Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
Medya Bürosu

No: TNu2013BAu20132013u2013MBu2013TRu20130013 H. 29 Cumâde’s Sânî 1434
M. Cuma, 10 May 2013

-Basın Açıklaması- Yeter Artık Bu Mazlum Halkı Terörize Edip Korkuttuğunuz

Allah yardımcın olsun ey Tunus;

İktidar partisini temsil eden ve etkili olan otorite çok iyi bilmektedir ki; sonuncusu Şeanebi Dağı ile ilgili olan bu bileşik olay dalgaları, kurnazlığı ifşa olmuş Batılı istihbaratın planlarından olup bunu da son ana kadar halkına karşı tagut Kaddafi'yi destekleyen komşu Arap istihbaratıyla koordineli olarak yapmaktadır... Nitekim o, halkının kanını nehirler gibi akıtmış, Tunus ayaklanmasına boyun eğdirmiş, Tunus'a tuzak kurmuş ve onu boğmak için çalışmıştır... Ancak işbirlikçi aciz otorite, kulislerden bu gizemli olayları ifşa etmeyi bile öngörememiştir... Bu da onu sorumsuz bir şekilde yönetim ve devrim çizgisinin altına girmeye sevketmiştir...! Şuan Tunus, şu üç sömürgeci ülkenin arasındaki ezici çatışmayı tasfiye etme mahallindedir: Geri çekilen Fransa, önceki ve sonraki dayanaklarını pekiştirmek isteyen İngiltere ve Tunus'a girmek için tuzak kuran Amerika'dır... Tüm bunlar bölgesel araçlar olup bunu ise aşağıdaki şu ip uçları teyit etmektedir:

1) Ülkedeki siyasî çevrelerin çoğu, ajansın "gaye vasıtası meşru kılar" başlığı altında yaptıkları rolünün farkındadır. Bundan dolayı terör konusunda ihtisas yaptığı iddia edilenlerden biri olan (Aliyye el-Alânî), televizyonda açıkça şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Devrimi güçlendiren yasayı kaldırın... terörizm dursun." Evet, bu şekilde söylemiştir. Daha önce de Tunus İşçi Birliği Genel Sekreteri şok edici bir açıklamada bulunmuştur: "Şayet otorite, Ulusal Diyalog Birliği'nin davetine icabet etseydi, Silyana olayları gerçekleşmezdi." Sibsî'nin açıklamalarına gelince; bunlar, bu bağlamda ve bu ölçekte olay hakkındaki tutumla ilgili sıkça yapılan açıklamalardan ibarettir.

2) Şükri Belid suikastı, malum bu bölgesel çatışmayla sonuçlanmıştır. Nitekim avukat Fevzi İbn-u Murad el-Maznun, onun öldürüldüğünü ve suikast operasyonunu gerçekleştirenlerin Cezayir'den geldiklerini, onların bunun ardından aynı yöne çıkmalarının garantilendiğini, ancak operasyon yönünün suç ortaklığı gerçeğini gizlemek istediğini veya kendisini engellemelerinden korktuğunu, dahası kendisini tehdit ettiklerini vurguladı. Ayrıca bir basın toplantısında, birçok baskılara maruz kaldığını da vurguladı.

3) Garip bir şekilde başlayan Şeanebi olayları, son anayasa taslağının onaylanmasından önceki zamanın yaklaşmasına denk gelmiştir. Nitekim herkes, anayasa maddeleri hakkında tartışmanın yeniden alevlenmesinin (Dini İslam'dır) şeklindeki birinci madde olduğunu mülahaza etmektedirler ve bu anayasa, birçok laiklerin, kabul edilmesi ve siyasî hayata terettüp etmesi imkansız olan kırmızı çizgisi olarak görülmektedir.

4) Tüm bunlar, akımı Nahda Hareketi ile karşı karşıya gelecek olan ve İslamcıların (bölgesel bağlamı mülahaza edenlerin) önümüzdeki günlerde devrim sayesinde Cezayir'i tehdit edecek genel bir tehlike olarak gördükleri Halk Cephesi Lideri (Nasır el-Uvaynî'nin) açıklamalarıyla çakışmaktadır. Bununda ötesinde gelmekte olan çatışmanın, sivil bir isyanı gerektirebilecek olmasıdır... İşte bu şekilde! Nitekim el-Kâf şehrindeki konuşma ve semboller gayet açıktır. Zira Cezayir, Tunus'un Batılı bir bölgesi olarak görülmekte olup ayaklanmaya karşı bir emniyet supabıdır. Zaten Fransa'nın ajanı olan bu cephenin içerisindeki uygulayıcı odakların, tamamen taviz verdikleri bilinmekte olup Fransızca konuşanlar, İslamî uyanışa karşı ilerleyen öldürücü bir silah olarak görülmektedir.

5) Ordu ve güvenliğin açıklamalarında meydana gelen karışıklık, Şeanebi olayları hakkındaki çelişki, sonra onların terörist olarak adlandırılan tarafa yönelik kampanya için bir başlangıç olsun diye medyanın yayınladığı görüntüleri kınayıp reddetmeleri, evet tüm bunlar, bu her iki tarafında idrak sahibi olduklarını, komployu reddettiklerini, ancak üzerlerinde baskı olduğunu göstermektedir. Bizler de bu süreçte, Tunus'u sahih bilgilerle bu kabuslardan, kulislerden ve komplolardan kurtaracak olan aklı başında bir adam beklemekteyiz.

6) Otorite ve arkasındakiler, her ne kadar bazıları kendisini hedef alsa da bu bağlamı kabul etmiştir. Çünkü daha önceki gücü elde etmek istemektedir. Yani o, "terörizmle mücadele" başlığına övgüler yağdırmakta ve meydana gelenleri atlatmak, gerek hiçbir kısmını uygulamadığı İslam gerekse insanların enteresan bir şekilde kaybolup giden maslahatları hakkındaki sorgulanma dairesinden çıkmak için bunu altın bir fırsat olarak görmektedir... Nitekim İnsan Hakları ve Geçiş Dönemi Adalet Bakanı Samir Dialu, şöyle bir açıklamada bulunmuştur: "Vakıa, aşamanın önceliklerini değiştirmiştir; zira muhasebe veya sosyal dosyalar artık öncelik sayılmayacaktır." Daha öncesinde de Raşid Gannuşi şöyle demiştir: "Biz, terörizme karşı demokratik cihad halindeyiz!!!" Dolayısıyla herkes, bu başlığın, Batı'yı ve Batı için olağanüstü hizmetler vermek amacıyla koşuşturan herkesin sevimlisi olduğunu bilmektedir. Hakeza bizzat iktidar partisi, ister kendisinden hoşnut olsun isterse kendisiyle kavgalı olsun Tunus'taki tamahkar odaklar için emniyet supabı görevi sunmaktadır.!

7) Aynı şekilde bölgesel boyut, Fransa'nın Kuzey Afrika'da hazırlamış olduğu düzenlemeleri ortaya çıkarmıştır. Bundan dolayı başkanı, Fas yöneticilerine övgüler yağdırmakta ve Fas'ta bir devrime ve Mali'deki gibi zalim askerî bir müdahaleye gerek olmadığını düşünmektedir. Hem de bu hususta uluslararası genel bir memnuniyet bulunmamasına, Libya'daki Büyükelçiliği'nde meydana gelen büyük patlama için görevlendirdiği güçlü istihbaratlarının eylemlerine ve en son olarak da Buteflika ile ona yakın olanların, içerisinde İngiliz yanlısı olan her türlü akımı ve Cezayir'de Fransa için çatışanlardan geriye kalanları uzaklaştırmasına rağmen... Açıktır ki kaldırılıp atılanların ordu ve hükümet içerisinde görünmek için geri dönmesi, Cezayir'de tüm bölgeyi değiştirecek olan bir devrimi engellemek amacıyla önleyici savaşta içeride ve dışarıda kirli eylem yapanların öncüsü oldukları içindir ki bu, insanların içerisinde gizli olan ve işaretleri görünmeye başlayan bir devrimdir... İşte bu düzenlenen eylemlerden dolayı terör durumu imal edilmiştir... Nitekim Cezayir istihbaratı, terörü ve terör guruplarını büyük ölçüde kontrol etmekte, ardından da ihtiyati olarak Tunus sınırları üzerinde olağanüstü hal ilan edilmek yoluyla mağduriyet durumu imal edilmektedir. Mesela Tunus İçişleri Bakanı, Şeanebi olayları için bölgesel bağlamda daha net bir kanıt sunmak için bir açıklamada bulunmuş ve şöyle demiştir: "Cezayir, Tunus devriminin kendisine ulaşmayacağından emindir." Bundan, Cezayir'in Tunus deneyimine karşı dikkatli olması kasdedilmektedir. Tabii ki orada veya burada devrimin düşmanı elbette Fransa'dır. Aslında bu konuşma, İçişleri'nin, meseleyi ve içeriklerini bildiğini, ancak bu açıklamanın otorite ile iktidar partisi piramitlerinin en üstünden hızla engellendiği kanıtlandığından dolayı bu hususu ifşa etmediğini göstermektedir.

8) Büyük olayların ve detaylarının gizlenmesi, siyasî hayat, dahası tüm insanlar için büyük bir tehlikedir... Nitekim siyasî çalışmanın neredeyse tamamı, kokuşmuş istihbarat tarafından yapılmaktadır... Zira Şükri Belid suikastı gizlenmekte ve bunun gizlenmesi istenmektedir. Çünkü buna dış bir odak karışmıştır... Dolayısıyla onun tehdit ve habis gücü, karşılıklı caydırıcılık kaidesine göre kendisinin ifşa olmaması için baskı uygulamaya sevketmektedir... Nitekim birçok raporların işaret ettiği korkunç avcılık dalgasından bu yana Tunus'ta devam eden bu gizlilik, Batılı odaklardan kaynaklanmaktadır... Dolayısıyla bu gizlilik, devrimin ilk dönemlerinde mücrim siyasilerin el-Kâf, Kasserina, Bizerte ve diğer yerlerde uyguladığı terörün gizlenmesine bir ek olmuştur. Bilakis başkentteki dehşet verici bu karanlık olay ile gizlilik, terörizm ile para ve siyaseti karıştıran iş adamlarını teyit etmektedir. Dolayısıyla bu, kasıtlı olarak gizlenmektedir. Çünkü otoritenin ödlekliğin en üst derecesinde olması veya siyaseti üstlenerek gizli anlaşma yapması, ne İslamî bir vacibe uygundur ne de devrimci bir bağlamdadır. Bilakis o, fırsatçılığa ve yıkıcılığa uygundur. Zira o bugün, dosyaların ve konumların bir takas fiyatının olmasında ve evlatlarımızın kanıyla olan siyasî haritanın dağıtılmasında bir engel görmemektedir... Bunu sessiz kalarak yapmış olsa bile fark etmez.

Hakeza bugün, tüm soğukkanlılıkla üzerimize gelmektedirler. Zira medyanın ivmesiyle olan Şeanebi olayları, Bin Ali'nin döneminden daha iğrenç ve daha korkunçtur!! Sanki otoritenin ve içlerinde iktidar tutkusu olan herkesin lisan-ı hali şöyle demektedir: "Nüfuzumuzu artırmak için terör istiyoruz." "Gaye vasıtayı meşru kılar."

Allah yardımcın olsun ey Tunus!

Sokaklardaki İslamî uyanışın evlatlarında üstün bir zeka düzeyi vardır. Dolayısıyla tüm bunların, Şeanebi ve diğer yarlerde meydana gelen olaylarla bir ilgisi olmayıp sadece insanlara, ordu ve güvenlik bireylerine yönelik komplonun ve onları aldatanların ifşa olmasından ibarettir... Zira onlar, Abdeliye melesinde insanlara yalan söylemelerinin yanı sıra evliyaların türbelerinin yıkılması dalgasında da insanlara yalan söyledikleri gibi birçok konular hakkında da insanlara yalan söyledikleri halde hala şu kaideye göre hareket etmektedirler: "İnsanlar sana inanıncaya kadar yalan üzerine yalan söyle."

Tiyatroya dahil olanlara deriz ki: Dağların başında bir takım guruplar olsa da onların geneli hileye aldanmayacak olan sizin ve komşularınızın ajanlarıdırlar... Zaten onlarla, sadece bu temelde karşı karşıya gelinmektedir. Oysa biz, terörün, silahın ve istihbaratsal entrikanın Ümmetin ve ülkenin düşmanlarının özelliklerinden olduğunu birçok kez vurguladık...

Bunlara aldananlar avunup dururlarken... bizler, kumar masasını sahiplerinin başına geçirecek açık ve net olan aklı başında bir adam beklemekteyiz... Çünkü 200 bin Cezayirlinin kanları akıtılmıştır. Dolayısıyla ancak bunu, delillerle ve kanıtlarla komploları açığa çıkarıp ifşa edecek ve onlara şerefli tarihlerini hatırlatacak adamlar durdurabilirler... Ancak fazla zaman geçmeden ve daha fazla kan akmadan acele edin ey muhlis Müslümanlar. Çünkü komplocular, kendileri için bir zimmet gözetmeyen politikacılar ve bazı şüpheli medyacılar arasındaki rolleri dağıttılar... Doğru dürüst olanlar da sessiz kalarak isteyerek yada istemeyerek onlara dahil olmaktadırlar.

Allah yardımcın olsun ey Tunus!

Seni kurtaracak olan, Ümmetin razı olacağı ve tüm komplo yuvalarını ve zimmetleri, servetleri ve devrimleri satanları ortadan kaldırmak için yetenekli muhlislerin tatbik edeceği İslam'dır.

Evet, bir araya gelmek lazım ama ne üzerine? Elbette, çok küçük olan hayaletlerle, takipçilerle ve ajanlarla savaşarak değil devrime yabancı olan tüm saldırganlara kaynağından ve çıkış yerinden cevap vermek üzere bir araya gelmek lazım ki böylece içeride ve dışarıdaki gerçek düşmanlar, bununda ötesinde menfaatçi kışkırtıcılar, dahası sahte kahramanlık iddiasında bulunanlar kendilerini güvende hissetmeye devam etmesinler. Buna karşılık ne yıldızları yürütmeye ne de dağları kuşatmaya muktedir olan devlet, devrimi kaybetmiş... hakkı uygulamaktan, en azından söylemiş olduğu hakkı ve bilgiyi uygulamaktan aciz kalmıştır.

Allah yardımcın olsun Ey Tunus!


حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Medya Bürosu Başkanı
Üstad Rıza Bil-Hâc

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
Medya Bürosu
Adres Bilgileri ve Web Sitesi
Telefon: 71345949 / 21430700
http://www.ht-tunisia.info/ar/
Fax: 71345950
E-Mail: tunis@htmedia.info

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER