26 Mayıs 2017’de yaptığı bütçe konuşmasında Pakistan Maliye Bakanı, vergilerdeki büyük artışlarla övünerek, “2012-13 mali yılında vergi gelirleri 1.946 milyar rupiydi. Bu yıl hedef 3, 521 milyar rupi. Bu, son 4 yılda %81’lik bir artış demektir... Üç yılda imtiyazlar ve vergi muafiyetlerinden 300 milyar rupi gelir elde edildi.”diye konuştu. Bajwa-Nawaz rejimi, ekonomik gelirlerle övünüyor, ancak vergilerdeki muazzam artışlar, günümüzde umutsuzluğun ve geleceğimiz için de derin endişe kaynağıdır. Vergilerdeki büyük artışlar, endüstri ve tarıma ekstra yük getiriyor. O kadar ki pek çok yerel üretici, üretimi durdurup yabancı bir ülkede ticaret yapmak zorunda kalmıştır. Pakistan halkı, ağır vergiler altında acılar içinde kıvranırken rejim, ekonomimiz üzerindeki yabancı hâkimiyetini artırmak için Doğrudan Yabancı Yatırımı teşvik sloganı ile yabancı şirketlere büyük imtiyaz ve vergi muafiyetleri sağlamaktadır. Üstelik demokrasilerde meclis, halkları muazzam vergilere boğarken, yönetici elit üzerindeki vergi yükünü azaltmak için yasaları maniple eder. Vergi zammı, enerji sektörünü özelleştirerek halkı önemli gelirlerden yoksun bırakan rejimin tasarrufunun bir sonucudur. Örneğin, 2013-2014 Mali Yılında Petrol ve Gaz Kalkındırma Şirketi, vergiler sonrası 124 milyar rupi net kar elde ederek rekor kırmıştır. Gerçekten de rejim, enerji sektörünü özelleştirerek ve vergi zamları ile çekici kendi ayağına vurmakta sonra da halkı sırtına binmek için halktan yardım istemektedir!

Enerji sektörünün özelleştirilmesi bizim yararımıza değil, Bajwa-Navaz rejiminin kul köle olduğu sömürgeci efendilerinin başlıca talebidir. Her bütçede olduğu gibi her yıl Maliye Bakanı, Uluslararası Para Fonu (IMF) yöneticileri ile Dubai’de bir araya gelmektedir. Bu sefer Harald Finger ile 28 Mart-5Nisan 2017 tarihleri arasında bir araya geldiler. Misyonunun sonunda Sayın Finger, Maliye Bakanının dikkatini “mali, dışsal ve enerji sektörlerinde yaşanan zorluklara”çekti. ^{(IMF Basın Açıklaması No. 17/11)} On yıllardır sömürgeciler denetiminde enerji sektöründe özelleştirmeler yapılmaktadır. Vergi artışları halkı belini kırarken, özel şirket sahipleri büyük karlar elde etmektedir. Hatta vergi zamları bile bizim yararımıza değil, çoğunlukla yabancılardan alınan faiz tabanlı kredileri geri ödemek içindir. Pakistan, sömürgecilerden alınan kredilerin ana parasını kat be kat geri ödemiştir. Enerji sektörünün özelleştirilmesi, sömürgeci tuzağın bir parçasıdır. Bu tuzak, Pakistan’ın sömürgecilerin boyunduruğundan kurtulmasını önlemek ve ekonomik güç olarak yükselişini engellemek için tasarlanmıştır.

Hasta Pakistan ekonomisinin yegâne şifası, özelleştirme, yabancı yatırımlar veya sömürgeci krediler değildir, çünkü bunlar, hastalığın ta kendisidir. Yegâne derman, İslam ekonomik sisteminin uygulanmasıdır. İslam, ekonomik devrim için yeterli gelirler elde edecektir. Kapitalizm ve komünizmin aksine İslam’a göre enerji kaynakları, özel ya da devlet mülkiyeti değil, tüm Müslümanlara ait kamu mülkiyetidir. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

المسلمون شرکاء فی ثلاث الماء والکلاء والنار  “Müslümanlar üç şeyde ortaktır: Su, mera ve ateş.”^{[Ebu Davud]} Kamu ve devlet mülkiyetinin idaresini Hilafet yapar. Ancak kamu mülkiyetini şahıslara vererek özel mülkiyete dönüştüremez. Kamu mülkiyeti birey ya da grupların değil, bütün Müslümanların ortak malıdır. Gelirleri kamuya aittir, işlerini gütmek, çıkarlarını güvence altına almak için kullanılır, devlet yararına değil. Bu, petrol, gaz, elektrik gibi enerjiler ya da bakır ve çelik gibi yenilenebilir madenler veya denizler, nehirler ve barajlar gibi sular ya da otlaklar ve ormanlar gibi tüm kamu mülkiyeti zenginlikleri için geçerlidir. Gerçekten de ümmet, dünya enerji ve maden kaynaklarında aslan payına sahiptir. Ancak İslam ekonomik sistemi uygulanmadığı için Müslümanlar yoksulluk içinde kıvranıyorlar. Küçücük bir maddi servete sahip devletlere kıyasla ümmetin dünya siyasetinde hiçbir ağırlığı ve emaresi yok.

Ey Pakistan Müslümanları!

Sömürgecilerin bizim üzerimizde hâkimiyet kurmasına olanak sağlayan küfür yönetimi altında yaşadığımız sürece korkunç ekonomik halimiz, kötüleşmeye devam edecektir. Biz, bu zulüm ve mahrumiyet sisteminde iktidara kim gelirse gelsin, ister PML-N, ister PPP isterse PTI gelsin sıkıntılar çekmeye devam edeceğiz. Sadece küfürle yönetenler değil, bunu görüp de değiştirmek için hiçbir şey yapmayanlara da geçim sıkıntısına maruz kalacaklardır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَاتَّقُوا فِتْنَةً لاَ تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ  “Bir de öyle bir fitneden sakının ki o, içinizden sadece zulmedenlere erişmekle kalmaz. Biliniz ki, Allah’ın azabı şiddetlidir.”^{[Enfal 25]} Bu nedenle herkes, İslami hayatı yeniden başlatmak için cesurca ve bilinçli bir şekilde mücadele eden Hizb-ut Tahrir gençlerinin Hilafet projesine katkıda bulunmak zorundadır.