Pazartesi, 02 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/04
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: PK–BA–2020–MB–TR–22 H. 4 Ramazan 1441
M. Pazartesi, 27 Nisan 2020

Bağımsız Enerji Üreticileri’nin (IPP) Gün Işığı Soygunu, Pakistan’daki Demokrasinin Gerçek Yüzünü Ortaya Koyuyor

Enerji sektörünün yaklaşık iki trilyon rupilik birikmiş borcu ile 2,8 trilyon rupilik faiz ödemeleri, Pakistan ekonomisinin belini büktü, ülkeyi felç etti. Bu yüzden Bajwa-İmran rejimi, enerji sektörü ile ilgili anlaşma şartlarını yeniden müzakere etmeye mecbur kaldı. Bu anlaşmalar, özel sektöre ait Bağımsız Enerji Üreticileri’ne (IPP) elektrik üretmesine gerek kalmadan yıllık 570 milyar rupilik “kapasite ücreti” ödenmesini öngörüyor. On altı Bağımsız Enerji Üreticileri, 50 milyar rupilik yatırımla 415 milyar rupi kazandılar. Benzer şekilde birçok IPP, öz kaynak yatırımı ile yıllık yüzde 50 ila 80 getiri elde ediyor, yani sadece 18 ay içinde yatırımlarını iki katına katlıyorlar. IPP ile yapılan “yasal “ anlaşmalar, yağmacılığın belirgin kanıtı. Üstelik bu, mevcut mali yıl için yıllık kalkınma bütçesinin 480 milyar rupi olduğu bir ülkede gerçekleşiyor.

Bu tür anlaşmalar nasıl imzalanabilir? Yöneticilere böyle sömürücü anlaşmalar imzalamaya, “yasal” gün ışığı soygununa kapı aralanmasına kim izin verdi? Cevap basit, demokrasi! Demokrasi, Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın indirdiği yüce Kur’an ve Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in Sünnetine göre yasa yapmaz. Bunun yerine demokraside egemenlik parlamentoya aittir, parlamenterlerin uygun gördükleri herhangi bir yasa ve politikayı yürürlüğe koyma yetkisi verir. Bu nedenle Şeriata aykırı olarak elektrik sektörü, geçen yüzyılın doksanlı yıllarında küresel finans kurumlarının emriyle özel sektöre devredildi. O zamandan beri trilyonlarca rupi yağmalandı. Son otuz yılda kitlelerin emek gücüyle kazandıkları gelirler, birkaç kapitalistin kasasına gitti. Kapitalistlerin kasasını doldurmak için halkı yağmalamak, tüm iktidarların ortak politikası. 2002 Enerji Politikası ya da 2013 veya 2015’te devreye giren enerji santralleri politikası bunun açık kanıtı. Gerçekten de demokrasi, seçilmiş kapitalistler grubunun yağma ve talanını örtbas etmenin sadece bir kılıfı.

Bu anlaşmalarda hükümet, küresel yatırımcıları petrol fiyatlarındaki dalgalanmalardan korumanın yanı sıra onlara dolar cinsinden ödemeler için egemen garantiler sağladı. Kapasite ücretleri, söz verilen yatırım getirisini, banka kredilerinin ödenmesini ve operasyonel harcamaların karşılanmasını garanti etmek içindir. 2019-20’de on iki küçük IPP’ye, 53 milyar rupilik kapasite ücretleri de dâhil olmak üzere elektrik ücretleri için 79 milyar rupi ödendi. Görüldüğü gibi ödemenin üçte ikisi kapasite ücretleridir. Kapasite ücretlerindeki tutar şu an 900 milyar. IPP’ler, elektrik üretmese bile bu tutar onlara ödenecek. Bileşik faiz dâhil olmak üzere diğer masraflarla birlikte bu ödeme yaklaşık 2 trilyon rupiye ulaşıyor. Körü körüne kapitalizm taklidi, milyonlarca fakirin sefaletine neden oldu. Demokrasi, ağır sanayi, enerji sektörü, telekomünikasyon ve diğer altyapı projelerinin özelleştirilmesini kolaylaştırıyor, böylece kitleler, birkaç süper kapitalist zenginin cebine para aktarmak maksadıyla işleri için harcanacak trilyonlarca rupiden mahrum ediliyor. Karın kapitalistlere ait olduğu, zararın devlet ve halk tarafından karşılandığı bu model nasıl bir ekonomik model? Gerçekten de, kapitalizmin kamu kaynakları ve yoğun sermayeyi özelleştirme politikası, kitleleri soyma aracından başka bir şey değil. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem 1400 yıl önce Müslümanlara şunu haber verdi:

الْمُسْلِمُونَ شُرَکَاءُ فِي ثَلاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلَأِ وَالنَّارِMüslümanların üç şeyde ortaktır: su, mera, ateş.İslam’da enerji kaynaklarının, enerji üretim tesislerinin ve dağıtım altyapısının özelleştirilmesi haramdır. Bunların hepsi kamu mülkiyetidir, devlet onları halk adına doğrudan denetler, bu yüzden onlardan elde edilen gelirler insanlara harcanır. Bu nedenle petrol ve gaz şirketlerinin, çıkarma, üretim, nakliye ve dağıtımdan elde ettikleri kazançları ve yoğun sermaye sanayi yatırımlarındaki karlar devletin hazinesine gidecektir. Demokraside ise bu fonlar, doğrudan özel sektörün cebine gidiyor. Ayrıca, Hilafet Devleti faize dayalı kredileri ve yatırımları kesinlikle reddedecektir. Böylece şimdi bankalara giden milyarlarca rupilik enerji sektörünün karı ve faizler olmayacaktır. Eğer özel sektör, enerji kaynaklarını, üretimini ve dağıtımını kontrol etmemiş olsaydı, bu kapitalistlerin 2 trilyon rupilik borcu devlet hazinesinden karşılanmazdı. Gerçekten Hilafetin yeniden kurulması, ümmeti Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın rızasına yönlendirmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni bir refah dönemi başlatacaktır. Çünkü İslam’ın ekonomik sisteminin uygulanması, kamu mallarından elde edilen gelirlerin sadece insanlara harcanmasını sağlayacaktır.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan
Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813
https://bit.ly/3hNz70q
Fax: +(92) 21–520–6479
E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER