Türkiye gündemi, Türk Lirası’nın ABD Doları karşısında yaşadığı dramatik çöküşle çalkalanıyor. Geçen yıl bu zamanlar 6 TL civarında olan dolar 13 TL bandını aşmış durumda. Kurdaki artış doğal olarak dövize bağımlı tüm ithal ürünler ve üretim girdilerinin fiyatlarında artışa neden olmakta, satın alma gücünün düşmesinden dolayı reel ekonomiyi doğrudan etkilemektedir. Hükümet yetkilileri ve destekçileri kötüleşen bu manzara karşısında savunma pozisyonunu sürdürmekte, halkı kemer sıkma tedbirlerine teşvik etmekte, terörle mücadeleye zarar verildiğini iddia etmekte ve sürekli olarak başkalarını, bilhassa dış güçleri sorumlu tutmaktadır. Muhalefet ise iktidarın kötü yönetimini, yolsuzlukları ve başkanlık sistemini suçlamaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşanan bu ekonomik ve finansal krizi, yine popülist bir söylem “ekonomik kurtuluş savaşı” ifadesiyle tanımlamakta, sorunun Kapitalist küfür sisteminden kaynaklandığı gerçeğini görmezden gelmektedir. Küresel sömürgecilik bu sistem sayesinde tüm dünyayı esaret altına almışken, Türkiye de bu sistemin bir parçasıyken hangi kurtuluş savaşından söz edilmektedir? Cumhurbaşkanı, kapitalist nizama sımsıkı sarılmış, finansal enstrümanlar, faiz, döviz, enflasyon, hayat pahalılığı ve işsizlik cenderesinde sıkışmış, bir kısır döngü içinde dönüp durduğu halde Batı’dan ithal edilmiş bu köhne sömürü nizamının bozukluğunu asla itiraf etmemektedir.

Her daim “faiz sebep, enflasyon neticedir” söylemini, popülist “yerli-milli” ve “büyük-güçlü” Türkiye sloganlarını tekrarlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kez daha da ileri giderek faizin haramlığına, Allah ve Rasulü ile savaşmak olduğuna işaret eden ayet-i kerimeyi kast ederek “bu hususta nas olduğunu” dile getirmektedir. Yalnızca faiz hakkında nas yoktur, tüm kapitalist küfür sisteminin yok edilmesi ve yerine İslam ahkamı ile hükmedecek bir devlet ikame edilmesini emreden yüzlerce nas vardır. Yeryüzünde Allah’ın tüm haramlarını helal, helallerini harama çeviren, emrettiklerini yasaklayıp yasakladıklarına izin veren, mazlum Müslümanları yüz üstü bırakıp İslam düşmanlarıyla saf tutan bu mücrim rejimin ilelebet payidar olması için çırpınırken nastan söz etmek, en hafif ifadeyle, Allah’ın diniyle alay etmektir.

[إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ] “Gerçek şu ki zalimler asla iflah olmazlar!” [En’âm 135]

Kapitalist sistem, bu topraklar üzerinde kökünden sökülüp atılmadıkça, yerine Âlemlerin Rabbinden gelen yegane sahih nizamın tatbik edileceği Râşidî Hilâfet Devleti kurulmadıkça, Müslüman halklar küfür sistemlerinin ifrazatlarından zinhar kurtulamayacaktır. Asıl kurtuluş İslami hayatın yeniden başlatılmasıdır. İflah olmaz zalimler, bu hakikate gözlerini kapattıkça, kulaklarını tıkadıkça, kalplerini karartıp akıllarını efendilerine kiraladıkça, krizler asla son bulmayacaktır.

[وَمَنْ أَعْرَضَ عَنْ ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنْكًا] “Her kim de benim zikrimden (Kur’an’dan) yüz çevirirse, mutlaka ona dar bir geçim vardır.” [Tâ-Hâ 124]