حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Britanya
Medya Bürosu
No: BR–BA–2015–MB–TR–05 |
H. 06 Muharrem 1437 M. Pazartesi, 19 Ekim 2015 |
Cameron, "Aşırılık Karşıtı Önlemler" Diyerek, "İngiliz Özgürlükler" Tabutuna Bir Çivi Daha Çakmaktadır
İngiltere Başbakan David Cameron, muhalif sesleri susturmak ve dini uygulamaları yasaklamak için bir dizi önlemler alındığını duyurdu. Bu önlemlerin “İngiliz değerleri” tanımı kapsamına girmediğini söyledi. Bu önerilerin, bu ülkedeki hemen hemen tüm aşırılık karşıtı politikalar gibi, “terörizm” ya da şiddetle hiçbir ilgisi yoktur. Aksine laik kimliği dayatmak, siyasal görüşleri bastırmak ve Müslümanların dini değerlerini reforme etmekle ilgilidir. Bu önlemler, yasal zulme dayanak oluşturan hükümetin iç ve dış politikalarından dikkatleri sarfı nazar etmek içindir. Cameron, kendisi ile aynı görüşü paylaşmayanları “nefret tellalları” ve “aşırıcılar” gibi suçlayıcı bir retorik kullanarak inanç ile şiddet arasında ısrarla bir bağlantı kurmaya çalışmaktadır. Daha ağır yasalara bir bahane oluşturmak için de kamuoyunun IŞİD ve terörist eylemler korkusunu istismar etmektedir. Sadece Müslümanlara değil diğerlerine de yansıyacak yıllarca sürebilecek önlemler inşa etmektedir. Cameron’un bu açıklamaları ile ilgili olarak Hizb-ut Tahrir / Britanya Medya Temsilcisi Taci Mustafa, şunları söyledi:
“Öyle görünüyor ki Cameron, daha fazla “polis devleti” politikaları önererek gurur duyuyor. Bu politikalar ile Suudi Kraliyet ailesi içindeki eski dostları ve Çin Politbüro içindeki yeni dostları ile pek farkı kalmıyor. Keyfince “radikaller” kara listesi hazırlıyor. Onları çeşitli ev hapsi ve iç sürgün gibi önlemlere maruz bırakıyor. Camileri kapatmakla tehdit ediyor, yayıncılara yeni sansür kuralları dayatıyor. Eğer fikirleri tartışmak yerine yasaklıyor ve kabadayılık yapıyorsa, karşıt fikirlerle mücadele edebilecek kendine özgüveni yok demektir. Öyle değil mi ama?
Normal yasal süreç bypass ediliyor. İnsanların hayata bakış açıları ve yaşam tarzlarını suç sayılıyor. Şiddete teşviki yasadışı gören mevcut yasaları kullanmak yerine yürütmeye daha fazla yetki veriliyor. Bu, ülkenin yargı sistemine güven kalmadığı anlamına gelir. Öyle değil mi ama? Magna Carta yasaları, alev topuna dönüştürülmek isteniyor. Sözde “özgür toplumda” liberal değerleri veya demokratik sistemi her eleştirenler radikal olarak mı yaftalanacak?
İşveren ve kamu hizmetlerini “Stasi” devletin bir parçası yapan bu öneriler arasında öyle saçma öneriler var ki İslam’ı reforme etmek için çalışan hükümet yanlısı gruplara daha fazla fon akıtılarak paralar çarçur ediliyor! Cameron, Müslüman toplulukları bu fikirleri benimsemeye ikna edemediği için şimdi de insanlara rüşvet dağıtıyor.
Neden bir kimse, başka birinin “aşırılık karşıtı” politikalarına güvensin ki? Öyle ki bu politikalar, namaz kılmak isteyen, müzik aletleri çalmayı reddeden, Filistin yanlısı siyasi görüşe bağlı kalan ve “eko-terörist” kelimesini kullanan Müslüman çocukları polis önderliğinde aşırılık karşıtı programlara tabi tutuyor.
Hizb-ut Tahrir olarak bizim amacımız, her nerede olursak olalım imkân bulduğumuzda böyle zararlı politikaları ifşa etmeyi sürdürmektir. Biz, gizlemek zorunda oldukları bir zamanda insanların İslami kimliğini korumak için çalışmaya devam edeceğiz. Biz, önemli politik konuları tartışmaya ve elimizden geldiğince İslami siyasi görüş hakkında Müslümanları bilgilendirmeye devam edeceğiz. Toplumda herkes, Şeriat, İslam Devleti, Suriye, Filistin, cihat gibi konuları tartışabiliyor iken, “Yasak” kurallarını kabul etmek ve sessiz kalmak, delice bir yaklaşım olacaktır. Pek çok imam ve İslam âlimi, “aşırı” veya “nefret tellalcileri” olarak yaftalanmak korkusuyla anlamlı bir şekilde bu konuları tartışma cesareti gösteremiyor. Dolayısıyla Müslüman gençlere, cevapsız kalan dağ kadar sorun geride bırakıyorlar. Bu ise tamamen aptalcadır. Zira gençler böyle bir dönemde zorlu sorulara İslami cevaplar istiyor.
Kuşkusuz Cameron, May, Gove ve diğerleri, Müslümanları İslami değerleri terk etmeye zorlamak konusunda Stalin, Putin, İslam Kerimov ve Kureyşli liderlerden herhalde daha yetenekli olduklarını düşünüyorlar. Ama biz inanıyoruz ki onların ataları nasıl entelektüel argümanlarla Müslümanları ikna etmekte başarısız olmuşlarsa, benzer şekilde şimdikiler de kaba kuvvetle Müslümanları zorlamak konusunda başarısız olacaklardır.
Daha önce söylediğimiz gibi -ve söylemeye de devam edeceğiz- tarihi veya dini inceleyen herkes, ilkeli bir kaç değer ile mücadele eden küstah egemen sınıfın sonunda hüsrana uğradığını bilir.”
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Britanya Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: (+44) 070 74 – 19 24 00 www.hizb.org.uk |
E-Mail: media@hizb-ut-tahrir.info / press@hizb.org.uk |