حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Sudan Vilâyeti
Medya Bürosu
No: SD–BA–2016–RS–TR–28 |
H. 18 Şa'bân 1437 M. Çarşamba, 25 May 2016 |
Reddiye
Sayın el-Yevm Gazetesi Editörü es Selamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berakâtuh,
Konu: “Siyasal İslam Grupları, Laik Partiler ve Özeleştiri” Makalesi Yazarına Yanıt
14 Şa’bân 1437 / 21 Mayıs 2016 Cumartesi günü, gazetenizin [1174] sayılı baskısında yazar Nasır Hazimi’nin Hizb-ut Tahrir’i eleştiren bir yazısına rastladık. Onun için sizden bizim onun makalesine verdiğimiz yanıtı da yayınlamanızı rica ediyoruz:
Yazar diyor ki: “İslami Hizb-ut Tahrir’e gelince, değerlendirme eksikliği yüzünden olması gerek ki hayat gerçeğinden uzak pozisyonlar benimsemiştir. Garip bir şekilde Hizb, belirli bir metin üzerinde duruyor ve metinde cambazlık yapıyor. Örneğin yakmak anlamına geldiği için elektromanyetik kovucunun kabaca haram olduğunu söylüyor. Dolayısıyla da elektromanyetik haşere kovucu haramdır diyor ve buna benzer nice garip fetvaları var. Hatta bu tuhaf fetvalar grubun bir özelliği haline gelmiştir. Eğer biri, sosyal iletişim sitelerinde Hizbin üyeleriyle tartışmaya kalksa, ona karşı kibir ve üstünlük taslarlar, hatta ağlatırlar. İnsanların ulaşamadığı görüşe kendilerinin ulaştığını sanırlar. İlginçtir ki kendilerini her yeni öneriye açık siyasi bir partinin üyesi olarak lanse ederler. Örneğin grubun kuruluş tarihinden itibaren on yıl içinde iktidara ulaşmak için bir süre belirlenmesi gibi geri kalmış fikirleri samimiyetle savunmaya kalkarlar. Ama on yıl geçti, bir on yıl daha gelip geçti, fakat bir Hilafeti kuramadılar, buna karşın üzülmüyorlar da. Bu yüzden parti içinde bölünmeler oldu. Altı hizbe ayrıldılar. Bu hizipler, parti ve gidişatının geliştirilmesine davet etmektedir. Ancak bununla beraber geleneksel örgütleşme ve tarihi kadrolar da mevcuttur, Halil Ebu Raşta gibi.”Yazarın bu sözlerine yanıt olarak biz de diyoruz ki:
Birincisi: Hizb-ut Tahrir, siyasi bir partidir. Nübüvvet metodu üzere ikinci Raşidi Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmak için çalışır. Gençleri, ümmet içinde yaşarlar ve ümmetin ayrılmaz bir parçasıdırlar. İnsanların yaşadıklarını yaşıyorlar, fantezilerden bahsetmiyorlar. Herkesin tanık olduğu bu kötü vakıayı, çözümleri vakıadan alarak değil, ümmetin inandığı yüce İslam ideolojisinden alarak çözümlerler. Hizb-ut Tahrir, vakıayı İslam ideolojisiyle değişimin konusu yapar, çözümler için düşüncenin kaynağı yapmaz. Çünkü o zaman ümmetin yaşadığı kötü vakıanın bir parçası olacaktır. Bu, Hizb için bir yergi değil övgü kaynağıdır. Çünkü milletler, ancak ideolojik bir fikirle kalkınırlar. Bu ideolojik fikir ya vahye dayanırsa nasıl olur?
İkincisi: Yazar, cambazlık yaptığımız metni belirtmiyor. Herkes, Hizb-ut Tahrir’in politik, ekonomik, içtimai vb. tüm hayat sistemlerinde net bir görüşe sahip olduğunu bilir. Tüm görüşleri Kuranı Kerim ve Sünnet nasslarına dayalıdır. Eğer yazar bununla Hilafeti kastediyorsa, Hilafet farzdır ve pek çok farz ona bağlıdır. Hilafet olmadığı için ümmet zayi oldu, ülkesi parçalandı, kâfir Batı tarafından yağmalandı. Ümmet izzet ve ihtişamını kaybetti. Bu yüzden Hilafet, şeri bir farzdır ve bir zorunluluktur, bugün ümmetin vakıası Hilafetin ne kadar elzem olduğunu göstermektedir.
Yazarın elektromanyetik örneği ve buna tuhaf bir fetva olarak bakmasına gelince, bu fetvanın neresi garip olduğunu bilemiyoruz. İyi bilinmektedir fetva, bir vakıaya ilişkin sorulan bir soruya Tahkiku’l Menat’tan sonra içtihat edilerek verilen bir cevaptır. Yazarın şu sözü çok daha tuhaftır: “Örneğin yakmak anlamına geldiği için elektromanyetik kovucunun kabaca haram olduğunu söylüyor.” Okuyucunun yararına olması açısından diyoruz ki yazar, bu fetvayı doğru şekilde aktarmıyor. Zira Hizb-ut Tahrir Emiri Celil Âlim Ata ibn Halil Ebu Raşta, bir konu hakkında gelen bir soruyu delilleriyle açıklayarak şu sonuca varıyor: “Özetle şeri hüküm, Anti-Shock Sivrisinek raketi ile öldürmenin Tahkiku’l Menat’ına bağlıdır. Yani haşereler yakılarak mı öldürülüyor, yoksa haşere şoklandıktan sonra mı ölüyor ve ardından mı yakılıyor ve daha sonra mı elektrik vücuduna giriyor ve yakıyor? Bu, uzmanlar tarafından daha fazla araştırmayı gerektirir. Buna göre şeri hüküm çıkarımı yapılır.”Burada nerede haramlıktan bahsediliyor? Şeri hüküm, uyulmaya daha layıktır. Bir sorun ortaya çıktığında, Tahkiku’l Menatı yapılır ve şeri delillerden Allah hükmü çıkarılır.
Üçüncüsü: 1953 yılında kurulduğu günden bugünümüze kadar Hizb-ut Tahrir, tek bir partidir. Yazar, altı parti yargısına nasıl vardı bilemiyoruz? Bazılarının partiden ayrılmasına gelince, bu çok doğaldır. Parti, canlı bir varlıktır. Her canlı varlık gibi partide de hücreler ölecek, hücreler yenilecektir. İdeolojik bir parti olarak bu yerilecek bir durum değildir. Hatta insanlar, İslam’dan bile çıkabiliyorlar. İlk yıllarda İslam’dan irtidat edenler bile olmuştur. Bu, İslam’ın doğru olmadığı ve bu yüzden insanların İslam’dan irtidat ettiği anlamına gelir mi? Ancak egoist biri bu sözü söyleyebilir.
Sonuç olarak, yazardan yönetim, ekonomi, içtimai, eğitim, dış politika ve İslam ümmetin hayatında gelişmekte olan tüm sorunlar ile ilgili olarak Hizb-ut Tahrir’in fikirlerini tartışmasını beklerdik. Malum, Hizb-ut Tahrir’in doğru bir içtihatla çıkarım yaptığı her görüş haktır ve uyulmayı hak ediyor. Hizb-ut Tahrir hakikatine vakıf olmak için objektif bir şekilde bu fikirler ele alınıp tartışılmalıdır. Yazarın parti hakkında belirttiklerinden de açıkça anlaşıldığı gibi parti konusunda duyum yolu ile hareket ediyor. Bu nedenle ya partinin internet sitelerine girip bilgi edinmeli ya da bize gelip kendisini bilgilendirmeliyiz ki böylece partinin fikirlerini yakından tanımış olsun. Çünkü denildiği gibi ki doğru bir sözdür, “İnsan, bilmediklerinin düşmanıdır.”
Umarız Allah Subhânehu ve Teâlâ hepimizi hakka ve dosdoğru yola eriştirir.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Sudan Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi 21 October Street, Imarat al-Vaqf, Ground Floor, East Khartum / Sudan Telefon: +(249) 0912 24 01 43 – 0912 37 77 07 http://www.hizb-sudan.org/ |
E-Mail: spokman_sd@dbzmail.com |