حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: PK–BA–2016–MB–TR–11 |
H. 21 Cumâde’l Ûlâ 1437 M. Salı, 01 Mart 2016 |
Mümtaz Kadri’nin İdamı Sadece İslami Hilafetin Yargısı Küfrün Açıktan Söylenmesine Son Verebilir
29 Şubat’ta Pencap Eyalet Valisi Salman Tasir’i öldüren komando Mümtaz Kadri’nin rejim tarafından idam edilmesinin ardından Pakistan’da protestolar patlak verdi. İdamdan önce mahkemeye gönderilen 40 sayfalık açıklamada Kadri, Tasir’in açıklamalarının küfür ile itham edilen Hıristiyan kadın Asya Bibi’ye destek niteliği taşıdığını söyledi. Ve dine hakaret yasalarını kara leke olarak niteledi ve valinin ölümüne bu yasaların neden olduğunu ifade etti.
Aslında Mümtaz Kadri’nin idam edilmesinin tek nedeni, Pakistan’ın Hilafet ve İslami yargıdan yoksun oluşudur. İslam’da Halife de dâhil İslam’ı uygulamalarına karşılık yöneticileri muhasebe etmek yargının görevidir. Ancak yargı, Salman Tasir’e karşı harekete geçmedi. Dönemin valisi, kamuoyu önünde defalarca dine hakaret yasalarına yönelik açıklamalar yaptı. Besbelli ki bu yasalar, güçlü dini duyguları kışkırttı ve muhalefete sevk etti. Kanunu uygulamayan laik yargı, sessiz kalmıştır. Bunun üzerine kanunu uygulayan Kadri’ye karşı ise hemen harekete geçerek suçlu bulmuştur. Salman Tasir’in açıklamaları hakkında hiçbir izahat istemeyerek doğrulanmamış ifadelerden hareketle Kadri’nin idam edilmesine karar vermiştir. Bu hiç de şaşırtıcı değil, çünkü şu anki laik yargı, dini hayattan ayırma temeline dayalıdır. Dolayısıyla ona göre küfür, gerçek bir suç değil. Şuan ki yargının Allah Subhânehu ve Teâlâ ve Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem veya insanlardaki köklü İslami duygular ile hiç bir ilgisi yoktur. Öncelikli amacı, İsa Aleyhisselatu vesselam ve Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e açıktan hakaret ve alay edilmesine izin veren Batılı laik sistemi taklit etmektir. Bu yargı, kindar İslam karşıtı İngiliz Raj işgalinin kalıntılarından başka bir şey değildir. Bu yüzden İslamileştirilemez ya da reform edilemez. Aksine Hilafeti kurarak kökten sökülüp atılmalı ve yerine İslami yargı konmalıdır.
Hâlihazırdaki yöneticilere gelince, onların tek kaygısı, Batılı efendilerinin övgüsüne mazhar olmaktır. İslami duygular ve değerler onlar için hiç bir şey ifade etmez. Onlar, Afganistan’da Amerikan veya Keşmir’de Hint işgaline karşı cihat edenleri bastırmak için askeri mahkemeler kurarak yargının etrafında çuvallandılar. İslam ve Hilafet çağrısını zorla frenlemek için “Ulusal Eylem Planı” çıkardılar. Yargı süreci ile alay ettiler, adam kaçırdılar, Hilafet savunucuları ve âlimlere işkence yaptılar. Ayrıca rejimin idam zamanlaması manidardır, efendilerinin yararınadır. Öyle bir kritik anda idam kararı verildi ki Batı, geçici ateşkesi kullanarak Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurmak için çalışan Suriyeli samimi Müslümanlara karşı acımasız saldırılar yürütüyor. Ve öyle bir anda idam edildi ki rejim, Suriye zalimi Beşşar’ı savunmak için asker göndermenin yollarını arıyor.
Sadece Hilafet, koruyucu kalkandır ve İslam’ın gerçek kalesidir. İster Müslüman topraklar isterse diğer ülkelerde olsun yalnızca Hilafet, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in onurunu koruyabilir. Şunu da hatırlamalıyız ki on dokuzuncu yüzyılda yani 1890 yılında, bir Fransız yazar, Fransız komedi tiyatrosunda Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e hakaretler içeren bir oyun sergilemek istemişti. Bunun üzerine Halife Abdülhamid, böyle bir tiyatronun sergilenmek istendiğini öğrenir öğrenmez, Fransa’dan derhal bu oyunun yasaklanmasını, hem de yalnızca Fransız tiyatrosunda değil tüm ülkede yasaklanmasını istemiştir. Fransa, hemen bu fermana uyarak pozisyon almıştır. Ve Sultan Halife Abdülhamid’e şöyle bir mektup yazmıştır: “Eminiz ki, ekselansları Sultan hazretlerinin isteklerine yanıt olarak alınan bu karar, bizim samimi ilişkilerimizi güçlendirecektir.” Yazar, oyununu İngiltere’de önemli bir tiyatroda sergilemek istediğinde, hemen bunun farkına varan Sultan Abdülhamid, oyunun yasaklanmasını istemiş ve çok geçmeden de yasaklanmıştır. Buna ek olarak o zamanın süper gücü olan İngiltere, genel gösterime girmeden önce oyunu sergilemek için hazırlıklar yapıldığından ötürü özür dilemiştir... Biz kendimizi Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurmaya adamalıyız. Çünkü o zaman bu tür küfür ihmalleri asla olmayacaktır. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
إِنَّمَا الْإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ “İmam ancak bir kalkandır. Onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur.”
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Pakistan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi P.O. Box 1924, Lahore / Pakistan Telefon: +(92) 345–428–7323 / +(92) 333–561–3813 https://bit.ly/3hNz70q |
Fax: +(92) 21–520–6479 E-Mail: spokesman@hizb-ut-tahrir.com.pk |