حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Ürdün Vilâyeti
Medya Bürosu
No: RD–BA–2020–MB–TR–03 |
H. 18 Şa'bân 1441 M. Cumartesi, 11 Nisan 2020 |
Ürdün’deki Rejimin Korona Salgını İle Mücadelesinin Korkunç Sonuçları Ya Toplu Karantina ve Ekonomik Yıkım Ya da Enfeksiyondur
Korona krizinden önce insanların yaşam standardı, sağlık hizmetleri, çocuklarının eğitimi pek kıskanılacak bir durumda değildi. Buna ek olarak, vergiler, yüksek yaşam maliyeti, enflasyon ve neredeyse yüzde 20’ye varan işsizlik söz konusuydu. Son otuz yıldır devlet, çöküşün eşiğindeki ekonomisine, bu yılın Ocak ayı sonu itibariyle 42 milyar dolar olan astronomik borcuna, sömürgeci IMF’nin başarısız programları ile çözüm üretmeye çalışıyor. Trump anlaşmasının maddelerini gizli açık uygulamaya devam ediyor.
Hükümet, korona salgının yayılmasını engellemek için doğaçlama çelişkili adımlar attı. Atılan bazı geç adımlar bile karantina standartlarına uygun değildi. Bazı önlemler alınması konusunda haftalarca alttan aldı. İnsanların öfke ve kızgınlığının tavan yaptığını görünce, destek ve popülarite kazanmak amacıyla bu önlemleri istismar etti. Rejim daha sonra korona virüsünün yayılması ile mücadelede “savunma” yasasının yürürlüğe girdiğini açıkladı. Bu bağlamda hükümet, insanları evlerine hapsetti, geçim, eğitim ve sağlık gibi hayat semptomlarını askıya aldı, ekonomiyi durdurdu. Kazandıkları nedeniyle yeryüzü insanlara dar geldi. Ceplerindeki son kuruşları yemeye başladılar.
Trajik durum nedeniyle beklentiler, rejimin umduğu gibi gelişmeyince, hükümet sözcüsü ve Sağlık Bakanı, camilerin yakında açılacağını ve alınacak çok katı kurallarla birlikte hayatın yakında normale döneceğini açıkladı. Oysa iki gün öncesinde Sağlık Bakanı, 22 yeni enfeksiyona rastlandığını, hiçbir vakanın olmaması krizin bittiği anlamına gelmeyeceğini söylemişti.
Bu açıklamalar karşısında biz de diyoruz ki:
Birincisi: Rejim, kolayca İslam’ın belirlediği politikayı takip edebilirdi. Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
إِذَا سَمِعْتُمْ بِالطَّاعُونِ بِأَرْضٍ فَلَا تَدْخُلُوهَا وَإِذَا وَقَعَ بِأَرْضٍ وَأَنْتُمْ بِهَا فَلَا تَخْرُجُوا مِنْهَا “Bir ülkede veba olduğunu duyarsanız, oraya gitmeyin. Eğer veba olan bir yerde bulunursanız sakın oradan çıkmayın!”İslam Devleti, yüzlerce yıl o politikayı izledi. Bu politikaya göre salgın, yayıldığı yerde karantina altına alınır. Eş zamanlı olarak ekonomi de dâhil olmak üzere diğer yerlerde faaliyetler hız kesmeden devam eder. Bu politika ne kadar erken izlenirse, o kadar etkili olur.
İkincisi: Devlet, enfekte olanlara, sayıları az da olsa temasa geçmiş olanlara ve ezici çoğunlukta olsa da sağlıklı insanlara aynı anda karantina uyguladı. Çalışma, ekonomi, eğitim, ticaret, politika ve sağlık gibi hizmetleri askıya aldı. Diğer hastalara yönelik sağlık hizmetleri durursa, yoksullar açlığa maruz kalırsa, zaten çökmüş olan ekonomi çarkı işlemezse, insanları sağlıklı tutmak için korona salgını ile mücadele etmenin ne faydası var? Rasûl SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
دَخَلَتْ امْرَأَةٌ النَّارَ فِي هِرَّةٍ رَبَطَتْهَا فَلَا هِيَ أَطْعَمَتْهَا وَلَا هِيَ أَرْسَلَتْهَا تَأْكُلُ مِنْ خَشَاشِ الْأَرْضِ حَتَّى مَاتَتْ هَزْلًا “Bir kadın, eve hapsettiği kedi yüzünden cehenneme gitti. Kediyi hapsederek yiyecek vermemiş, yeryüzünün haşeratından yemeye de salmamıştı.”İşte rejimin insanlara yaptığı bu.
Üçüncüsü: Rejimin, devam eden karantina ve enfeksiyonlara rağmen hayatın yakında normale döneceğini açıklaması, savunma yasası, sokağa çıkma yasağı, devlet işlerinin durması, insanların işlerini idare etmek için özgürlüklerinin kısıtlanması gerekçesini değiştirmedi. Bu durum bu önlemlerin boşuna ve başarısız olduğunu gösteriyor. Salgının yayıldığı bölgeler izolasyon altına alınmalı, temiz bölgelerde her zamanki gibi hayat devam etmeliydi. Bununla birlikte hükümet sözcüsünün bahsettiği önlem ve tedbirler alınmalıydı. En önemlisi de Müslümanların camilerde Cuma ve cemaat namazını eda etmelerine olanak tanınmalıydı.
Dördüncüsü: Rejimin korona ile mücadele önlemleri, ekonomik felakete neden oldu. Bu önlemler de işin tuzu biberi oldu. 11 Nisan 2020 Cumartesi günü El Rai gazetesi, tahminlere göre korona pandemisi kaynaklı kayıpların bir milyar doların hemen altında olduğunu söyledi. Bu sadece bir aylık iş kesintisi ve yasağı içeriyor. Buna rağmen Maliye Bakanı, “Ekonomik yavaşlamayı hızlandıracağı için harcamalarda azaltma olmayacağını” söyledi. Ancak ekonomik sorunun nedeni, ekonomik kalkınma projelerinde sanal para ve faize dayalı sömürgeci kâfir kapitalist ekonomik sistemdir. Yıkıcı etkileri, başta Amerika ve Avrupa olmak üzere en güçlü ülkesinde bile aşikârdır. İslam’ın ekonomik sistemi, ümmeti faizin pençelerinden, hayali paralardan, sanal ekonomik projelerden, altın veya gümüşe dayanmayan kâğıt parçası doların hegemonyasından, dahası dünyanın parasını soyan Amerikan küstahlığından kurtaracaktır.
Beşincisi: Salgının yayıldığı Müslüman ülkelerdeki iktidar rejimlerinin çoğunda, otoriter eğilimler, despotluk, salgınla mücadele politikasızlığı ve pastoral yoksulluk söz konusu. Alınan önlemler, salgını kontrol altına alma politikasından daha ziyade insanlara karantina uygulama politikasına daha yakındır. Hükümetin insanları ikilem arasında bıraktığına tanık oluyoruz; ya ev izolasyonu, ekonomik yıkım, yoksulluk ve açlık ya da hastalık ve salgın. Dolayısıyla önlemler, bu seçeneklerden birine göre şekilleniyor. Her iki durumda da sağlık, ekonomi veya her ikisi üzerindeki sonuçları korkunç olacaktır. Bu yüzden ümmet, rejimin ödeyeceği siyasi ve ekonomik bedellerden sakınmalıdır. Bu harcamaların bedelini ve Korona salgınının ekonomik etkilerini insanlar ödeyecektir.
Ey Müslümanlar! Ey Ürdün halkı! İslam ülkeleri de dâhil olmak üzere bugün dünyadaki karışıklığın nedeni, felaketler ve salgın hastalıklar için doğru çözüm üreten bir İslam Devletinin olmayışıdır. İslam Devleti, meydana gelmeden önce felaketleri çevreleyecek, yayılmadan önce hastalıkları kuşatacak, yayılması durumunda ekonomiden ödün vermeden salgının üstesinden gelmeye çalışacaktır. İnsanların sağlığı ile oynamadan ya da ticaret yapmadan ekonomiyi koruyacak, dünyaya afetler ve salgınlarla nasıl başa çıkılacağına dair pratik bir örnek sunacaktır. Hayat sahasında İslam’ın olmaması, herhangi bir salgından çok daha büyük bir beladır, ümmetin çocukları bunu akıllarından çıkarmaması gerekir.
Bu yüce Risalet’le onurlandırılan İslam ümmeti, vakit kaybetmeksizin hemen Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet Devletini kurmak için çalışmaya koyulmalıdır. Çünkü Hilafet, hem kendisinin hem de insanlığın sefalet ve sıkıntıdan kurtuluşudur. O yüzden sizi doğru bir çalışmaya ve gayretlerinizi bileyecek bir devleti kurmak için çalışanlara destek olmaya çağırıyoruz.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ “Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’ın ve Rasûl’ünün çağrısına uyun ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Yine bilin ki, O’nun huzurunda toplanacaksınız.” [Enfal 24]
حزب التحرير Hizb-ut Tahrir Ürdün Vilâyeti Medya Bürosu |
Adres Bilgileri ve Web Sitesi Telefon: http://www.hizb-jordan.org/ |
E-Mail: info@hizb-jordan.org |