حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SD–BA–2015–RS–TR–25 |
H. 24 Receb 1436 M. Çarşamba, 13 May 2015 |
Mealliye İle Rizaykat Kabileleri Arasındaki Çatışma ve Devlet Otoritesi Boşluğu
11 Mayıs 2015 Pazartesi günü, Doğu Darfur bölgesinde Mealliye ve Rizaykat kabileleri arasında bir kez daha cahiliyedeki “Dahis ve Gureba” savaşları patlak verdi. Onlarca kişi öldürüldü. Her iki taraftan da yüzlerce yaralı var. Gerilim hâlâ hat safhada. Cılız ve zayıf Sudan hükümeti ise, sanki olay, kendi otoritesi dışında patlak vermiş gibi beklemede. Hükümetin bu tavrı gerçekten çok tuhaf:
Birincisi: Otoritesi altındaki insanların güvenliğinden sorumlu olan bir devlet, nasıl olur da sadece orduların sahip olabileceği ağır silahların, şartlar ve gerekçeler ne olursa olsun kabilelerin elinde bulunmasına izin verebilir?
İkincisi: Hükümet, savaş patlak vermeden iki gün önce iki kabilenin de yığınak yaptığını önceden biliyordu. Doğu Darfur eyaleti valisi Albay Tayyib Abdül Kerim yaptığı açıklamada şöyle diyerek bunu teyit etmişti: “Mealliye ile Rizaykat kabileleri arasında bir seferberliğini olduğunu ve bunun taraflar arasında yeniden çatışmalara yol açacağını biliyorduk. Bölgede çıkabilecek kaosu engellemek için büyük askeri takviyeler yaptık.” [10 Mayıs 2015 Hartum gazetesi] Hal böyle iken peki savaş patlak verdiğinde bu takviye güçler neredeydi?
Üçüncüsü: Saygın bir devlet, nasıl bu yığınakları dağıtamaz. Aslında bu milis kabile liderleri ve üyelerinin nefislerinde devletin bir heybet ve otoritesi olmuş olsaydı, yığınak bile yapamazlardı. Bir de devlet bu yığınakları dağıtmak ve askeri kampların terk edilmesi için yaptığı ikna çalışmalarda başarısız olduğundan bahsediyor? Mealliye ve Rizaykat kabilelerindeki kardeşlerimize, özellikle de ileri gelenlere ve liderlere gelince, onlara deriz ki: Halkınız, eşleriniz ve çocuklarınız konusunda Allah’tan korkun. Onlara dünyada yıkım, ahirette de azaba sürüklemeyin. Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın Müslümanların kanını haram kıldığını bilmiyor musunuz? Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا ”Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası içerisinde ebedi kalmak üzere cehennemdir. Allah ona gazap eder ve lanet eder. Onun için büyük bir azap da hazırlamıştır.” [Nisa 93] Peygamber SallAllahu Aleyhi ve Sellem de şöyle buyurmadı mı?
إِذَا الْتَقَى الْمُسْلِمَانِ بِسَيْفَيْهِمَا فَالْقَاتِلُ وَالْمَقْتُولُ فِي النَّار“İki Müslüman kılıçlarıyla karşılaşırsa ölen de öldüren de cehennemdedir.” Yine Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: وَمَنْ قَاتَلَ تَحْتَ رَايَةٍ عِمِّيَّةٍ يَغْضَبُ لِعَصَبَةٍ أَوْ يَدْعُو إِلَى عَصَبَةٍ أَوْ يَنْصُرُ عَصَبَةً فَقُتِلَ فَقِتْلَةٌ جَاهِلِيَّةٌ“Kim körü körüne çekilmiş (ummiyye) bir bayrak altında savaşır, asabiyet (ırkçılık) için gadaplanır veya asabiyete çağırır veya asabiyete yardım ederse, cahiliye ölümü ile ölmüş olur.”
Hizb-ut Tahrir / Sudan Vilayeti olarak biz, şunu belirtmek isteriz ki insanlar arasında çıkan herhangi bir anlaşmazlık, ancak Allah’ın Kitabı ve Rasûlü’nün Sünnetine müracaat edilerek çözülebilir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
فَإِنْ تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللَّهِ وَالرَّسُولِ إِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ ذَلِكَ خَيْرٌ وَأَحْسَنُ تَأْوِيلا “Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Rasûl’e götürün; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” [Nisa 59]
Rizaykat ile Mealliye kabileleri arasındaki anlaşmazlığın nedeni, arazidir. İslam, bu arazilerin hükümlerini, kabileler mülk edinemez diye belirledi. Zira İslam’da Havakir arazileri diye bir şey yok. Bireyler, arazileri ancak ziraat ve konut için mülk edinebilir.
مَنْ أَحَاطَ حَائِطًا عَلَى أَرْضٍ فَهِيَ لَهُ “Kim ölü bir araziyi çevrelerse, arazi onundur.” Yine Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَنْ أَحْيَا أَرْضًا مَيْتَةً فَهِيَ لَهُ “Kim ölü bir araziyi ihya ederse, o arazi onundur.” Mera ve çalılıklara gelince, ne bireyler, ne cemaatler ne de kabileler mülk edinemez. Onlar, kamu malıdır. Çünkü Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلإِ وَالنَّارِ “Müslümanlar üç şeyde ortaktır: su, mera ve ateş.”
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07 http://www.hizb-sudan.org/ |
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com |