حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SDu2013BAu20132014u2013RSu2013TRu2013005 |
H. 17 Rabi-ul Evve 1435 M. Cumartesi, 18 Ocak 2014 |
Kerim Kardeşim / Sayın Hartum Gazetesi Editörü es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh Konu: Makale sahibine bir yanıt "Sudan Muhalefetinin İslamileşmesi"
Sayın gazete editörü, el-Ğira Hartum gazetenizin H. 15 Rabiu'l Evvel 1435 M. 16 Ocak 2014 Perşembe günü 8517 sayılı baskısında "Sudan Muhalefetinin İslamileşmesi" başlığı altında Sayın Yasin Hasan Beşir'e ait bir makale okuduk. Yazar, Hizb-ut Tahrir de dâhil olmak üzere partileri ve İslami grupları eleştirerek şöyle diyor: "Bu partiler ve gruplar, tanımlanmış net programları olmadan sloganlardan ibaret siyasal İslam'dan hareket ederek sisteme muhalefet ediyorlar. Bu nedenle yöneticilerin yolsuzlukları üzerinde yoğunlaşıyorlar." Yazar, makalesi aracılığıyla yanlışlığın, hayal olarak tanımladığı siyasal İslam'ın metodunda olabileceği yanılgısına ulaşıyor. Sudancılık siyasi düşüncesine ait belli özellikler belirlemek için aklın ve fikrin çalıştırılmasını talep ediyor.
Yazar tarafından bahsedilen İslami partiler ve gruplar adına konuşacak değiliz. Sadece yazarın makalesinde bizimle ilgili geçen hususa bir yanıt vereceğiz. Çünkü Hizb-ut Tahrir bahsi geçen İslami partiler ve gruplar arasında zikrediliyor. Dolayısıyla aşağıdaki noktalara dikkat çekmek istiyoruz:
Birincisi: Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, sisteme muhalefet etmiyoruz, aksine onu İslam temelinde muhasebe ediyoruz. Çünkü İslam'da hükümet ve muhalefet diye bir şey yoktur. İslam'ın şemsiyesi altında yönetici sadece ümmetin hizmetkârıdır, yönetim, politika vb. ile ilgili şeri hükümlerin uygulayıcısıdır. İster birey isterse grup olarak ümmet, işlerin yürütülmesinde aksaklık gösterdiği ya da dosdoğru yoldan saptığı zaman sadece yöneticiyi muhasebe eder. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyuruyor: سيد الشهداء حمزة بن عبد المطلب ورجل قام إلى إمام جائر فأمره ونهاه فقتله "Şehitlerin efendisi Hamza ibn Abdulmuttalib ve zalim bir imama gidip ona emreden ve nehyeden onun da onu öldürdüğü kişidir." Muhalefet tabiri ise insan yapımı sistemlerde söz konusudur. Çünkü insanlar, dinin siyasetten uzaklaştırılmasına razı olunca, kendilerini ilah ya da yarı ilah kabul edip insanlar için hükümler koymaya başladılar. Bu sistemlerde muhalefet ve hükümet, bir madalyonun iki yüzü gibidir. Muhalefetin amaç ve gayreti, hükümeti hataları ile vurarak onun yerine geçmektir. Yoksa maksat, hükümeti düzeltmek veya muhasebe etmek değildir.
İkincisi: Biz, sistemi kişilerin yolsuzluğu temelinde muhasebe etmeyiz. Aksine İslami akide temelinde muhasebe ettik, ediyoruz ve Hilafet Devleti kuruluncaya kadar da edeceğiz. İslami akide, şuan Sudan'daki mevcut yönetim ve siyaset sistemleri ile her yönüyle çelişir. Ne yönetim ne ekonomi ne de dış politika İslami temele dayalı değildir. Çünkü yönetim, insan yapımı Batılı demokratik Cumhuriyet temeline dayalıdır. Ekonomi de ölüm kaynaklarını ithal eden uluslararası faiz fonuna [ IMF] bağlıdır. Dış politika ise Amerika, İngiltere, Fransa ve diğer kâfir devletler gibi büyük Batılı devletler tarafından kontrol edilen sözde devletlerarası hukukun ipoteği altındadır. Bu dış politika gereğince, Güney Sudan ayrıldı. Sudan'ın diğer bölgeleri de parçalanmak ve bölünmek için hazır bekliyorlar. Hâlâ biz, meşum Nifaşa anayasası tarafından yönetiliyoruz. Bu anayasa Batılı diktelerdir, onda İslam'a ait hiç şey yoktur. İslam, sadece sloganlardan ibaret değildir. Aksine ya Allah'ın Kitabı ve Rasûlullah Sünnetinden çıkarılan açık hükümler ya da sahih içtihat ile o ikisine dayalı hükümlerdir. Mesele, İslamcıların iktidara ulaşması meselesi değildir. Bilakis mesele, İslam'ın iktidara ulaşmasıdır. Şuan tüm dünyada, İslam iktidarda değildir. Bazı İslamcılar iktidardadır. Onlar da Sudan, Tunus ve Türkiye'de olduğu gibi bizzat insan yapımı Batılı sistemler ile insanları yönetmektedirler.
Yazar kardeşim kriz, evet siyasidir. Bugün meydana gelen kargaşa ve karışıklık, İslam ile hükmettiğimiz için değildir. Aksine Allah'ın indirdikleri ile hükmetmeyen Müslümanlar olduğumuz içindir. İşte ideolojimizin akidesi ile ideolojimizin dışında aldığımız hayat sistemleri ve hükümleri arasındaki bu kopukluk, kargaşa ve karışıklığın nedenidir.
Üçüncüsü: Yazarın "Siyasi İslam'ın metodu hayal ve yanılgıdır, sadece sloganlardan ibarettir. Yönetim, siyaset, ekonomi vb. ait açıkça tanımlanmış programları yoktur." suçlaması, tehlikeli bir suçlamadır. Hatta İslam düşmanlarında bile duyulmayacak sözlerdir. Kelimeyi şahadet getiren Müslüman tarafından nasıl böyle sözler sarf edebilir? Yine de biz yazar hakkında hüsnü zan besliyoruz ve İslam'ın sadece ruhani bir din olmadığı cehaletine sayıyoruz. Aksine İslam, hayatın her yönüne ilişkin bir yaşam tarzıdır. İslam'ı siyaset, ekonomi, ictimaî vb. ile ilgili hükümlerden yoksun olduğu ile suçlamak, onu eksiklikle suçlamaktır. Oysa Allah Subhânehu ve Teâlâ bu dini kemale erdirdi. Hiç bir vaka, olay ve sorun yoktur ki İslam'da ona ilişkin bir hükme yer olmasın. Bunu bilen bilir ve bilmeyen de bilmez. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: الْيَوْمَ أَكْمَلْتُ لَكُمْ دِينَكُمْ وَأَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَتِي وَرَضِيتُ لَكُمُ الإِسلامَ دِينًا "Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim. Ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım. Sizin için din olarak İslâm'dan razı oldum." [Maide 3] Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: وَنَزَّلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ تِبْيَانًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً وَبُشْرَى لِلْمُسْلِمِينَ "Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." [Nahl 89] Bu, her şeyin İslam'da bir hükmü var demektir. Masum bir Nebi, adaletli bir yönetici ve ilham alınacak bir lider olan Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem, siyasi, ekonomik ve içtimai hayat sistemleri ile ilgili her konuda şeri hükümlere göre hükmetti. Ashabı ve tüm insanlar için de kendisinden sonraki siyasi sistemin Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet olduğunu açıkladı. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
كَانَتْ بَنُو إِسْرَائِيلَ تَسُوسُهُمْ الأَنْبِيَاءُ كُلَّمَا هَلَكَ نَبِيٌّ خَلَفَهُ نَبِيٌّ وَإِنَّهُ لا نَبِيَّ بَعْدِي وَسَتَكُونُ خُلَفَاءُ تَكْثُرُ قَالُوا فَمَا تَأْمُرُنَا قَالَ فُوا بِبَيْعَةِ الأَوَّلِ فَالأَوَّلِ وَأَعْطُوهُمْ حَقَّهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ سَائِلُهُمْ عَمَّا اسْتَرْعَاهُمْ "İsrail oğulları Nebiler tarafından siyaset ediliyordu. Bir Nebi öldüğünde onu başka bir Nebi takip ediyordu. Artık benden sonra Nebi yoktur. Fakat birçok Halife olacaktır" Oradakiler dediler ki; Bu durumda bize ne yapmamızı emredersin? Dedi ki: "İlk biat edilene vefakâr olunuz onlara karşı olan vazifelerinizi yerine getiriniz. Muhakkak ki Allah size karşı olan vazifelerini yapıp yapmadıklarını onlara soracaktır."
Böylece ondan sonra Râşit Halifeler, yönetim, siyaset, ekonomi, içtimai vb. işlerde İslam'ın hükümlerine göre hükmettiler. Başkalarından tek bir hüküm bile almadılar. Nihayet İslam Devleti, on üç yüzyıldan fazla siyasi, ekonomik, askeri, bilimsel ve kültürel açıdan birinci devlet oldu. Ne zaman ki İslam Devleti, bazı İslami hükümleri terk etti, küfür hükümlerinin beldelere girmesine izin verdi, işte o zaman yıkıldı. Ardından Hilafet, sömürgeci kâfirlerin, Batı ve kültürüne delicesine âşık Müslümanların çocuklarından oluşan uşakların elleriyle devrildi. Daha sonra olanlar oldu ve ülkeleri kartondan devletçikleri bölündü. Her birinin başına ümmet konusunda Allah'tan korkmayan Ruveybida getirildi. Korktukları kişiler, kâfir Batı devletlerindeki efendileridir. Sonra bunun sonucu olarak İslam ile Batı laikliği arasını uzlaştırmak isteyenler oldu. Dolayısıyla meseleyi daha da zorlaştırdılar.
Yazar kardeşe yönelteceğimiz soru şudur: İndirilenler içinde hayat sistemleri, hükmolunduğumuz ve hükmettiğimiz hükümler olmazsa, nasıl Allah Subhânehu ve Teâlâ bize indirilenler ile hükmetmemizi emredebilir? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmadı mı? وَمَنْ لَمْ يَحْكُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ فَأُولَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ "Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir." [Maide 44] فَلا وَرَبِّكَ لا يُؤْمِنُونَ حَتَّى يُحَكِّمُوكَ فِيمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ لا يَجِدُوا فِي أَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْلِيمًا "Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar." [Nisa 65] وَأَنِ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنْزَلَ اللَّهُ وَلا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنْزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِنَ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ "Aralarında, Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzularına uyma ve Allah'ın sana indirdiğinin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse, bil ki şüphesiz Allah, bazı günahları sebebiyle onları bir musibete çarptırmak istiyor. İnsanlardan birçoğu muhakkak ki yoldan çıkmışlardır." [Maide 49]
Allah Subhânehu ve Teâlâ, varlığı ve vakası olmayan şeyleri ya da yazarın dediği gibi hayal olan şeyleri bize emretmekten münezzehtir. Bu yüzden biz, İslam'ın yönetim ve siyaset konusundaki metodunun, ayın on dördü gibi açık ve gerçek olduğunu söylüyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: فَإِنَّهَا لا تَعْمَى الأَبْصَارُ وَلَكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّتِي فِي الصُّدُورِ "Ama yalnız gözler kör olmaz, fakat göğüslerde olan kalpler de körleşir." [Hac 46] Eğer yazar ciddi olsaydı ve gerçekten hakkı araştırsaydı, İslam'ı derinlemesine incelerdi. Nitekim bunu kendisi başkalarından talep etmedi mi? Bu araştırma neticesinde tartışma götürmez gerçeğe ulaşırdı. Gerçek şu ki İslam, akide, ibadet, hükümler, muamelat ve ukubattan müteşekkildir. Latif ve Habir olan Allah Subhânehu ve Teâlâ katından gelen mükemmel bir yaşam tarzına sahiptir.
Hizb-ut Tahrir olarak biz, Müslüman Müslümanın aynasıdır düsturu gereği yazarı bir yaşam tarzı olarak İslam'ı incelemeye çağırıyoruz. Hizb, İslam temeline dayalı olarak hayat sistemleri ile ilgili kitap ve yayınlar kaleme alıp yayınlamıştır. Yazarı bunları incelemeye, doğru görürse benimsemeye, hatalı bulursa, hatasını açıklamaya davet ediyoruz. Müslüman olması gereği bu ona vaciptir. Siyasi parti olmamız hasebiyle de Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafet Devleti kurarak İslami hayatı başlatmak bize farzdır. Ancak o zaman ümmet, bu çöküntüden kurtulacak, sapmış dünyanın dizginlerini eline alarak onu iyilik ve adalet götürecektir.
Yazar kardeşe şunu vurgularız ki tanımlanmış net bir düşünce ortaya koymak için İslami grup ve partilerin talep ettikleri Sudancılık düşüncesi, hayal ve yanılsamadır. Sudancılık, kendisinden bir sistemin fışkırdığı bir fikir değildir. Aksine Sudancılık, belli bir coğrafyada yaşayan insanlara verilmiş bir niteliktir. Sudancılığın da diğer ülkeler gibi hayatlarına yön verecek, işlerini düzenleyecek doğru bir ideolojiye ihtiyacı vardır.
Sudan'da yaşayan bizler, Müslümanız. Bu yüzden Yüce İslam ideolojisi, her şeyin kaynağı olmalıdır. Siyasi, ekonomik, ictimaî vb. hayat sistemleri ona dayanmalıdır. Sudan ve bütün İslami ülkelerin, hatta tüm dünyanın çıkış yolu budur. Allah bu dini hâkim kılacağını vaat etti. İslam, slogan taşıyanlar, hüküm ve sistemlerinin peşinden gidenler, muhlis ve sadık olarak İslam'ı benimseyenler için bir hidayet ve nur Risalet'idir. Hükümlerini bilirler, küçük büyük her şeyde metoduna bağlanırlar. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَى لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا "Allah, içinizden, iman edip de Salih ameller işleyenlere, kendilerinden öncekileri egemen kıldığı gibi onları da yeryüzünde mutlaka egemen kılacağına, onlar için razı olduğu dinlerini iyice yerleştireceğine, yaşadıkları korkularının ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaatte bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fasıkların ta kendileridir." [Nur 55]
Allahım bizi en doğru yola hidayet et.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07 http://www.hizb-sudan.org/ |
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com |