خلع يداً من طاعة لقي الله يوم القيامة لا حجة له، ومن مات وليس في عنقه بيعة مات ميتة جاهلية "Kim itaatten elini çekerse, Kıyamet Gününde lehine hiç bir delil bulunmaksızın Allah ile karşılaşacaktır. Kim de boynunda biat olmadan ölürse cahiliye ölümü ile ölür." [Müslim] Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem her Müslümana boynunda bir biat olmasını farz kıldı. Boynunda biat olmadan ölen kimseyi de cahiliye ölümü ile ölür diye niteledi. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den sonra biat ise sadece Halifeye yapılır. Hadis, her Müslümanın boynunda biatin varlığını farz kılıyor. Yani Halifenin varlığı ile her Müslümanın boynunda biat söz konusu olur. Aksi halde İslam ile hükmeden Halife oluşturmak için çalışmamaktan kaynaklanan günahın büyüklüğünden dolayı kusurlu davranan cahiliye ölümü ile ölür.

İcma'us Sahabeye gelince, RadiyAllahu Anhum Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in ölümünden sonra bir Halife naspetmenin gerekliliği üzerinde icma ettiler. Ölümünden sonra Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in defnedilmesini geciktirmek ve bir Halife naspetmek ile meşgul olmak Halifenin naspedilmesi üzerinde İcma'us Sahabe oluştuğunu gösterir. Hâlbuki ölümünden sonra ölünün gömülmesi farzdır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'in naaşı ve defni ile meşgul olması gerekirken Sahabenin bir kısmı, Halifenin naspedilmesi ile meşgul oldu. Diğer kısmı ise bu meşguliyet karşısında sessiz kaldı. Defnin iki gece geciktirilmesine ortak oldular. Hâlbuki onlar bunu inkâr edip defnetme konusu ile uğraşabilirlerdi. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem Pazartesi günü kuşluk vakti vefat etti. Salı günü gece ve gündüz defnedilmeden kaldı. İlk önce Ebu Bekir'e biat edildi sonra da Çarşamba günü gece yarısında defnedildi. Yani defnetme işlemi, iki gece gecikti. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem defnedilmeden önce Ebu Bekir'e biat edildi. Bu ise ölünün defni yerine Halifenin naspedilmesi ile meşgul olma konusunda bir icmadır. Bu durum ancak Halifenin naspedilmesinin ölünün defnedilmesinden daha kuvvetli farz olduğunda böyle olur.

  • Buna göre Hilafeti kurmak, farzdır. Buradan hareketle Halife var etmek de farzdır. Hem de farzların tacıdır.

3- Hilafetin İslam'da yönetim sistemi olduğuna gelince, Hilafet, Halife tarafından yürütülen bazı siyasi ameller barındırır. Çünkü siyaset, işlerin güdülmesi demektir. Hilafet ve Halifenin asli işi, ümmetin işlerini gütmektir. İşlerin yönetici tarafından güdülmesi, işte siyasettir. Çünkü dilde siyaset kelimesi, [ساس يسوس ] "Sâse, Yesisu" kelimesinden türemiştir, yani yönetici tarafından işlerin güdülmesi demektir. Kamusu Muhitte geçtiğine göre [سُسْتُ الرَّعِيَّةَ سِياسَةً ] "Emrettim, nehyettim" Muhtar'us Sihah da ise [س وس ] maddesi altında şöyle geçmektedir: [ سَاسَ الرَّعِيَّةَ يَسُوسُهَا سِيَاسَةً بِالْكَسْرِ] "Tebaayı güttü, güdüyor" denilmektedir.

Ümmetin işlerinin güdülmesini Halifeye bağlayan hadisler vardır. O hadislerden biri şöyledir:

el-Buhari, İbn Şihab'tan, Salim'den, Abdullah ibn Ömer'den rivayet ettiğine göre Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle derken işittim: كُلُّكُمْ رَاعٍ، وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، الإِمَامُ رَاعٍ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ "Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz. İmam da bir çobandır ve güttüklerinden sorumludur." Halifenin işi, işleri gütmektir. İşlerin yönetici tarafından güdülmesi, dilsel anlamına göre siyasettir.

4- Ceza, Kıyamet günü günaha kefaret olur mu? Sorusuna gelince, eğer şeri ceza, İslami Devlet tarafından, yani Allah'ın Şeriatı ile hükmeden bir devlet tarafından verilmiş ise, bu söz doğrudur. İnsan yapımı kanunlar ile hükmeden devlet için ise bu söz konusu olmaz. Bunu ayrıntısı şöyledir:

Müslim, Ubade ibn es-Samet'ten rivayet ettiğine göre كُنَّا مَعَ رَسُولِ اللهِ صلى الله عليه وسلم فِي مَجْلِسٍ، فَقَالَ: تُبَايِعُونِي عَلَى أَنْ لَا تُشْرِكُوا بِاللهِ شَيْئًا، وَلَا تَزْنُوا، وَلَا تَسْرِقُوا، وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللهُ إِلَّا بِالْحَقِّ، فَمَنْ وَفَى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللهِ، وَمَنْ أَصَابَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ فَعُوقِبَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُ، وَمَنْ أَصَابَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ فَسَتَرَهُ اللهُ عَلَيْهِ، فَأَمْرُهُ إِلَى اللهِ، إِنْ شَاءَ عَفَا عَنْهُ، وَإِنْ شَاءَ عَذَّبَهُ "Biz Rasûlullah ile bir mecliste birlikteydik. Şöyle buyurdu: "Allah'a hiçbir şey ortak koşmamak, zinayı işlememek, hırsızlık yapmamak, Allah'ın haram ettiği cana meşru bir sebep olmaksızın kıymamak şartları üzerine bana biat edin" Sizden kim ahdine vefa gösterirse, karşılığını Allah'tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işler de buna karşılık cezalandırılırsa, Bunun onun kefaretidir. Kim de bunlardan biri işler de Allah onun bu ayıbını örterse, artık işi Allah'a kalmıştır, dilerse affeder, dilerse azap eder." Hadis, dünyada cezalandırılan kişinin bu cezasının Kıyamet günü kefareti olacağını göstermektedir. Bu günaha karşılık ahirette bir daha azap görmeyecektir. Ayrıca bu hadis, kefaret edilen cezanın İslam ile hükmetmek için Halifeye biat edilen İslami Devlet tarafından verilen bir ceza olması gerektiği konusunda açıktır. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem konuşmaya şöyle diyerek başladı: تُبَايِعُونِي... فَمَنْ وَفَى مِنْكُمْ فَأَجْرُهُ عَلَى اللهِ، وَمَنْ أَصَابَ شَيْئًا مِنْ ذَلِكَ فَعُوقِبَ بِهِ فَهُوَ كَفَّارَةٌ لَهُ "Bana biat edin... Sizden kim ahdine vefa gösterirse, karşılığını Allah'tan alacaktır. Kim de bu yasaklardan birini işler de buna karşılık cezalandırılırsa, Bunun onun kefaretidir." Kefaret edilen ceza, biate bağlıdır. Biat ise İslam ile hükmeden yöneticiye olur. Buna göre ahirette günaha kefaret olan dünyalık ceza, İslam ile hükmeden Devletin verdiği cezadır. Allah, en iyi bilir ve en iyi hüküm verir.

 

 

Kardeşiniz Ata İbn Halil Ebu Raşta

 

 

Facebook sayfasının linki:

https://www.facebook.com/photo.php?fbid=220629058105179

 

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

yukarı çık

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER