5 Eylül’de Yüksek Meclis Yasama Dairesi, “Ceza Kanunu ile İdari Sorumluluk Kanununda Değişiklik ve İlaveler Yapılmasına Dair” kanun tasarısını görüştü. Bu yasa tasarısına göre, ulusal, ırksal, etnik veya dinsel mensubiyetleri nedeniyle bir grubun diğer gruplardan üstün olduğuna veya diğer gruplardan aşağı olduğuna teşvik etmenin idari ve cezai sorumluluk getirilmesi öngörülüyor. Bu yasa tasarı poligamiye teşviki ve kadın-erkek eşitliğinin aleni olarak reddedilmesini suç olarak görüyor. Kamu düzenini korumaya yönelik alınan tedbirlerin, özellikle “Güvenli Şehir” kavramı çerçevesinde uygulamaya konulan bilgilendirme programlarının etkinliğini artırmak amacıyla kamuya açık yerlerde kimlik tespiti yapılmasına izin vermeyecek şekilde yüzün kapatılmasına idari sorumluluk getiriliyor.

Yasa tasarısının duyurulmasından kısa bir süre sonra başta müftü olmak üzere cami imamları, tabii ki özel talimata binaen kanundaki her değişikliği savunmaya ve İslam’da bunun böyle olduğunu söylemeye başladılar! Hükümet, ne zaman ülkedeki Müslüman halkın bakış açısına tamamen aykırı bir yasa çıkarsa, bu yasayı halkımıza sorunsuz bir şekilde “aktarmak” için başta müftü olmak üzere imamlar ordusunu kullanmıştır. Bu sefer de yine bu silahı kullanmaktadır. Burada Müftü Halik Nazarov’a ve emri altındaki tüm imamlara bazı sorular sormanın uygun olacağını düşünüyoruz: Hükümet, Amerika ve Rusya gibi kafir sömürgecilerin borazanlığını yapıyor ve onları memnun etmeye çalışıyor. Ülkenin zenginliklerini ve kaynaklarını bedavaya satıyor. Sanki bu yetmiyormuş gibi “cinsiyet eşitliği”, “kadın ve çocuk hakları” gibi Batılı kavramları ölümcül bir zehir gibi enjekte ediyor, yasalarla insanların, özellikle de genç neslin hayatını yok ediyor. Peki ey Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in varisleri olarak övgüye mazhar olan ve İslam ümmetini doğru yola götürmesi gereken alimler! Size ne oluyor? Müslüman halkımızı gayri İslami kanunlara uymaya teşvik etmek gibi apaçık kirli bir işe girişmekten utanmıyor musunuz? Her dakika hükümetin kötülüklerini ve ihanetlerini gördüğünüz halde dilsiz bir şeytan gibi sessiz mi kalıyorsunuz? İslam’a aykırı yasaları İslam’dan olduğunu söyleyerek meşrulaştıran, ayet ve hadislerden bile delil getirmekten utanmayan kötü insanlar gibi mi oldunuz? İçinizdeki takva ve Allah korkusu nereye gitti? Yoksa hükümetin emrettiği ılımlı İslam sunumu ile Allah katında kendinizi aklayacağınızı mı sanıyorsunuz? Peki bu ılımlı İslam’ın bir sınırı var mıdır, yoksa dinden çıkana kadar bu sınır daralacak mı?

Biliyorsunuz aslında küfür niteliğindeki demokratik yasaların uygulanmasında bile hizmetkarlığınız gittikçe tavan yapıyor. Sömürgeci kâfirlerin çıkarına hükümete hizmet etmenin ve halka ihanetin doğrudan suç ortağısınız. Eğer ülkemizdeki Müslümanlara saf İslam’ı tebliğ etseydiniz ve onları İslam’a göre yaşamaya ve diğer gayri İslami sistemlerden uzak durmaya teşvik etseydiniz hem kendinizi hem de arkanızda namaz kılan Müslümanları korumuş olur ve asli görevinizi yerine getirmiş olurdunuz.

Eğer din istismarcılığı yapmasaydınız, hükümet Müslümanları İslam’dan uzaklaştıramaz ve onlara küfür kanunlarını dayatamazdı. Tam tersine hükümeti kâfir sömürgeci ülkelerin etkisinden kurtarır, İslam’ın ve Müslümanların safına geçmesine büyük katkıda bulunmuş olurdunuz. Böylece hem siz hem de Müslümanlar kurtulmuş olurdu. Çünkü o zaman izzetimizin ve gücümüzün sembolü olan Hilafetin kurulmasına katkıda bulunmuş olur, Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in varisleri şerefine nail olmuş olurdunuz! Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:

وَلاَ تَشْتَرُواْ بِآيَاتِي ثَمَناً قَلِيلاً وَإِيَّايَ فَاتَّقُونِ وَلاَ تَلْبِسُواْ الْحَقَّ بِالْبَاطِلِ وَتَكْتُمُواْ الْحَقَّ وَأَنتُمْ تَعْلَمُونَ “Ayetlerimi az bir karşılığa satmayın. Yalnız benden korkun. Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin” ^{[Bakara 41-42]}