حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu
No: |
H. 14 Cumâde’s Sânî 1436 M. Cuma, 03 Nisan 2015 |
2015 Seçimleri Müslüman Topluluklara Bir Mesaj: Ne Asimilasyon Ne de İzolasyon, Aksine İslami Değerler Temelinde Toplumla Kaynaşma
İngiltere 2015 seçimleri, yaklaşmak üzere. Müslümanlara nispetle 2015 yılındaki atmosfer önceki seçimlerden çok farklıdır. 2014 yılında İngiliz basını ve agresif siyasi partiler, İslami akide ve değerlerini, helal etten İslami okullara kadar birçok konuları hedef almışlardı. 2015 yılı ise CTS yasa tasarısı yasalaşarak ve radikalleşmeyi yok etmek adına Müslümanları laikleştirmeyi hedefleyen "Yasak" programını dayatarak başladı. Şimdi ise Müslümanları hedef almak için devlete geniş yetkiler veren yeni bir "radikalizm karşıtı" politika yolda. Bu olaylar, Müslümanları şu sorulara sormaya sevk ediyor: Hükümet ve medya neden bu kadar agresif? Çocuklarımın geleceği ne olacak? Bütün bunlar nereye doğru gidiyor? Bir zamanlar İngiltere'nin İslam'a iyi bir ev sahipliği yaptığı ile gurur duyan Müslümanlar bile bugün bu görüşlerini sorgular hale geldiler. Dolayısıyla Müslümanlar, gelecekleri hakkında ciddi sorular sormaya başladıkları bir anda bu seçimler oluyor. Bazıları hâlâ hevesle "oy" kullanmaya davet ediyorlar. Bunun için ileri sürdükleri argümanları da tüm siyasi partilerin politikaları ve Müslüman milletvekillerinin başarısızlıkla dolu sicilleri nedeniyle şu an Müslümanlara karşı oluşan düşmanlık dolayısıyla toz olup gitmiştir. Müslüman toplulukların İngiltere'deki politik felaketi fark etmeleri için artık pek fazla zamana ihtiyaçları yok. Siyasi partilere karşı güvensizlik ve ilgisizlik söz konusudur. Toplumun geniş kesimi mutsuzluk ve hayal kırıklığı içindedir. Sisteme olan güven tarihin en düşük düzeyindedir. İnsanlar sürüler halinde sistemi terk ediyorlar. Farklı inanç ve değerlere sahip Müslüman topluluklar nezdinde ise siyasi sisteme katılım söz konusu olmadığı gibi sisteme olan güven de sürekli kan kaybediyor. Bugün Müslümanlar, geleceklerinden endişeli oldukları için bu zehirli atmosfer altında daha çok İslam'a yöneliyorlar. Bu olanlar ışığında biz, şu dört noktaya dikkat çekmek istiyoruz:
1- Bizim önceliklerimiz: İslami değerleri korumak.
İngiltere'deki Müslümanlar, İslam'ı anlatmak, uygulamak, öğretmek, çocuklarımızı ona göre yetiştirmek, daha da önemlisi toplumun geniş kesimiyle onu paylaşmak için "İslam'ı korumaya ve onun elçileri olmaya" devam etmelidirler. Bu da ümmeti ve Müslüman topraklarda Nübüvvet metodu üzere Hilafetin kurulmasını desteklemeyi gerektirir. Her ne kadar bu mevcut ortamda zor gibi görünse de ancak Allah'ın Risalet'ine sadık kalındığı için bu, O'nun rızasını kazanmaya neden olur. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَنْ أَحْسَنُ قَوْلًا مِمَّنْ دَعَا إِلَى اللَّهِ وَعَمِلَ صَالِحًا وَقَالَ إِنَّنِي مِنَ الْمُسْلِمِينَ "Ben şüphesiz Müslümanlardanım deyip dürüstlükle çalışarak Allah'a davet eden kimseden daha güzel sözlü kim olabilir?" [Fussilet 33]
İngiltere'nin laik liberal değer ve inançlarını benimsemek, ya da asimile olmak, bizim yolumuz değildir. Eğer Müslümanlar, bunu yaparlarsa, o zaman diğer seküler dini toplulukların yolundan gitmiş ve İslam'ın bir kısmından, siyasi, içtimai ve ekonomik yönlerinden vazgeçmiş olurlar. Sonunda Batı'dan pek farkları olmaz ve gençlik sorunları, aile krizi, cinsel ve sosyal kaos gibi aynı akıbetlere maruz kalırlar. Bu Müslümanlar için bir seçenek değildir. Çünkü bu, İslam'dan vazgeçmek ve Allah Subhânehu ve Teâlâ tarafından belirlenen yaşam tarzına aykırı davranmak anlamına gelir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى "Her kim Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı bir geçim vardır. Ve kıyamet günü onu, kör olarak haşredeceğiz." [Taha 124]
Ancak "İslam'ı korumak" kendimizi izole ederek olmamalıdır. İslam Risalet'ini açıklamak ve sunmak için diğerleri ile kaynaşmamız gerekiyor. Dolayısıyla Müslümanlar olarak nasıl "asimilasyonu" reddediyorsak, aynı şekilde "izolasyonu" da reddetmeliyiz. Aksine ister Müslüman isterse Gayrimüslim olsun diğerleri ile kaynaşmayı İslami temele göre yapmalıyız. Dolayısıyla siyasal katılım, asla bu vizyonu gerçekleştirmez. Tam tersine Müslümanları sistematik olarak bu vizyondan uzaklaştırır ve onları İslam ile çelişen liberal laik değerleri benimsemeye sevk eder.
2- Bu siyasi süreç toplumu laikleştirir
Müslümanları Westminster'in laik siyasetine katılmaya teşvik etmenin amacı, Müslümanların bu gayri İslami laik siyasal sistemi, değerleri ve ilkeleri kabul edip etmediklerini görmek içindir. Laik sisteme katılımın sonucu olarak ne kadar çok Müslüman bu laik sürece katılmışsa, gayri İslami pozisyonlarını desteklemek için o kadar çok görüşleri laikleşmiştir. Geçmişte bunun örneklerini görmek mümkündür. Siyasi partilerin politikaları, Müslüman toprakların işgalini, akıtılan kanların meşru görülmesini, zalimane anti-terör ve radikalizm karşıtı yasaları, faizin mubah olduğunu, ekonomik sömürüyü, kumar, alkol ve Siyonist varlığı desteklemeyi gerektirir. Daha önce seçilen Müslüman milletvekilleri, bu gayri İslami pozisyonlarını desteklemek için İslam'a sırtlarını döndüler. Bu partileri desteklemek, onlara katılmak, onların kampanyasını yürütmek ya da onlar lehine oy kullanmak, açıkça İslam'a aykırı olan politikalarını onaylamak demektir.
3- Laik politik süreç beyhudedir
İnsanlar, giderek Batı siyasetinden tiksiniyor. Seçime katılanların sayısı gitgide düşüyor. Ünlüler bile oy kullanmamaya teşvik ediyor. Onların argümanı çok basit: oy kullanmak boşunadır, zira hiç bir şeyi değiştirmeyecek. İnsanları bu hisse sevk eden unsur, kapitalist devletteki sistemin sıradan insanlara değil de bir grup elite hizmet ettiği algısıdır. Kanun ve politikayı belirleyen, iş adamları, lobiler ve onların politikacılar ile olan ilişkileridir. Lord Halisham'ın dediği gibi kapitalizm, "seçilmiş bir diktatörlüktür." Elit tarafından ve elit için bir yönetimdir. Bireyin oyunun hiç bir anlamı yoktur. Fakat nedense hâlâ bazı Müslümanlar, ısrarla oylarının bir değerinin olduğuna inanıyorlar. Eğer Müslümanlar, çok daha iyi koordineli hareket etselerdi, o takdirde Müslüman yanlısı milletvekillerini kazanabilirlerdi. Ama nafiledir. Zira Müslümanlar görüşlerine tutundukları sürece Batı tarafından asla kabul görmeyeceklerdir. Sistemin bitap düştüğünü gören birçok kimse, alternatif arayışı içindedir. Ama ne hikmetse hâlâ bazı Müslümanlar, geriye doğru bakıyorlar ve başarısız olan, İslami çıkarları teminat altına alamayan bir sisteme gözlerini dikiyorlar.
4- Siyasetimiz ve değerlerimiz
Bazıları laik sisteme katılımın topluluklar için faydalı olacağına ya da yükselen "İslamofobi" ile mücadelede yardımcı olacağına inanıyorlar. Onlar, bazı karşılıklı çıkar elde etmek umuduyla kırmızı çizgileri aşmaya ve temelde İslam ile zıt olan liberal laik partilerin manifestolarını desteklemeye pek istekliler. Keşke onların hataları sadece bununla sınırlı olsaydı. Aksine haklarını elde etmek için adeta dileniyorlar ve bu eylemleriyle Müslümanları acınacak duruma düşürüyorlar. Daha da önemlisi, bu partileri desteklemek ve katılmak İslam'a göre yasaktır. Çünkü bu partiler, İslam'a zıt akideye davet ediyorlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ قُلْ لَا أَتَّبِعُ أَهْوَاءَكُمْ قَدْ ضَلَلْتُ إِذًا وَمَا أَنَا مِنَ الْمُهْتَدِينَ "De ki: Allah'ın dışında taptığınız şeylere tapmak bana yasak edildi. De ki: Ben sizin arzularınıza uymam, aksi halde sapıtırım da hidayete erenlerden olmam." [Enam 56]
Burada laik politik sürece katılmadan ya da ilgi duymadan öz-güven ilkesine dayanarak İslami çıkarları korumak için Müslümanların yaptıkları çok sayıda örnek çalışmalar vardır. Bu çalışmalar, "İslamofobi" ile mücadele etmek için alternatif medya oluşturmayı, sömürgeci Batı politikalarının entelektüel ve ahlaki temellerini sarsmayı, Müslümanları hedefleyen hükümetin art niyetli kanun ve politikalarını uygulamasına engel olmayı gerektirir. Ayrıca Müslümanlar, laik politik sürece dâhil olmadan da cami ve okul inşa edebilir, helal gıda sanayisi kurabilirler. Müslümanlar, sözde bir çıkar için kendilerini İslami akidede uzlaşıya zorlayan basit argümanlar peşinde koşmamalıdır. Temel öncelik olarak biz Müslümanlar, medyada İslam hakkında ortaya atılan tüm olumsuzluklara rağmen İslam'a olan güveni korumalıyız. Bu yalan ve iftiralarla, İslam'ı her şeyin üstünde tutar ve İslam'ın değerlerine uygun bir yolu takip edersek ancak mücadele edebiliriz. Kendi bencil iktidar arzuları için Müslümanlara dalkavukluk yapan yozlaşmış Westminster politikacıların güya iyiliklerine tutunarak bu yalan ve iftiralarla mücadele edilmez.
Biz, Müslüman toplulukları İslami değerlere sımsıkı sarılmaya, İslam'a uygun bir siyasi yol izlemeye, Müslüman toplulukları birleştirmeye, iyiliği emredip kötülükten men etmeye ve dinimizi kaybetme pahasına bu laik sistemin yalancı vaatlerine kanmamaya davet ediyoruz. Sadece İslam bu topluluğa haysiyet ve izzet verebilir. Eğer biz bunu kaybedersek, siyasi faaliyetlerin hiçbir anlamlı sonucu olmaz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَلَا تَرْكَنُوا إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ مِنْ أَوْلِيَاءَ ثُمَّ لَا تُنْصَرُونَ "Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra yardım göremezsiniz!" [Hud 113]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Britanya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: |