حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
No: HTu2013BAu20132012u2013MMBu2013TRu20130026 |
H. 27 Zilka’de 1433 M. Cumartesi, 13 Ekim 2012 |
-Basın Açıklaması- Konferansa Veto: "İslamcılar ve Demokratik Yönetim Sistemi... Deneyimler ve Eğilimler"
Doha'daki Arap Araştırmalar ve Politika Çalışmaları Merkezi'nin, "İslamcılar ve Demokratik Yönetim Sistemi... Deneyimler ve Eğilimler" başlığı altında düzenlediği konferans çalışmaları H. 22. Zilkade 1433 el-Muvafık M. 08. Ekim 2012 pazartesi günü sona ermiştir. Zira konferansta, birçok araştırmacılar, akademisyenler ve "İslamcı" politikacılar, "demokratik değerleri, özgürlüğü ve Arap dünyasındaki rasyonel yönetişimi desteklemeye dönük en iyi yolları bulmak" amacıyla özellikle Arap Baharı sürecinde İslam ve demokrasi konularını ele almışlardır.
Arap Araştırmalar Merkezi'nin web sitesine göre konferansta ortaya atılan hususlar, onun arkasındaki hedefin, aşağıda özetleyeceğimiz birçok gerekçeler kullanarak demokrasi fikrinin pazarlanması, onun kucaklanması ve onun propagandasının yapılması olduğu net olarak görülmektedir:
1-Din-devlet ilişkisi: Nitekim konferans teorisyenlerinin nezdinde din, "ruhanî ve düğümsel bir mesele olup bir yönetim sistemi olması vasfıyla demokrasi ise siyasî bir meseledir." Dolayısıyla dinin hayattan ayrılmasına, (yani yeni bir laiklik dinine) çağrıda bulunmak, İslam şeriatının "cami" duvarlarının içerisine hapsedilmesine ve onun, toplumun işlerine ve siyasete müdahaleden ayrılmasına hükmetmektir.
2-Laikliğin güzelleştirip "süslenmesi" ve laikliğin "otorite ile yönetimin dolaşımını düzenleyen bir yürütme mekanizması" olup insana, kendi istek ve arzularına göre kanun koyucu ilahlık yüklemeye dayalı dinsiz bir felsefe olmadığı iddiasıyla Laiklik ile İslam arasındaki çelişkinin küçümsenmesi.
3-Demokrasinin süslenmesi: Nitekim onlar nezdinde bu, "temsilcilik ve seçimler yoluyla temsilciler seçme hakkı veren siyasî bir sistemin bina edilmesi" anlamına geldiği gibi aynı zamanda seçilmiş olan temsilcilerin denetlenmesi ve otorite bir despotizme dönüşmesin diye de temsilcilerin süresinin sınırlanması" anlamına gelmektedir. Nitekim demokrasinin, dine yönelik bir bakış açısının olmadığı, bilakis onun yönetime yönelik bir bakış açısının olduğu, dolayısıyla demokrasi ile İslam arasında bir çelişki ve tenakuzluğun olmadığı vurgulanmaktadır. Ayrıca bazıları, "İslam'da, başka halkların felsefesinin, demokratik ve sivil devlet, eşitlik ve çok partilik hakkında konuşan diğer başka halkların felsefesinden alıntı yapılmasını engelleyen hususların olmadığını" iddia etmektedirler. Nitekim el-Ezher'in yayınlamış olduğu ve demokrasi, eşitlik ve çoğulculuk kurumu vesikası olarak adlandırılan vesikada, "el-Ezher'in" demokrasi üzerine meşrulaştığı geçmektedir. Dolayısıyla bu, "İslam'ın fecrinde İslam'ın koymuş olduğu" vesikaya benzer bir vesikadır.
4-Yukarıda geçenlere dayalı sahte iddiaya göre "İslamcılardan geniş bir çevre, demokrasiye ikna olmuş ve İslamcı akım da meşruiyetini halktan alan sivil devlete dayalı kanaatini arttırmıştır." Zira konferansın organizatörlerine göre "konferansın belgeleri, siyasal İslam'ın bütün bileşenlerine değinmektedir."
5-Bazıları da siyasal İslamî hareketlerin demokratik çağdaş bir model oluşturmalarını talep etmeye gitmiş ve araştırmacılardan bir çoğu da "İslamî hareketlerin fikir ve uygulama düzeyinin yükseltilmesinin zaruretini ve nezih siyasî rekabet, otoritenin sirkülasyonu, anayasalara, çeşitliliğe ve farklılıklara saygı gibi demokratik dönüşüm mekanizmalarını ikrar etmesinin yeterli olmadığını " vurgulamışlardır. Nitekim araştırmacılardan birisi bunu, demokratik araçların anlaşılması olarak nitelendirmiştir. Dolayısıyla gerek mevcut süreçte gerekse demokratik dönüşüm sürecinde istenilen, İslamî hareketlerin felsefî demokrasinin tanımı ve mahiyetinin yanı sıra özgürlük ve eşitlik konularının -ki her ikisinin manası da aynı şekilde felsefidir- merkezini özümsemeye doğru intikal etmeleridir.
6-"Nitekim konferansın oturumlarının önemli bir kısmını, vatandaşlık ve demokratik dönüşüm meseleleri işgal etmiş ve Arap ülkelerindeki demokratik dönüşümün, demokratik bir devletin (yada bazılarının dediği gibi sivil bir devletin) kurulmasına yönelmeyi ve hatta otoritenin başında İslamcılar olsalar bile bu devletin temeli olan özgürlük, adalet ve eşitlik ilkelerine odaklanmalarını gerektirdiği hususunda -İslamî hareketlerin temsilcileri de dahil- katılımcılar arasında neredeyse bir konsensüs sağlanmıştır."
İslam ümmetine dönük Batılı fikrî işgal halkalarının bir silsilesi kapsamında gelen "önümüzdeki" bu konferansta ortaya atılan müzakere ve görüşlerin gündem başlıkları işte bunlardır. Nitekim bu ortaya atılan hususlar, halis tevhide, azim olan Allah'a şirk koşmamaya, vahyin getirdikleri dışında helal ve haram kılmamaya dayalı mevcut İslam akidesine meydan okumayı hedeflediği gibi alemlerin Rabbinin zaman ve mekan yoluyla tüm insanlık için koruduğu ölümsüz bir mucize olan Allah'ın kitabında korunan sonsuz İslam şeriatına meydan okumayı da hedeflemektedir.
Hizb-ut Tahrir olarak bizler, İslam ümmetinin dinine, akidesine, şeriatına ve Rabbine yönelik komploların bu halkasını İslam ümmeti için ifşa etmeyi önemser ve bu bağlamda aşağıdaki hususları ilan ederiz:
1-İslam, ateist laiklikten tamamen beri olup onun zehirlerinin, dalaletlerinin ve dinsizliğinin süslenmesi onların oyunlarına ve hilelerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. Dolayısıyla din ile hayatın arasının ayrılması söylentileri altında Allah'ın şeriatının devre dışı bırakılmasına çağrıda bulunmak yada İslam risaletini, camilerin duvarları arasına hapsedilmiş, ferdin vicdanında saklı toplumun bütün işlerine tahakküm etmeyen ruhban bir risalet kılmak yoluyla onun başkalaştırılmasına çağrıda bulunmak, evet bunların tamamı hiçbir temeli olmadığı gibi bunu haklı çıkaracak şüpheli bir kanıtı bile bulunmayan Allah'ın dini hususunda asılsız bir bidattan ibarettir... مَنْ أَحْدَثَ فِى أَمْرِنَا مَا لَيْسَ مِنْهُ فَهُوَ رَدٌّ "Her kim bizim işimizde (dinimizde) olmayan bir şeyi ihdas ederse o reddedilir." Bu nedenle yalan iddialardan biride laikliğin, herhangi bir dini eğilim yansıtmaksızın genelin iyiliğini hedefleyen sadece tarafsız bir araç olduğudur. Çünkü -onların iddialarına göre- din, kişi ile nefsi arasındaki bir durum olduğu gibi bu dindarlık, bir Müslümanın laiklik dinine girmesiyle çelişmemektedir... İşte bunların tamamı, büyük bir iftira olup insanı yasa koyucu, yani haram ve helal kılan kanun koyucu ve bir Rab kılan laikliğin vakıasına dönük bir aldatmacadır. Dolayısıyla laiklik "dini", İslam ile tamamen çelişmektedir.
2-İslam şeriatı Müslümanlara, gerek bireyler gerekse cemaatler olarak büyük küçük her şeyde Rablerinin şeriatını hakem kılmayı farz kılmıştır. Zira Allahuteala, şöyle buyurmaktadır:
إِنِ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلّهِ أَمَرَ أَلاَّ تَعْبُدُواْ إِلاَّ إِيَّاهُ ذَلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ وَلَكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler." [Yûsuf 40]
Ve şöyle buyurmaktadır:
يَقُولُونَ هَلْ لَنَا مِنَ الْأَمْرِ مِنْ شَيْءٍ قُلْ إِنَّ الْأَمْرَ كُلَّهُ لِلَّهِ "Bu işten bize ne! diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, her şeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir." [Âl-i İmran 154]
Ve şöyle buyurmaktadır:
وَلاَ تَقُولُواْ لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَـذَا حَلاَلٌ وَهَـذَا حَرَامٌ "Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak bu helaldir, şu da haramdır demeyin." [en-Nahl 116]
Ve şöyle buyurmaktadır:
وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." [Maide 44]
Ve şöyle buyurmaktadır:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar zalimlerin tâ kendileridir." [Maide 45]
Ve şöyle buyurmaktadır:
وَمَن لَّمْ يَحْكُم بِمَا أَنزَلَ اللّهُ فَأُوْلَـئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ "Her kim Allah'ın indirdikleri ile hükmetmezse işte onlar fasıkların ta kendileridir." [Maide 47]
3-İslam'ın, başka milletlerin tecrübelerinden faydalanmayı ve ondan bize faydalı olan hususları alıntı yapmayı yasaklamadığı iddiası, bu hususta insanları aldatmaktan ve hak ile batılı birbirine karıştırmaktan ibarettir. Evet, şüphesiz Müslümanların haram ve helal kılmakla hiçbir ilgisi olmayan bilim, sanayi ve maddî şekiller çerçevesi altındakilerden başkalarından faydalandıklarında şüphe yoktur. Yasa koyma hususlarına gelince; nitekim bir Müslümanın, geçmiş şeriatlarını nesheden ve onlara egemen olan İslam şeriatının gelmesinin ardından haramı ve helali geçmiş Nebilerin şeriatlarından alması şeran caiz değildir. Nitekim hadisi şerifte Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu kavli geçmektedir:
...وَالَّذِي نَفْسِي بِيَدِهِ، لَوْ كَانَ مُوسَى حَيًّا مَا وَسِعَهُ إِلا أَنْ يَتَّبِعَنِي "Nefsim elinde olan Allah'a yemin olsun ki! Şayet Musa yaşamış olsaydı bana tabi olmaktan başka bir şey yapamazdı..." [Musnaf İbn-u Ebi Şeybe]
O halde İslam, insanın hevalarını ve kıt akıllarını hakem kılmayı mubah kılmak için Müslümanlara daha önceki Nebilerin şeriatlarını haram kılar mı? Ey Allah'ım! Bu büyük iftiradan Seni tenzih ederiz.
4-Nitekim daha önce Hizb-ut Tahrir, el-Ezher Vesikası'nın şeriata açıkça muhalefetten bahseden kötü içeriği ve İslam ile demokrasinin arasında bir çelişkinin olmadığı iddiasıyla ümmete yönelik aldatıcı girişimleriyle ilgili şeri hükmü açıklamıştır. Dolayısıyla bu hususa önem verenleri, daha önce bu bağlamda yayınlamış olduklarımıza yönlendiririz. Bizler de şunu eklemek isteriz ki; bugün, faiz cürümünün mubah kılınması üzerinde ümmetin icması gerçekleşmiş olsa bile bu, Kur'an el-Kerim'in sabit nassıyla sabit olan faizin haramlılığıyla ilgili durumu ortadan kaldırmaz. İftiracılar, nasslar üzerinde oynama ve tevil olasılığı olmayan hususları tevil etme girişiminde bulunsalar bile. Çünkü Allah, bu ümmete hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan eşsiz alimler ve sağlam adamlar nasip etmiştir. Nitekim daha önce onlardan birçoğu, cüretkar el-Ezher Vesikası'nda geçen hususların Allah'ın dini üzere olduğunu açıklamışlardır. Dolayısıyla bizler de; on yıllar boyunca Allah'a ve Resulüne savaş açan mücrim tagutların maskeleri düştüğü gibi belli bir zaman sonra olsa bile köpüğün pisliği alıp götüreceği hususunda Allah'ın vaadine güvenmekteyiz. Dolayısıyla da Allah'ın dinini istismar edenlerin maskelerinin düşeceği zaman da çok yaklaşmıştır. konferansın belgelerinin, "siyasal İslam'ın bütün bileşenlerine değinmektedir" şeklindeki yalan iddialarına gelince; bu, yalan bir iftira ve ahlaksızlıktır... Evet, ortada dinleri pahasına olsa bile hoşnutluğunu kazanmak amacıyla "Sam amcanın" arkasından soluyup onun hadaratıyla sırtlanlaşmış olanların birkaç oyunun olduğu doğrudur. Ancak onların, uzak yada yakın olsun ümmeti temsil ettiklerini iddia etmek bir saçmalıktır. Zira ümmet, sayıları az yada çok olsun hak için haykıranlardan başkasını temsil etmemektedir. Dolayısıyla maddî imkanları ne kadar cazibeli olursa olsun ümmetin düşmanlarından destek alanların, göklerin ve yerin kendisine dayalı olduğu hak terazinde hiçbir ağırlıkları yoktur.
5-Demokrasi ile onun akidesinin felsefesini benimsemesi için konferansta "İslamî" hareketlere yönelik sadır olan çağrı noktasında (beşinci gerekçeyle ilgili) yukarıda aktardığımız hususlar, bu konferansın arkasındaki murat edilen hakikati (ve bu konferansın öncesinde ve sonrasında demokrasi ile İslam'ın bir paranın iki yüzü gibi olduğunu iddia eden benzer konferansları) tüm açıklığıyla ifşa etmek içindir. Dolayısıyla bizler, bu tehlikeli durumun İslam şiarını yükselten kişinin ayağını kaydıracağına dikkat çeker, Allah'tan, onu gafletinden uyandırmasını, Allah'a samimi bir tevbeyle tevbe etmesini, Allah'ın dinine nusret vermek ve O'nun kelimesini yüceltmek için hakkı haykıranların saflarına katılmasını, demokrasi ile laikliğin Rablerinden beri olmasını niyaz eder, ona Allahuteala'nın şu kavlini hatırlatırız:
وَأَنْزَلْنا إِلَيْكَ الْكِتابَ بِالْحَقِّ مُصَدِّقاً لِما بَيْنَ يَدَيْهِ مِنَ الْكِتابِ وَمُهَيْمِناً عَلَيْهِ فَاحْكُمْ بَيْنَهُمْ بِما أَنْزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْواءَهُمْ عَمَّا جاءَكَ مِنَ الْحَقِّ لِكُلٍّ جَعَلْنا مِنْكُمْ شِرْعَةً وَمِنْهاجاً وَلَوْ شاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً واحِدَةً وَلكِنْ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتاكُمْ فَاسْتَبِقُوا الْخَيْراتِ إِلَى اللَّهِ مَرْجِعُكُمْ جَمِيعاً فَيُنَبِّئُكُمْ بِما كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ، وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِما أَنْزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْواءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّما يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيراً مِنَ النَّاسِ لَفاسِقُونَ، أَفَحُكْمَ الْجاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللَّهِ حُكْماً لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ، يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصارى أَوْلِياءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِياءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللَّهَ لا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ، فَتَرَى الَّذِينَ فِي قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ يُسارِعُونَ فِيهِمْ يَقُولُونَ نَخْشى أَنْ تُصِيبَنا دائِرَةٌ فَعَسَى اللَّهُ أَنْ يَأْتِيَ بِالْفَتْحِ أَوْ أَمْرٍ مِنْ عِنْدِهِ فَيُصْبِحُوا عَلى مَا أَسَرُّوا فِي أَنْفُسِهِمْ نادِمِينَ "Sana da, daha önceki kitabı doğrulamak ve ona müheymin olmak üzere hak olarak kitabı (Kur'an'ı) gönderdik. Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet ve sana gelen haktan (sapıp da) sakın onların hevalarına tabi olma! Her birinize bir şeriat ve bir minhac verdik. Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi imtihan etmek içindir; o halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir. Aralarında Allah'ın indirdikleri ile hükmet ve onların arzularına uyma! Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse bil ki Allah bununla ancak, günahlarının bir kısmını onların başına bela etmek ister. Muhakkak ki insanların birçoğu da zaten fasıklardır. Yoksa onlar hala cahiliyye yönetimini mi istiyorlar? Oysa akleden bir toplum için hükmü (yönetimi) Allah'tan daha güzel olan kim vardır? Ey iman edenler! Yahudileri ve Nasranileri dost edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden her kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu hidayete eriştirmez. Kalplerinde hastalık bulunanların: Başımıza bir felaketin gelmesinden korkuyoruz diyerek onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah bir fetih yahut katından bir emir getirecek de onlar, içlerinde gizledikleri şeyden dolayı pişman olacaklardır." [Maide 48 49 50 51 52]
6-Sivil devlete davet etmek, laikliğe ikna etmeye davet etmektir. Dolayısıyla dinine ve akidesine karşı kurulan tuzakların farkına varmanın zarureti hususunda İslam ümmetinin evlatlarını uyarırız. Nitekim İmam Ahmed Müsnedi'nde, el-Arbad İbn-u Sariye'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem] bizlere, gözleri yaşartan ve kalpleri titreten bir vaazda bulunmuştur. Bunun üzerine dedik ki: Ey Allah'ın Resulü! Bu bir veda vaazı mıdır? Bizlere ne yapmamızı vaat edersin? Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], buyurdu ki:
قَدْ تَرَكْتُكُمْ عَلَى الْبَيْضَاءِ لَيْلُهَا كَنَهَارِهَا لَا يَزِيغُ عَنْهَا بَعْدِي إِلَّا هَالِكٌ، وَمَنْ يَعِشْ مِنْكُمْ، فَسَيَرَى اخْتِلَافًا كَثِيرًا، فَعَلَيْكُمْ بِمَا عَرَفْتُمْ مِنْ سُنَّتِي وَسُنَّةِ الْخُلَفَاءِ الرَّاشِدِينَ الْمَهْدِيِّينَ، وَعَلَيْكُمْ بِالطَّاعَةِ، وَإِنْ عَبْدًا حَبَشِيًّا عَضُّوا عَلَيْهَا بِالنَّوَاجِذِ، فَإِنَّمَا الْمُؤْمِنُ كَالْجَمَلِ الْأَنِفِ حَيْثُمَا انْقِيدَ انْقَادَ "Ben sizlere, gecesi gündüz gibi olan bir izzeti (İslam'ı) bıraktım. Benden sonra helak olmuş bir kişi hariç ondan sapmaz. Sizden herkim yaşarsa birçok ihtilaflar görecektir. Size düşen, benim sünnetim ile hidayete ermiş Raşid Haliferin sünnetinden öğrenmiş olduklarınıza itaat etmektir. O halde Habeşli bir köle bile olsa, ona dişlerinizle sımsıkı sarılın. Çünkü mümin, her nereye yöneltilse (oraya) yönelen devenin burnu gibidir." [Ahmed rivayet etti]
وَاللّهُ غَالِبٌ عَلَى أَمْرِهِ وَلَـكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لاَ يَعْلَمُونَ "Şüphesiz ki Allah, emrine galiptir, muktedirdir. Velakin insanların çoğu bunu bilmezler!" [Yûsuf 21]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Merkezî Medya Ofisi |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43 www.hizb-ut-tahrir.info |
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info |