9 Ocak 2017 günü Pakistan Başbakanı başkanlığında Askeri Mahkemeler’le ilgili üst düzey bir toplantı gerçekleşti. Toplantıya sivil ve askeri yetkililer katıldı. Toplantıda alınan karar uyarınca federal hükümet, ülkedeki Askeri Mahkemeler’in devamlılığını sağlayacak anayasal değişiklik için bir danışma süreci başlatacak. Askeri Mahkemeler, Peşaver Askeri Okul saldırısı sonrası Ulusal Eylem Planı kapsamında 2015 Ocak’ta kuruldu. İki yıllığına kuruldular. Askeri Mahkemeler kurulurken hükümet, o gün yapılan tüm eleştirileri görmezden gelerek sivil mahkemelerin “teröristleri” etkin bir şekilde yargılamayacağını ileri sürmüş ve iki yıl içinde sivil mahkemelerin belli standartları yakalayacağını iddia etmişti. Ancak Askeri Mahkemeler’in görev süresi dolduktan sonra hükümet, onarılamazı onaracak kapasitede değildir!

Mevcut sivil yargı, Kuran ve Sünnete göre hüküm vermediği için ıslah edilemez. Mevcut yargı, İngiliz Raj işgalinin geride bıraktığı sistemin bir devamıdır. O gün yargı, Müslümanlara baskı yapmak, küfür ve kâfirlerin hâkimiyetini reddetmeyi emreden dini bastırmak için kurulmuştu. Bu insan yapımı sistemde adalet Müslümanlar için söz konusu değil. Bu nedenle bu insan yapımı sistemi reforme etme girişimi, başarısız olmaya mahkûmdur. Askeri Mahkemeler kurmak, problemi düzeltmez. Çünkü onlar da İslam’a göre hükmetmiyorlar. 

Sivil veya askeri mahkemeler olsun demokrasi, adaletin -ki İslam’dır- temel bileşeninden yoksundur. Eğer Müslümanlar, gayri İslami sivil yargı nedeniyle zulüm görüyorsa, aynı insan yapımı yasalar uyarınca hüküm veren Askeri Mahkemeler nasıl Müslümanlar için adalet sağlayacak?

Gerçekten de iki yıl önce yürürlüğe giren Ulusal Eylem Planı ile birlikte Hilafet savunucuları dâhil yüzlerce âlim ve İslam aktivisti, İslami yaşamın hayatın her alanında hâkim olması gerektiğini söyledikleri için zindanlara atıldılar. Sivil ve Askeri Mahkemeler arasındaki tek gerçek fark şudur; Askeri Mahkemeler’de apaçık İslam baskısı, halka kapalı gizli duruşmalar nedeniyle kamuoyundan gizli yapılabiliyor. İşte rejim bunun çabası içinde. Çünkü Ulusal Eylem Planı, ABD’nin Afganistan, Hindistan’ın da Keşmir işgaline direnen güçlü İslami duyguları bastırmak için bir ABD planıdır.

Allah Subhânehu ve Teâlâ, Müslümanlara gayri İslami hükümle muhakeme olunmayı yasakladığı gibi aynı zamanda onu inkâr etmeyi de onlara emretmiştir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلالا بَعِيدًا  “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut’a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut’un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” ^{[Nisa 60]}

Adaleti güvence altına almak için Müslümanlar, Hilafet projesini tam olarak benimsemeli ve Hizb-ut Tahrir gençleri ile omuz omuza çalışmalıdır. Sivil veya askeri olsun mevcut mahkemeler için tek kalıcı çözüm, demokrasi ile birlikte onları ortadan kaldırmak ve Nübüvvet metodu üzere Hilafeti yeniden kurmaktır.