ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Katarlı mevkidaşı Muhammed bin Abdürrahman El Sani, Katar’ı ABD’nin Afganistan’daki “koruyucu gücü” yapan anlaşmayı Washington’da imzaladı. Blinken toplantıda, “Katar Afganistan’daki büyükelçiliği içinde, ABD için konsolosluk hizmetleri sağlamak ve Afganistan’daki ABD diplomatik tesislerinin durum ve güvenliğini gözlemlemek için bir bölüm açacak” dedi. Blinken, “Katar ABD ile yakın çalışmayı kabul ettiği için bu yıl dostluğumuz daha da yakınlaştı” diye ekledi.

Diğer Müslüman ülkelerin yöneticileri gibi Katar yöneticileri de siyasal bağımsızlıktan yoksundur. İslam ve Müslümanlar yararına hiçbir taahhütte bulunamaz. Katar, her zaman İslam düşmanlarının yanında yer almıştır. İngiltere’nin ardından şimdi de ABD’nin diplomatik misyonlarını üstleniyor. Katar’ın Müslümanlara yönelik ihaneti son yıllarda daha da belirginleşti. Efendisi ABD’nin çıkarı için Şam devrimine ve Taliban hareketine ihanet etti. Katar, Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın kukla yöneticileri, asrın tiranına karşı zaferin eşiğine gelen Şam Müslümanlarının devrimini başarısızlığa uğrattılar. Yine bu kukla yöneticiler, askeri yenilgiye uğrayan ve zarif bir kaçış planı planlayan ABD’nin güvenli bir şekilde çekilmesini sağladılar. Katar, adeta Amerikan konukevine dönüştü. Taliban’ı müzakerelere oturtmak için sanki ABD temsilcisi gibi davrandı. Pakistan ile birlikte Taliban’a baskı yaptı.

Aslında Katar, Suudi Arabistan, BAE, Pakistan ve İran yöneticileri, Müslümanlara dayatıldı. Toplumda sağlam kökleri yok. Güçleri yapaydır, yabancı güçler tarafından destekleniyorlar. Müslümanların birliğine giden herhangi bir İslami gündemi, egemenliklerine ve varlıklarına bir tehdit olarak görüyorlar. Bu ülkeler kendilerini stratejik dost ve modern İslam yönetişimi için rol modeli olarak lanse ediyorlar. Ancak gerçek şu ki, bu yönetimler, İslam’ın siyasal sisteminden çok çok uzaktırlar. Çünkü ulus-devlet düzeninin beşiğinde sallanıyorlar. Yahudi varlığıyla doğrudan ve / veya dolaylı ilişkiler kurdular. İslam ve Müslümanları bastırmak için Doğu ve Batı ülkelerine düzenli olarak yardım ediyorlar. Bu sözde devletler, kamuoyunu aldatmak için İslam’ı siyasi bir araç olarak kullanıyorlar.

Müslümanlar olarak biz, aslımıza (İslam) geri dönmez, Batının kukla yöneticilerini devirmez ve laik dünya düzenine meydan okumazsak, o zaman bu sapıklık daha da derinleşecek, Allah Subhânehu ve Teâlâ yerine imansız kimselerle anlaşmalar imzalanacak, Müslümanlara yönelik ihanetleri devam edecektir.

وَالَّذِينَ يَنقُضُونَ عَهْدَ اللَّهِ مِن بَعْدِ مِيثَاقِهِ وَيَقْطَعُونَ مَا أَمَرَ اللَّهُ بِهِ أَن يُوصَلَ وَيُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ أُولَٰئِكَ لَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ “Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah’ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır.”^{[Rad 25]}