حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Türkiye Vilâyeti
Medya Bürosu
No: TRu2013BAu20132014u2013MBu2013TRu2013001 |
H. 8 Rabi-ul Evve 1435 M. Perşembe, 09 Ocak 2014 |
-Basın Açıklaması- Akıl Ve Vicdanlarda Asıl Yargılanacak Olan Yıkılmaya Yüz Tutmuş Köhne Demokratik Cumhuriyettir!
17 Aralık 2013'te yapılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, Türkiye'de yargılama, soruşturma ve kovuşturmalarla ilgili yeniden yargılamaları gündeme getirdi. Direkt hükümet temsilcilerini ilgilendiren bu operasyonlar ile Türkiye'de yargı ve emniyet kurumlarının bugüne kadar yapmış olduğu soruşturma ve yargılamaların adil olmadığı ve geçmişe dönük Ergenekon ve Balyoz diye isimlendirilen davaların yeniden yargılamaya tabi tutulacağı konusu konuşulmaya başlandı. Başbakan Erdoğan ise Japonya ziyareti öncesi bu konuda "Yeniden yargılanma konusunda olumlu bakıyoruz. Bu konuda arkadaşlarımız çalışıyorlar ve çalışmalar bitmek üzere. Yeniden yargılanma konusunda bizim açımızdan herhangi bir sıkıntı yok. Yasal düzenlemeler için yasal çerçeveler içerisinde elimizden geleni yapmaya hazırız" dedi.
Hizb-ut Tahrir / Türkiye Vilayeti Medya Bürosu olarak, Türkiye'deki son gelişmeler ve hükümet tarafından da doğrulanan yeniden yargılamalar hakkında bu açıklamayı kamuoyunun gündemine sunuyoruz.
1- Başbakan'ın danışmanı Yalçın Akdoğan'ın "milli orduya kumpas kuruldu" ifadesi ile başlayan gelişmelerden sonra, bu açıklamanın başbakanın danışmanı tarafından ortaya atılan herhangi bir söz olmadığı, aksine daha önceden planlanmış ve bu plana göre start verilmiş karar olduğu apaçık görülmüştür. Geçmişte darbecileri yargıladığını söyleyen Hükümet, bugün yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ile karşı karşıya kalınca, "milli orduya kumpas" kuruldu diyerek darbecilerle beraber asıl halka kumpas kurduğunu böylece deklare etmiş oldu.
2- Ergenekon ve Balyoz davalarında "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" denilmişti. Ancak kaynağından sadece pislik akıtan bu kirli sistemin temizlenmediği ve hiç temizlenmeyeceği yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile bir kez daha görülmüştür.
3- Ergenekon ve Balyoz davalarında delilsiz ve mesnetsiz bir şekilde bazı insanların sanık konumuna düşürüldüğü gerçeğinden hareketle, yeniden yargılamalar ile mağdurların mı, yoksa asıl halka kan kusturan üniformalı kişilerin mi aklanacağı kamuoyunun nazarında meçhuldür.
4- 28 Şubat ve öncesi sözde bağımsız yargıya nasıl brifing verilerek kararlar alınmışsa, bu günde Hükümet tarafından yargıya brifing verilmek suretiyle yeni kararlar alınmaktadır. Bu; Türkiye Cumhuriyeti'nin, yargısı dahil tüm kurumları ile ne kadar bozuk, ilkel ve köhne bir sistem olduğunu göstermektedir. Son yaşanan gelişmelerde Türkiye'nin gerçekten bir muz cumhuriyeti olduğu görülmüştür.
5- İngilizlerin desteği ile yıkılan Hilafet'ten sonra kurulan bu devlet 90 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca her dönem Müslümanlara kumpas kurmuştur. Müslümanlar için bu makûs talih bugünde değişmemiştir. Tüm bu sistemin yöneticileri ve kokuşmuş yargı, heva ve heveslerine dayalı olarak Batı'dan taklit ettikleri kanunlarla suçlar ihdas ederek ve iftiralar atarak binlerce Müslümanı cezaevlerinde çürütmüşlerdir. Sivas davasında mağdur edilen Müslümanlar yıllardır cezaevinde iken, İslami faaliyet yürüten Mustazaflar Cemiyetine mensup Müslümanlara yönelik terör örgütüne üyelik suçlamaları devam ederken, El-Kaide ile irtibatlı denilerek oluşturulan sayısız mahkeme dosyaları açılırken ve 28 Şubat sürecinde İslami faaliyetlerinden dolayı tüm Müslümanlara yönelik hazırlanan dosyalar, baskı ve tutuklamalar bugün bile hala devam ederken, neden Hükümet Müslümanlar için yeniden yargılama kararını almadı?
6- 2011'de Roboski'de katledilen Müslümanların failleri ortaya çıkarılmadığı gibi askeri mahkemede yargılayarak takipsizlik kararı veriliyor. Katliamın acısını hala yaşayan ailelerin sorumluların cezalandırılmasına yönelik talepleri ise sürüncemeye bırakılıp dikkate alınmazken, hükümet kendi bekası ve sistemin diğer koruyucularını ilgilendiren konularda ise bir gecede kanun değiştirerek soruşturmaları etkilemekte ve "önce savcılar kanunlara uyacak" diyerek, kendisine istediği adaleti, ciğerleri yanan Roboski'de katledilenlerin ailelere çok görmektedir.
7- İslami Parti Hizb-ut Tahrir ile alakalı ise; "Şimdiye kadar cebir ve şiddete başvurmamıştır. Ancak Raşid-i Hilafet Devleti'nin ihdasından sonra Hıristiyan devletlerini cihad yolu ile kurulan Hilafet Devleti'ne dâhil etmek amacıyla silahlı mücadelenin başlayacağı amaç edinildiği anlaşılmıştır" denilerek Hizb-ut Tahrir'in yüzlerce muhlis gencine "terör örgütüne" üyelikten toplam 2600 yıl gibi ağır ceza verilmektedir. İşte bu; hükümet ve kokuşmuş yargının Hizb-ut Tahrir hakkında brifing ile aldığı zorlama ictihadi karardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin güya yüksek mahkemesi olan Yargıtay, düşman ceza hukuku kapsamında Müslümanları fikirlerinden dolayı kendisine düşman görürken bu köhne sistemin mahkemelerinden Müslümanlar için nasıl adalet beklenebilir?
Ey Müslümanlar!
Türkiye'deki yargı sisteminin kokuşmuşluğu köhne Demokratik Cumhuriyet'in fasitliğinden kaynaklanmaktadır. Onun için Türkiye devleti, beşeri fasit sistem olan Demokratik Cumhuriyet sistemi ile adaleti tesis edemez. Çünkü bu beşeri akla dayalı hukuk sistemi ile adaleti tesis etmek mümkün değildir. Adalet ancak şer-i kaynaklara dayalı İslam'ın hükümlerinin hayatta tatbik edilmesi ile gerçekleşebilir. Bu ise ancak İslami Devlet olan Raşid-i Hilafet Devleti'nin ikamesi ile olur.
İnsanlığın izzet ve şerifinin, emniyet, huzur ve adaletinin tesisini sağlayacak Raşid-i Hilafet'in kurulması için çalışan Hizb-ut Tahrir'e destek verin ve Onunla beraber bu hayırda sizde çalışın.
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Türkiye Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: www.hizb-turkiye.com |
E-Mail: bilgi [@] hizb-turkiye.com |