Yüksek Siyasi Konsey Başkanı Mehdi Muhammed El Meşat, Çarşamba günü yaptığı konuşmasında yolsuzlukla mücadele ettiklerini açıkladı. Son bir kaç gündür bazı medya organlarında bu, gündem oldu. El Meşat, gerçekten bu söyleminde ciddi mi? Başarılı olacaklar mı?

Sada’dan yürüyüşe çıkanlar, Sana’ya geldiklerinde İslam’a göre hükmeden bir devlet kuracaklarını söylemişlerdi. Sonrasında “Modern sivil devlete” evirilmişler, IMF direktifleri doğrultusunda petrol fiyatlarını 4 bin riyala çıkaran Basindwa hükümetinin ekonomik baskısını hafifletme sözü vermişlerdi. Ama şuan petrol fiyatları 7.000 ila 30.000 riyal arasında seyrediyor. Yakında IMF ve Dünya Bankası’nın programlarına başvuracaklardır. Birleşmiş Milletler ile işbirliği içindeler, el ele verdiler, dünya genelinde işlediği suçlarına ve yolsuzluklarına ortak oldular. İnsanların rızkını gasp ettiler, kendi yaşamları için yıllarca insanları rızklarından yoksun bıraktılar. Ümran’dan Sana’ya vardıklarında daha mürekkebi kurumadan verdikleri sözü bozdular. Gece gündüz insanları karşı casusluk yaptılar. Sözde “terörizmle” mücadele etmek için CIA ile temas içerisindeler. Tüm bunları ve daha fazlasını yapanlar, yolsuzlukla mücadele edebilir mi? Yolsuzlukla mücadele sloganının dillendirilmesinin arkasındaki amaç, siyasi muhalifleri diskalifiye etmek ve kendi yandaşlarını korumaktır, tıpkı daha önce ülkeyi yolsuzluk bataklığına sürükleyenlerin yaptığı gibi. Yolsuzluk yapmış tek bir kişi bile yargılanmadı.

Ey El Meşat! Eğer yolsuzlukla mücadelede dürüst iseniz, Muhammed Ali El Husi ve Ebu Ali El Hâkim gibi zalimlik ve canilik ile ün salmış şişman kedileri hadi en basit yolsuzluk suçlaması ile yargılayın. Sıradan bir Yemenli bile bunların yolsuzluk dosyalarının olduğunu bilir. Size bu dosyaları getirebilir. Sizin gelmenize gerek yok, çünkü eğer o size gelirse, kurban olacak, yolsuzluk yapanlar da beraat edeceklerdir. Öte yandan Hadi ve yandaşları da sizden pek geri kalmazlar. Yolsuzluk açısından aranızda pek fark yok.

Tüm samimiyetimizle diyoruz ki, ey El Meşat, Abdülmelik El Husi, Ahmed Hamid, Muhammed Ali El Husi, Ebu Ali El Hâkim ve diğerleri! Siz yozlaşmışsınız ama farkında değilsiniz. Çünkü yozlaşmışlık kanınıza işlemiş.

وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ لَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ قَالُوا إِنَّمَا نَحْنُ مُصْلِحُونَ * أَلَا إِنَّهُمْ هُمُ الْمُفْسِدُونَ وَلَٰكِن لَّا يَشْعُرُونَ “Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!” derler. İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.”^{[Bakara 11-12]} Dürüstlük kim, siz kim ey Husiler! Dürüstlük, İslam’a göre hükmeden bir devletin kurulmasıdır. Hizb-ut Tahrir’in kurmak için çalıştığı Hilafet Devleti, İslam’a göre hükmedecek, sömürgeci kâfirlerin kökünü kazıyacak, onlara asla el uzatmayacaktır. Kurulması uzadıkça, adamlarını ve bağrına basması için İslam ümmetini hazırlıyor demektir. Hilafette hakkın karşısında güçlü ile zayıf, siyah ile beyaz eşittir. Örneğin Müslümanların Halifesi iken Ali b. Ebi Talip ile bir Yahudi’nin, davalık oldukları zırh konusunda kadı Surayh’ın huzuruna çıktıklarında, kadı Şurayh Yahudi lehine hüküm verdiği meşhurdur.