Salı, 24 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/26
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu

No: SDu2013BAu20132013u2013RSu2013TRu20130049 H. 2 Muharrem 1435
M. Salı, 05 Kasım 2013

Basın Açıklaması


Değerli Kardeşim! Ahiru Lahza Gazetesi Editörü, Allah Seni Korusun

es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh

Konu: Ulusal Ümmet Partisi Dış İlişkiler Sekreterine Bir Yanıt

H. 29 Zilhicce 1434 M. 3 Kasım 2013 tarihli Ahiru Lahza gazetenizde "Ulusal Ümmet: "Siyasi İslam, uluslararası diplomasi için temel olmaya uygun değildir." başlığı altında Ulusal Ümmet Partisi dış ilişkiler Sekreterinin bir açıklamasını okuduk. Açıklamada şöyle geçmektedir: "Partinin dış ilişkiler sekreteri Necib el-Hayr Abdulvehhab, dün Ahiru Lahza'ya yaptığı bir açıklamada şunları söyledi: "Ulusal konferans, devletler ile ilişkilerindeki diplomatik stratejisini, uluslararası ve yabancı diplomatik çalışma yürütme yeteneği olan kadrolar aracılığıyla izlenimler ve intibalar ilkesine bina eder. İlişkilerde profesyonelliğe bakmaz. Siyasi İslam, uluslararası toplum ile diplomasiye temel olmaya uygun değildir."

Böyle bir sözün Müslüman bir kişinin ağzından çıkması bizi gerçekten çok üzdü. Zira Müslüman birinde asıl olan İslam'ı savunmasıdır, onu ayaklar altına alması değildir. Biz "Hepiniz İslam'ın serhadlarından bir serhadsınız. Sakın ola sizin tarafınızdan gelmesinler" sözünü kendimize düstur edinerek ve Müslüman olmamız itibariyle İslam hakkındaki sorumluluğumuzdan hareket ederek size bir reddiye yazmayı düşündük. Umarım bu reddiyeyi yayınlarsınız.

Siyaset, hem dâhili hem de harici olarak ümmetin işlerini gütmektir. Devlet ve ümmet tarafından yapılır. Çünkü pratik olarak bu gütmeyi üstlenen bizzat devlettir ve bundan dolayı devleti muhasebe edecek olan da bizzat ümmettir. Bu konuda bizi ilgilendiren mesele, ümmetin işlerinin harici olarak devlet tarafından güdülmesidir.  Harici işler, ümmetin diğer devletler, halklar, milletler ile ilişkileri ve ideolojiyi dünyaya yaymaktır. Dış siyaseti anlamak, ümmet ve devletin varlığını korumak için çok önemlidir. Daveti dünyaya taşımak için temel bir meseledir. Ümmetin diğer ümmetler ile ilişkisinin doğru bir şekilde düzenlemek için kaçınılmaz bir iştir.

İslami ümmet, İslami daveti bütün insanlara taşımakla mükellef olduğuna göre Müslümanlar, dünyanın durumları ile sorunlarını idrak ederler, devletleri ile halklarının dürtülerini bilirler, dünyada gelişen siyasi işleri takip ederler. Hem Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem hem de ondan sonra Halifeler böyle yaptılar. İslami daveti taşımak, dış siyasetin etrafında döndüğü temel taştır. Devletin, tüm devletler ile ilişkileri bu temele bina edilir. Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem krallara ve devlet başkanlarına mektuplar yazarak İslam'a girmelerini talep etmiştir. Roma'ya saldırmak için ordular hazırlamıştır. Ölüm döşeğinde iken bile orduların sefere çıkmaları gerektiği üzerinde ısrar etmiştir.

İslami Devletin diğer devletler ile ilişkisi dört hususa dayanmaktadır:

Birincisi: İslam dünyasında var olan devletler, tek bir devlet olarak kabul edilirler. Dış İlişkiler, kategorisine girmezler. Onlarla ilişkiler, dış siyasetten kabul edilmez. Hepsini tek bir devlette birleştirmek için çalışmak vaciptir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:  إِنَّ هَذِهِ أُمَّتُكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَأَنَا رَبُّكُمْ فَاعْبُدُونِ "Şüphesiz bu, tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin. [Enbiya 92] İslami ümmet, tek bir ümmettir. Varlığı da tektir, Hilafet Devletidir.

كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الْأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لَا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَيَكُونُ خُلَفَاءُ فَيَكْثُرُونَ "İsrail oğullarını Nebiler yönetiyordu. Bir Nebi öldüğünde onu bir başka Nebi takip ederdi. Benden sonra Nebi yoktur. Fakat benden sonra birçok Halifeler gelecektir." [el-Buhârî]

İkincisi: Aramızda ekonomik, ticari, iyi komşuluk ya da kültürel antlaşmalar olan devletler ile antlaşmaların belirttiği şartlara uygun olarak ilişkiye girilir. Çünkü İslam antlaşmaları caiz görür. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:  إِلَّا الَّذِينَ يَصِلُونَ إِلَى قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ "Ancak sizinle aralarında misak olan bir topluma sığınmış bulunanlar." [Nisa 90] Misak, antlaşma demektir. Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem antlaşmalar yaptı, İslam'a aykırı şart müstesna antlaşma şartlarına bağlı kaldı.  فَمَا بَالُ أَقْوَامٍ يَشْتَرِطُونَ شُرُوطًا لَيْسَتْ فِي كِتَابِ اللَّهِ مَا كَانَ مِنْ شَرْطٍ لَيْسَ فِي كِتَابِ اللَّهِ عَزَّ وَجَلَّ فَهُوَ بَاطِلٌ وَإِنْ كَانَ مِائَةَ شَرْطٍ كِتَابُ اللَّهِ أَحَقُّ وَشَرْطُ اللَّهِ أَوْثَقُ "Bir takım adamlara ne oluyor ki, Allah'ın Kitabı'nda olmayan bir takım şartlar ileri sürüyorlar! Her kim Allah'ın Kitabı'nda bulunmayan bir şartla şart kılarsa o şart batıldır, hükümsüzdür. Allah'ın şartı daha haklı ve daha kuvvetlidir."

Üçüncüsü: Aramızda antlaşmalar olmayan devletler, İngiltere, Amerika, Fransa gibi fiili sömürgeci devletler ve Rusya gibi ülkemize tamah eden devletler, hükmen harbi devletler olarak kabul edilirler. Bunlara yönelik tüm önlemler alınır. Bunlarla herhangi bir diplomatik ilişki kurmak caiz olmaz. Bunlardan biri İslami beldelere saldırmış ise fiili harbi devlete dönüşür. Bu devletler, İslami beldeler üzerindeki kontrolünü genişletmek ve nüfuz etmek için uğraşıyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ kâfirlerin üzerimize bir yol bulmalarından bizi sakındırıyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:  وَلَنْ يَجْعَلَ اللَّهُ لِلْكَافِرِينَ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ سَبِيلًا "Allah, müminlerin aleyhine kâfirlere hiçbir yol vermeyecektir." [Nisa 141] Ayet haber sığasında gelmiş ise de ancak kâfirlerin üzerimize bir otorite kurmalarının yasak olduğuna dair bir taleptir.

Dördüncüsü: Örneğin "İsrail" gibi fiili harbi devlet ile tüm davranışlarımız ve ilişkilerimiz için savaş durumu temel alınması gerekir. İster bizimle onun arasında ateşkes olsun isterse olmasın fiili harpteymiş gibi ona muamele ederiz. Yahudi varlığı Müslümanların arazisini işgal etmiş kâfir bir devlettir. Ona karşı cihad yapılmalıdır. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قَاتِلُوا الَّذِينَ يَلُونَكُمْ مِنَ الْكُفَّارِ وَلْيَجِدُوا فِيكُمْ غِلْظَةً وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ "Ey iman edenler! Kâfirlerden yakınınızda olanlara karşı savaşın ve onlar sizde bir sertlik bulsunlar. Bilin ki, Allah muttakiler ile beraberdir." [Tevbe 123]

Kontrolü az bir devletin elinde olan uluslararası toplum diye bilinen kuruluşa gelince, bunlar Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesi ve veto hakkın olan devletlerdir. Müslümanların İslami temele dayanmayan bu tür kuruluşlara katılmaları caiz değildir. Aksine bu kuruluşlar, İslam devleti ile savaşmak temeline dayanırlar.  Onlara muhakeme olmak tağûtlar ile muhakeme olmaktır. Bizler tağûtlar ile muhakeme olunmaktan nehyedildik. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُوا بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَنْ يَتَحَاكَمُوا إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُوا أَنْ يَكْفُرُوا بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَنْ يُضِلَّهُمْ ضَلالاً بَعِيدًا "Sana indirilen Kur'an'a ve senden önce indirilene inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tâğût'u tanımamaları kendilerine emrolunduğu hâlde, onun önünde muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan da onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." [Nisa 60]

Saygıdeğer kardeşim! Bahsetmiş olduğunuz diplomasi, sahtekârlık, hile, yalan, hegemonya ve özellikle Amerika gibi büyük güçler tarafından zorla dayatma diplomasisidir. Sudan ve diğer Müslüman ülkeler gibi küçük devletlere gelince, bunlardaki diplomasi yaranma, itaat ve sömürgeci Batılı güçlerden korkmak diplomasisidir. Ümmetin çıkarına karşı olsa da bu devletlerin kararlarına boyun eğmek ve yamanmak diplomasisidir. Daima da böyle olmuştur. Güney Sudan'ı ayırmak ve Sudan'ın diğer bölgelerini parçalanmaya hazır hale getirmek, daha hafızalarımızdan silinmiş değildir. Son ekonomik kararlar, Uluslararası Para Fonu aracılığıyla Sudan üzerindeki komplo döngülerinden sadece bir tanesidir.

İnşaAllah yakında Nübüvvet metodu üzere Râşidi Hilafet Devleti kurulduğunda İslami dış siyaset, düşmanlar ile bile dürüstlük, açıklık ve adalet temeline kurulu olacaktır.

Gerçek niyetleri Allah bilir ve doğru yola hidayet eder.


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan
Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07
http://www.hizb-sudan.org/
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER