En son BM raporuna göre İdlib’de 350’den fazla sivil hayatını kaybetti ve 29 Nisan’da başlayan savaştan bu yana 330 bin kişi evini terk etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte üst düzey bir BM yetkilisine göre bu rakamlar revize edilmiştir. Son 10 gün içinde Suriye’nin kuzeybatısındaki hastanelere, okullara, marketlere ve fırınlara düzenlenen hava saldırısında 26’sı çocuk olmak üzere 103 kişi hayatını kaybetti. Yanı sıra 400 binden fazla kişinin evini terk ettiği tahmin ediliyor.

Tüm dünyanın gözleri önünde amansız bir şekilde yürütülen savaş devam ediyor. İdlib’de siviller öldürülüyor, masum çocuklar ve okulları hedef alınıyor. Hastaneler ve okullar dâhil olmak üzere temel hizmetlere yönelik saldırılar sürüyor. Save The Children örgütü, İdlib’de son dört haftada hayatını kaybeden çocuk sayısının, geçen yıl aynı bölgede ölenlerin sayısını geçtiği konusunda uyarılarda bulundu.

Bu örgütlerin çağrıları ve raporlarına, düzenlenen konferanslara ve hatta Batılı politikacıların planlarına rağmen gerçekleşen sistematik hava saldırıları, kurtarılmış en son bölge olarak kabul edilen İdlib’te masum sivillerin kasıtlı olarak hedef alınması, çocuklara yönelik savaşın bitmediği ve bitmeyeceğini gösteriyor. Çünkü bu savaş, İslam’a ve tevhit bayrağını dalgalandıran Müslümanlara yönelik bir savaştır. Çünkü bu savaş, insanlıktan nasibini almayanların, çocuklarımızın kanını ucuz görenlerin, isyancıları bastırmak, küçük düşürücü ve utanç verici ateşkesi yürürlüğe koymak, kurtarılmış bölgeleri yok etmek için kanlarımız üzerinden pazarlık yapanların ilan ettiği bir savaştır. Oysa halk, rejimi devirmek için kıyama kalkmıştır. Rejim ise bütün cephe ve grup liderlerinin birleşimiyle, ucuz pazarlığın reddedilmesiyle, devrimin ilk sloganı olan “Allah için Allah için” sloganının tekrar yükseltilmesiyle ancak devrilebilir.

Ey örgütler! Daha ne zamana kadar Suriye’de ölen masumların günlük, aylık, yıllık ölüm rakamlarını tutacaksınız?

Ey ajan yöneticiler! Daha ne zamana kadar paramparça olmuş çocuklarımızın görüntülerine karşı sağır sultan kesileceksiniz? Çağrılarına ve haykırışlarına karşı kulaklarınızı tıkayacaksınız? Yetimlerin ve mazlumların yardım çağrısı karşısında dilsiz kesileceksiniz? İnkâr üslubuyla sorulan bu sorular yanıtlamak için değildir. Çünkü kötü insanlardan iyilik, zalimlerden adalet beklenmez.

Biz, Suriye halkından bu kara bulutları def etmesi için önce Allah’a, sonra da tek bir vücut olup ordularını seferber etmesi, dizginlerini eline alması için bu yüce ümmete yalvarıyoruz. Bizi koruyan, kollayıp gözeten bir devlet ve bir Halife olmazsa durumumuz budur... İslam ve Müslümanların düşmanlarının durumları da budur. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلَا يَزَالُونَ يُقَاتِلُونَكُمْ حَتَّى يَرُدُّوكُمْ عَن دِينِكُمْ إِنِ اسْتَطَاعُوا “Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler.” ^{[Bakara 217]}