Tunus’ta öldürülen İngiliz vatandaşlarının ardından Başbakan David Cameron yaptığı açıklamada İngiltere’nin “varoluşsal bir tehdit” ile karşı karşıya olduğunu ve “tam spektrum” ile yanıt verileceğini söyledi. Alınacak önlemler arasında “aşırılık yanlısı fikirler” ve bu fikirleri benimseyenleri zikreden Cameron, bu fikirlerin terör geçidi olarak hareket ettiklerini iddia etti.

Bu gelişme ile ilgili olarak Hizb-ut Tahrir / Britanya Medya Temsilcisi Taci Mustafa, şunları söyledi: “Ondan önceki akıl hocası Tony Blair gibi Cameron da zehirli fikirlerini pazarlayarak normatif İslami değerlerin, insanları şiddet eylemleri işlemeye sevk ettiğini ileri sürdü. Oysa onun bu “teorisi” kusurlu ve tutarsızdır. Ciddi akademisyenler -hatta MI5 davranış bilimleri birimi bile- bu teorinin tutarsızlığını ortaya koydular.

Böyle söyleyerek Cameron, şiddeti benimsemeyen ama siyasi ve dini görüşlerini açıkça ifade eden, buna karşılık bu görüşleri çürütülemeyen kişileri hedef almayı planlamaktadır. Cameron, bu fikirleri “radikal fikirler” olarak yaftalıyor. Böylece Cameron, muazzam olarak iddia ettiği değerleri ayaklar altına alıyor. Gerçek güvenlik tehditlerinden ziyade fikirleri hedef tahtasına oturtuyor. Sonra bu fikirleri İngiltere için bir “varoluşsal tehdit” olarak addediyor. Bu, onun ideolojik saldırılara devam etme niyetini açıkça gösteriyor. Tıpkı çok saygı duyduğu Magna Carta gibi. 

İslam dünyası için Hilafetin kötü bir fikir olmadığına inananları eleştirerek Cameron, bölgenin tarihini tamamen göz ardı ediyor. Hâlbuki Hilafet, istikrar demektir ve halkın gözünde meşru bir yönetim sistemidir. Hilafet, normatif İslam’ın ayrılmaz bir parçasıdır. Modern sapmaların değil, klasik İslami hukukta köklü bir geçmişe sahiptir. Bu Hilafet, bugün Irak ve Suriye’de gördüğümüz ile karıştırılmamalıdır.

Bu aynı konuşmayı bir kaç hafta önce Slovakya güvenlik konferansında da yapan Cameron, Batılı güçler tarafından istismar edilen İslam dünyasındaki başarısız ulus devletleri, [IŞİD’in aksine] bölgedeki insanların akidesine dayanan ve İslam’a göre onların işlerini güden gerçek Hilafete tercih ettiğini söyledi.

Cameron’un bu yaklaşımı, eğer art niyetli olmasaydı, gerçekten çok komik olurdu. Öyle ki öğretmenlerin Müslüman çocuklara karşı casusluk yapmaları, yetkililerin herkesi etkileyecek denetimi artırmaları, siyasi ve dini görüşlere baskı yapılması bekleniyor.

Tunus’ta İngiliz vatandaşlarının trajik bir şekilde öldürülmelerinin köklü nedenlerine değinmekten ziyade Cameron, anlamsız ve ucuz jest politikalarıyla meşgul oluyor. İslam dünyasında yıkım ve kaosa yol açan dış politika felaketinden dikkatleri saptırmak için çalışıyor. Çok sayıda araştırma sitesi, global bir istikrarsızlık ve şiddetin başlıca nedeninin bu felaket politikaları olduğunu gösterdi.”