Ey Ez Zeytune Müslümanları! Görüyorsunuz, demokrasi hayatınızı nasıl da yozlaştırmıştır, ülkenizi halka rağmen halk adına sermayedar ve etkili güçlerin nasıl da yuvası haline getirmiştir. Siyasi odakların ihanetini ve sömürgeci Batılı hükümetlere bağımlılıklarını görüyorsunuz. Tunus’u, sömürgeciliğin ve başta sömürgecilerin ölümcül aparatı olan IMF olmak üzere mali kurumların vesayeti altına sokmuşlardır.

Zorbalara ve zalimlere karşı devrimde İslam ümmetinin öncüsü oldunuz. Sömürgecilerin tüm Müslüman ülkelerde kurdukları laik sistemin değiştirilmesi çağrısında bulunan Müslümanların en ön saflarında yer aldınız. Zorba Bin Ali’yi ülkeden kovdunuz. Devrime karşı çıkan, Tunus ve sizi bağımlılık ve zillet döngüsüne döndürmek için devrimi rotasından saptıran güçsüzlerin ve ajanların liderliğini kabul mü ediyorsunuz? Siz, Allah’ın İslam ile şereflendirdiği Müslümanlarsınız, kâfirlerin kulu ve kölesi olmayı kabul mü ediyorsunuz?!

Ey Ez Zeytune Müslümanları! Ey kahraman mücahitler ülkesi Müslümanları! Siz fatih ve mücahit Tarık bin Ziyad ve Ukbe bin Nafi’nin torunlarısınız. Sizi zulüm karşısında sessiz kalmayan ve bağımlılığı kabul etmeyen yiğitler olarak biliyoruz. Sizi dininizi ve Peygamberiniz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i seven Müslümanlar olarak bildik ve tanıdık. Niye bu seküler saçmalığa sessiz kalıyorsunuz? On iki yıldır süren demokratik saçmalık yetmez mi? Paralı askerler, yaralarınız üzerinde daha ne kadar dans edecekler? Acılarınızla daha ne kadar ticaret yapacaklar?

Belki de cumhurbaşkanını, muhalefeti, İşçi Sendikasını ya da aralarında sözde ulusal bir diyaloğu bekliyorsunuz. Bunların bağımlılık, ülkeyi peşkeş çekmek ve ipotek etmekten başka neleri var?

Yoksa belki de seçimlerin yapılmasını bekliyorsunuz? Seçimlerin hiçbir şeyi değiştirmediğini, sömürgeciliğin devrime kalkıştığınız sistemi perçinlemek için bir araç olarak kullandığını hala görmediniz mi?

Ey Tunus halkı! Çağrıda bulunduğunuz rejim değişikliği, 2011’de seçimlerle değil, kurulu rejimin ilkeli ve kesin bir şekilde reddiyle gerçekleşmiştir. Bin Ali ve zulmü seçimlerle değil, yüzüne karşı “Git…” diye bağırdığınız gün ülkeden kaçmıştır. Güç sahiplerinin desteğini aldınız, ancak alternatifsizlik, samimi ve bilge lidersizlik fırsatı kaçırmanızı sağlamıştır. Dolayısıyla Batı’nın sömürge rejimi pencereden, daha doğrusu kapıdan geri girmiştir.

Bugün de aynı şekilde tek yumruk olup “düşün yakamızdan” demedikçe sömürgecilik ve ajanlarının etkisi son bulmayacaktır. Yalnız bu kez fark vardır:

1- Bu sefer aranızda gençlerini tanıdığınız, hak davet üzerindeki kararlılıklarını bildiğiniz Hizb-ut Tahrir gibi uyanık bir liderlik var.

2- Alternatif, açık ve nettir ve güvenlidir. Alternatif, inandığınız İslam sistemidir.

3- Hizb-ut Tahrir’in sunduğu İslam sistemi muğlak genel bir slogandan ibaret değildir, aksine hemen uygulamaya hazır siyasi bir öneridir.

Bizimle birlikte daha doğrusu Rabbinize yardım etmek için kendinizle ve dininizle birlikte olmaktan başka çareniz kalmamıştır. Rabbinizin vaadi haktır, Allah vaadinden asla caymaz

Ey Tunus halkı! Bugün size, özellikle aranızdaki güçlü ve kuvvet ehline sesleniyoruz: Bugün Allah’ın dinini, Peygamberiniz SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in metodu üzere siyasi bir devlette ikame etmekten başka dünya ve ahirette kurtuluşa ereceğiniz bir amel yoktur. Kuşkusuz bu göz açıp kapamak kadar yakındır, yeter ki kararlılık ve azim doğru olsun. Topyekün bir kurtuluş için 2011’deki gibi tüm ajanları kovan, laikliği, kapitalizmi ve tüm insan yapımı düşünceyi reddeden ve İslam’ı bir alternatif olarak kabul eden keskin bir duruş sergilemeliyiz. Size Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın şu buyruğunu hatırlatıyoruz:

أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنَ الْحَقِّ“İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi?”^{[Hadid 16]} Hakkı hak olarak görmenizin, kurtuluş ve değişimin yolunun, dininiz ve İslamiyet’iniz olduğunu anlamanızın zamanı gelmedi mi?