Pazartesi, 23 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/25
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi

No: HTu2013BAu20132013u2013MMBu2013TRu20130077 H. 22 Zilka’de 1434
M. Cumartesi, 28 Eylül 2013

Basın Açıklaması Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Başkanı Mühendis Osman Bahhâş'ın Endonezya'daki "Hilafet Devleti'nin İkamesinde Âlimlerin Rolü" Konferansında Konuşması

Hizb-ut Tahrir Merkezi Medya Bürosu Başkanı Mühendis Osman Bahhâş H. 18 Zilka'de 1434 M. 24 Eylül 2013 Salı günü Endonezya'nın başkenti Cakarta'da düzenlenen "Hilafet Devleti'nin İkamesinde Âlimlerin Rolü" konferansına Skype üzerinden katılarak bir konuşma yaptı. Konuşmanın tam metni aşağıdadır:

Allah'a hamdolsun, O ki Kur'an'ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:  كُنتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّهِ "Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Marufu emreder, münkerden nehyeder ve Allah'a iman edersiniz." [Al-i İmran 110]

Salat ve Selam mücahitlerin komutanı Rasûlullah üzerine olsun. O ki şöyle buyurmuştur:  لَتَأْمُرُنَّ بِالْمَعْرُوفِ، وَلَتَنْهَوُنَّ عَنِ الْمُنْكَرِ، وَلَتَأْخُذُنَّ عَلَى يَدِ الظَّالِمِ، وَلَتأْطِرُنَّهُ عَلَى الْحَقِّ أَطْرًا، أَوْ لَيَضْرِبَنَّ اللَّهُ قُلُوبَ بَعْضِكُمْ عَلَى بَعْضٍ، وَلَيَلْعَنَنَّكُمْ كَمَا لَعَنَ بني إسرائيل "Hayır vallahi! Ya marufu emreder, münkerden nehyeder, zalimi zulmetmekten men eder, onu hakka çevirir ve hak üzerinde durdurursunuz yahut ta Allah Teâlâ kalplerinizi birbirine benzetir. Sonra sizi de İsrail oğullarını lanetlediği gibi lanetler." [Ebu Davud, et-Tirmizî]

Ey bu dine nusret vermek ve Allah'ın kelimesini yüceltmek için Cakarta'da bir araya gelen sevgili yüce âlimler! Sizleri İslam'ın selamı ile selamlıyorum, es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh.

Allah Subhanehu ve Teâlâ bana geçen Recep ayında ev sahipliği yaptığınız Hilafet konferansına katılma şerefini verdi. Şimdi Skype üzerinden olsa da sizlere karşı konuşmak benim için bir onurdur. Recep ayındaki konferansın başarısı için gece gündüz çalışan kimseleri gözlerimle gördüm, Allah onları en güzel mükâfatla mükâfatlandırsın.

Ey değerli âlimler! Ey Rasûlullah'ın insanlara ilmi açıklama emanetini tevdi ettiği kimseler! İnsanlara dinlerinin hükümlerini öğretesiniz diye sizleri kendine mirasçı kıldı. Tirmizî'nin rivayet hadiste şöyle geçti:  وإن العلماء ورثة الأنبياء  "Şüphesiz âlimler Nebilerin mirasçılarıdır."

İçlerinde âlim bulunmayan insanlar, cahildir. İns ve cin şeytanları, onları dilediği gibi saptırır. Uzak yakın her taraftan üzerlerine üşüşürler. Dalalet ve hevayı onlara güzel gösterirler. Bu nedenle âlimler, Allah'ın dünya halkına bahşettiği bir nimettir. Onlar, karanlığın fenerleri, hidayetin önderleridir. Allah'ın yeryüzündeki hüccetleridir. Sapık fikirler, âlimler eliyle yok edilir, şek ve şüphe tohumları kalp ve nefislerden arıtılır. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözleriyle âlimleri yıldızlara benzetti:  إن مثل العلماء في الأرض كمثل النجوم يهتدى بها في ظلمات البر والبحر. فإذا انطمست النجوم أوشكت أن تضل الهداة "Yeryüzündeki âlimlerin misali, kara ve deniz dehlizlerinde kılavuzluk yapan yıldızlar misali gibidir. Yıldızlar kaybolursa, kılavuzlar yollarını kaybedebilirler." [Ahmed]

Müslümanların aydın tarihi, Müslüman âlimlerinin hakkı açıkça ortaya koyan, marufu emreden, münkerden nehyeden, yönetiminde haksızlık yaptığı zaman yöneticinin zulümlerine meydan okuyan kahraman ve izzetli tutumlarını anlatan menkıbeler, sayfalar dolusudur. Âlimler her zaman ümmetin liderleri ve yönlendiricileridir. Ümmet, felaket ve musibet anında din ilmini almak için onlara başvururdu. Ümmet, önemli işlerinde kendisine çıkış yolu göstersin ve kendisinden yöneticilerin adaletsizliğini kaldırsın diye âlimlere yönelirdi. Âlimler, yönetici ve valilere Rablerini hatırlatırlardı. Bazen âlimlere, Sultan tarafından işkence edilir, bazen cezaevlerine atılır, bazen de vücutlarına, mallarına ve onurlarına eziyet edilirdi. Allah Subhanehu ve Teâlâ huzurundaki sorumluluklarını takdir ederek tüm bunlar karşısında sabır ve sebat ederlerdi. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu sözünü kendilerine şiar edinirlerdi:  سيد الشهداء حمزة ورجل قام إلى إمام جائر فأمره ونهاه فقتله "Şehitlerin efendisi Hamza ibn Abdulmuttalib ve zalim bir imama gidip emreden, nehyeden onun da onu öldürdüğü kişidir."

İlk önce sömürgeci Avrupa kültürel saldırı başlattı, daha sonra da ABD takip etti. Kâfirler, âlim olduklarını iddia ettikleri kimseler arasından bir zümre yetiştirdiler. Bu kimseler, sömürgeci şeytan kâfirin kalplerine telkin ettiği fetvalara göre fetva verdiler. Allah'ın haram kıldığı batılı, mubah kıldılar. Yaratıcının vacip kıldığı farzı, haram kıldılar. İnsanların kafasını karıştırmak için fetvalarında sapık yollar tuttular. Sömürgecilerin hevasına uygun fetvalar yayınladılar. Ümmeti sömürgecilerin uşaklarına, batıl, fasit beşeri kanunlarla yönetilmelerine mecbur ettiler.  Buna dair bazı kanıtlar zikretmekle yetineyim:

1- İngilizlerin Mısır'daki uşağı, Fetvayı Hindiye adıyla bilinen Muhammed Abduh'un fetvasıdır. İngilizlere hizmet eden bir Müslümanın, Allah'ın indirdiklerinden başkasıyla, İngiliz kanunlarıyla hükmetmesinin caiz olup olmadığı sorulunca, sapıklıkla dolu uzun bir cevaptan sonra sonucu şöyle özetledi: "Müslümanın, Hindistan'da İngiliz hükümeti içerisinde yer alması ve İngiliz kanunlarıyla hükmetmeyi kabul etmesi, bir ruhsattır. Zararın en hafif olanını işlemek kaidesi altına girer." Bununla da yetinmedi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Azimetten kasıt, İslam'ı desteklemek, Müslümanların çıkarlarını korumak değil midir?" Subhanallah! Allah'a isyan, sömürgeci kâfire itaat, nasıl azimet olabilir?

2- İbn Bâz'ın fetvası. İbn Bâz ile birlikte sözde Suudi hükümeti Üst Düzey Âlimler Kurumu, Körfez Savaşında (1990-1991) Irak ordusuyla savaşmak ve Irak ordusunu Kuveyt'ten çıkarmak için kâfir Amerikan güçlerinden yardım istemenin caiz olduğuna hükmettiler. Hâlbuki bu fetva, her yönüyle Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın şu sözüne terstir:  وَلَن يَجْعَلَ اللّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلاً "Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." [Nisa 141] Ayrıca Rasûl Sallallahu Aleyhi ve Sellem şu sözüne de zıttır:  لا تستضيئوا بنار المشركين "Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın." Ancak İbn Bâz ve beraberindekiler, tüm bu delillere kulaklarını tıkadılar, Riyad'da formüle edilip Washington'da pişirilen fetvaya itimat ettiler. Böylece âlimler, Irak'taki Müslümanların kanlarının haramlığını mubah saymış oldular.

3- Son olarak ise el-Ezher Şeyhi Ahmed el-Tayyib, Muhammed Mursi yönetimine karşı darbede General Sisi'nin yanında yer aldı. Oysa Mursi İslam'ı uygulamıyordu. Bilakis kâfir demokratik ilkelerine bağlıydı. Bununla beraber el-Ezher Şeyhi, sakallı cumhurbaşkanının liderlik ettiği sahte demokrasiyi eleştirmedi. Muhammed Mursi'nin devrilmesini haklı gösteren gerekçeler ve yasalarla Washington'un politikacılarına bağlı kalmayı yeğledi. Bu tür İslam'a aykırı fetvalar bunlarla sınırlı değildir. Biz bunları sadece örnek olsunlar diye zikrettik.

Ey kıymetli âlimler! Kâfir Batı, H.1342 M. 1924 yılında Hilafet Devleti'ni yıktıktan sonra İslami ümmete parçalanmışlığı dayattı. Yönetime ajan yöneticiler getirdi. Zorla ve ceberutla küfür hükümlerini uygulamaya ve insanları idare etmeye başladı.  Mustafa Kemal ve akranı yöneticiler, Müslümanlara Batılılaşmayı dayatmak için acımasız kampanyalar yürüttüler. Müslümanları tehdit ve sindirme yoluyla kâfir materyalist Batı hadaratının zehirlerini enjekte etmek istediler. Siyasetlerinde onlara göre hareket edenlere, yakınlaştılar, geçici dünya makam ve kazanımlarını ayaklarının altına serdiler. Onlara direnç gösterenler, hakkı açıkça ortaya koyanlar, batıla meydan okuyanlar, bu eylemlerinde ısrar etmişlerse, çeşitli ceza ve işkencelere çarptırıldılar. Hapsedildiler, sürgün edildiler, öldürüldüler, kendisi, ailesi, dostları veya yardımcıları cezaya mahkûm edildiler. Daha yeni Hizb-ut Tahrir gençlerinden bir zümre, Rusya'da, Irak'ta, Tacikistan'da, Özbekistan'da şehit edildi. İnşaAllah Allah onlardan razı olur. İşte bütün dünya, Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın Kitabında mübarek kıldığı Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in de Dâr'ul İslam'ın kalbi olarak nitelediği Suriye'nin Şam kentinde akıtılan kanlara sürekli şahit oluyor.

Kâfir devletler ve planlarında onlarla birlikte yürüyen İran, Körfez, Türkiye ve Ürdün'deki Müslümanların yöneticileri, Şam'daki halkımızı ya ölüm ya da kimyasal ve patlayıcı maddelerle ölüm arasında muhayyer bıraktılar. Amaç, kâfir laik zehre razı etmektir. Bu tür olayları saymakla bitiremeyiz.

Bütün bu hüzünler yanında bu mübarek toplantınızda sizlerle birlikte olmak bana mutluluk veriyor. Burada sizlere Allah'ı hatırlatıyorum. Allah sizin omuzlarınıza insanlara inandıkları dinlerinin farzlarını açıklama emanetini tevdi etti. Sizleri bu emaneti eda etmeye çağırıyorum. Sizlere tevdi edilen emanetin başında Hilafet Devleti'ni ikame etmek için çalışmak gelir. Çünkü izzetiniz, onurunuz Hilafet Devleti'nin gölgesi altındadır. Rabbinizin rızası da Hilafet Devleti'ndedir.

Doğu, Batı Müslümanların beldelerinde cereyan eden tartışma ve münakaşaları takip eden kimse, küfür fikirlerini yok edip onun yerine İslami fikirleri koymanın, kâfir devletlerin planlarına meydan okumanın, insanlara liderlik etmenin ne kadar çok önemli ve ihtiyaç olduğunu fark eder. Müslüman ajanların, Müslümanları saptıran düşünürlerin, düşmanların planlarına teşvik eden kimselerin, gerçek yüzlerini deşifre etmenin gerekliliğini bilir. Biz sizlerin ümmeti şu hususlara davet etme konusunda bizimle birlikte ellerinizi taşın altına koyacağınızı umuyoruz:

1- Hilafet Devleti kurarak İslami hayatı başlatmak için daveti yüklenmek. Hilafet, Müslümanların genel başkanlığıdır. Bölgesel ve ulusal bir devlet değildir. Aksine İslami akide ve içeride İslami hükümleri bütünüyle uygulama temeline dayalıdır. Dünyayı karanlıklardan kurtarıp aydınlığa kavuşturmak için dünyaya daveti yüklenir.

2- Kerim Rasûl'ün metodunu örnek edinerek fikri ve siyasi çatışma yoluyla ümmete liderlik etmek ve yönetimi teslim almak.

3- Hiç bir şekilde mevcut sistemlere yağcılık yapmamak, entrikalarını deşifre etmek, sahte politikalarını açıklamak, saptırıcı şahsiyetleri çökertmek.

4- Tüm bunlarda sloganımız Rasûl Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şu sözü olmalıdır:  والله لو وضعوا الشمس في يميني والقمر في يساري ما تركت هذا الأمر حتى يظهره الله أو أهلك دونه "Allah'a yemin ederim ki güneşi sağ elime, ayı da sol elime koysalar, Allah bu dini üstün kılana ya da ben bu uğurda helak olana dek bu dini terk etmeyeceğim." Biz bir an olsa bile Allah Subhanehu ve Teâlâ'nın vaadini gerçekleştireceğinden asla şüphe etmeyiz.

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُم فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُم مِّن بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا وَمَن كَفَرَ بَعْدَ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ  "Allah, içinizden, iman edip de salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir." [Nur 55] Mevlamız Subhanehu ve Teâlâ'dan en kısa zamanda diniyle bize, bizlerle de dinine yardım etmesini temenni ediyoruz.  Şüphesiz O, buna muktedirdir.

es-Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Merkezî Medya Ofisi
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
el-Mezra’a, P.K. 5010-14, Kolombiya Merkezi B Blok Kat:2, Beyrut/Lübnan
Telefon: TEL: 0096 113 07 59 4 / GSM: 0096 171 72 40 43
www.hizb-ut-tahrir.info
E-Mail: media [@] hizb-ut-tahrir.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER