“Phegham-e-Pakistan” (Pakistan mesajı), sömürgeci çabaların bir devamıdır. Sömürgecilik, İslam dünyasında giderek artan Hilafet çağrılarından ve ABD önderliğindeki işgale karşı mücadele veren silahlı direnişten tırsıyor. “Phegham-e-Pakistan” Fetvasının hedefinde intihar saldırıları, mezhepçilik ve terörizmden ziyade Afganistan’da ABD işgaline karşı devam etmekte olan silahlı direniş var. Fetva ayrıca günümüzdeki yöneticilerin, İslam ile hükmettiklerini ima etmektedir. “Fetva”nın zamanlaması da manidar. Fetva, Pakistan liderliği içindeki Trump’ın adamlarının, halkın Afgan mücahitlerine verdiği desteği baltalamak için fazla mesai yaptıklarını kanıtlıyor. Mücahitler, korkak ABD askerlerini dize getirdiklerinden dolayı Trump yönetimi görüşmeler için yalvarıyor. Basında yer alan haberlere göre, Orgeneral Bajwa, Ekim 2017’deki Kabil ziyareti sırasında sömürgeci kukla rejime Afgan direnişinin İslami gerekçelerini bertaraf edici yeni bir fetva yayınlama sözü verdi. ^{(Kaynak: https://tribune.com.pk/story/1614575/1-pakistan-awaits-afghan-fatwa-ttp-affiliates/)}

Trump yönetimi, Afgan direniş gruplarının ilerleyişini durdurmak için “barış görüşmelerine” yönelik baskıları giderek artırıyor ve direniş gruplarını müzakereler tuzağına çekmek istiyor. Müzakereler ile ABD, dünyanın tek Müslüman nükleer gücü durumunda olan Pakistan’ın hemen yanı başındaki kalıcı askeri varlığına siyasi meşruiyet sağlayacak. Trump’ın adamları, bu fetvayı Müşerref’in izinden giden bazı naif âlimlerden çıkarttılar. Müşerref, efendisi Amerikalıların arzularını yerine getirmek için İslam’ın net hükümlerini eğip bükmüştü.

Ey Pakistan Müslümanları, özellikle de âlimler!

Trump, ABD’nin İslam ve Müslümanların düşmanı olduğunu tescilledi. Kudüs üzerinden ümmete meydan okudu. Afganistan ve Suriye’de Müslümanları dramatik bir biçimde katletmekte, başta Rusya, Yahudi varlığı ve Modi hükümeti dâhil olmak üzere açıkça İslam düşmanlarının safında yer almaktadır. Bizim için önemli olan tek mesaj, İslam’ın mesajıdır. İslam, Müslümanlar ile savaşan ve savaşanlara destek olanlarla ittifak kurulmasını yasaklar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّمَا يَنْهَاكُمْ اللَّهُ عَنْ الَّذِينَ قَاتَلُوكُمْ فِي الدِّينِ وَأَخْرَجُوكُمْ مِنْ دِيَارِكُمْ وَظَاهَرُوا عَلَى إِخْرَاجِكُمْ أَنْ تَوَلَّوْهُمْ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ فَأُوْلَئِكَ هُمْ الظَّالِمُونَ  “Allah, sizi ancak, sizinle din konusunda savaşan, sizi yurtlarınızdan çıkaran ve çıkarılmanız için destek verenleri dost edinmekten men eder. Kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” ^{[Mümtehine 9]} İslam, düşmana karşı cihadı terk eden Müslümanları uyarmaktadır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

مَا تَرَكَ قَوْمٌ الْجِهَادَ إلاّ ذُلّوا  “Bir millet, Allah yolunda cihadı terk edecek olursa Allah, o kavmi zillete düşürür.”^[Ahmed] İslam, kâfirlerin Müslümanları Allah yolunda cihattan alıkoymak için çalışacağına dair uyardı. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَن سَبِيلِ اللَّه  “Doğrusu kafirler, mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar.” ^{[Enfal 36]}

Hepimiz “Phegham-e-Pakistan”ı kınamalıyız ve onu “Phegham-e-Amerika” olarak kabul etmeliyiz. Trump’ın adamlarının, gizlice veya alenen Afgan mücahitlerini görüşmeler tuzağına düşürmek için yaptıkları baskı ya da ayartmaları şiddetle reddetmeliyiz. Ayrıca Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için samimiyetle çalışmalıyız. Hilafet, sömürgecilerin İslam topraklarını işgalini sona erdirmekle kalmayacak aynı zamanda İslam Risâleti’ni âleme yayarak zorba devletleri inlerine geri çekilmeye mecbur bırakacaktır.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri!

Müslümanların izzeti, güvenliği ve refahının tek bir yolu var. O da kapsamlı şekilde İslam’ın uygulanmasıdır. Bunu realiteye dönüştürmenin önündeki yegâne engel Trump’ın adamlarıdır. Bu nedenle pak ve temiz Pakistan topraklarında Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için Hizb-ut Tahrir’e nusret verin. Hilafet, ümmeti sarsılmaz sapasağlam bir kale haline getirecektir. İslam’ı bir hayat tarzı olarak geri getirmek için görevinizi yerine getirin. Kurtarıcılar ve özgürleştiriciler olarak zincirleri kırın. Uçsuz bucaksız potansiyelinizi hayata dökün ve güçle zulmü sona erdirerek hayata barış ve huzur getirin. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ  “Ey iman edenler! Ne oldunuz ki, size “Allah yolunda sefere çıkın” denilince, yere çakılıp kaldınız. Yoksa ahiretten vazgeçip dünya hayatını mı seçtiniz? Oysa ahirete göre dünya hayatının yararı, pek az bir şeydir.”^{[Tevbe 38]}