بسم الله الرحمن الرحيم
İlk Kıble Kudüs
Balfour Bildirisi’nin yüzüncü yıldönümünden hemen sonra Başkan Trump, 6 Aralık 2017 günü Kudüs’ü Siyonist varlığın başkenti olarak tanıdı ve ABD Büyükelçiliğinin Tel Aviv’den Kudüs’e taşınacağını bildirdi. Trump’ın bu kararı, Clinton başkanlığı zamanında 1995 yılında ABD Kongresi’nde çıkarılan yasanın uygulanmasıdır. Yasa, Filistinliler ile Siyonistler arasındaki barış sürecini sona erdireceği gerekçesiyle 22 yıldır uygulanmıyordu.
Başkent neresi olursa olsun 1967 sınırları içinde iki devletli çözümü kabul etmek, İslam topraklarının yasadışı işgalini ve Müslümanlara ihaneti kabul etmek demektir. Trump’ın kararı, Kudüs gerçeğini değiştirmez. Kudüs, 1967 yılından bu yana işgal altındadır ve bu karar, Müslümanları daha da aşağılamaktadır.
100 yıldır İngiltere, Fransa ve Amerika gibi sömürgeci güçler, Filistinli Müslümanların acılarına timsah gözyaşları döken, ama kapalı kapılar ardında kıs kıs gülen İslam ülkelerinin kukla yöneticileri ile işbirliği yapmaktadır. Yozlaşmış Mısır hükümeti, 1967 yılında Gazze Şeridi’ni işgalci güce teslim etti ve 1978 yılında da yasadışı Siyonist varlık ile barış anlaşması imzaladı. Hain Ürdün hükümeti de 1967 yılında Kudüs ve kutsal Mescidi Aksa’yı işgalci Siyonistlere teslim etti. Hain Suriye hükümeti de 1967 yılında Golan Tepeleri’ni yasadışı Siyonist varlığa peşkeş çekti ve bugün de Suriye rejimi bütün gücüyle Müslümanlar ile savaşıyor. En son Suudi hükümeti, kapalı kapılar ardında yasadışı Siyonist varlık ile diplomatik ilişkilerde bulunduğunu itiraf etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da bu kararın kırmızı çizginin ihlali anlamına geleceğini iddia etti. Diğer yandan Filistinli Müslümanlara karşı çok sayıda ihlalde bulunan Siyonist varlık ile diplomatik ve ekonomik ilişkileri devam ettiriyor. Müslümanların başındaki bu yöneticiler, statükoyu korumak ve siyasi kazanım söz konusu olduğunda İslami duyguları ajite etmekte tereddüt etmezler. Doğrusu hâlâ Siyonist varlığı korumaya devam ediyorlar. Bugün Filistin’deki işgalin devam etmesinin tek sebebi, Müslümanların başındaki bu yöneticilerin madrabazlığıdır.
مَن كَانَ يُرِيدُ الْعِزَّةَ فَلِلَّهِ الْعِزَّةُ جَمِيعًا إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ وَالْعَمَلُ الصَّالِحُ يَرْفَعُهُ وَالَّذِينَ يَمْكُرُونَ السَّيِّئَاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ وَمَكْرُ أُولَٰئِكَ هُوَ يَبُورُ “Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar.”[Fatır 10]
Kudüs, İslam akidesi ile ilintilidir. Müslümanların ilk kıblesi, İsra ve Miraç topraklarıdır. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in, tüm peygamberlere imamlık yaptığı, Ömer ibn El Hattab’ın fethettiği, Selahaddin Eyyubi’nin Haçlılardan temizlediği, Halife Abdülhamid’in de 1901 yılında gelen Siyonistlerden göz bebeği gibi koruduğu topraklardır buralar. Gerçek şu ki Filistin, bir İslam toprağıdır ve İslam yönetimi altında huzur ve barışı tatmıştır. Filistin, bir Müslüman ülkesidir ve hiç kimsenin onu peşkeş çekme hakkı yoktur.
Müslümanlar, Trump yönetimi veya diğer Batılı hükümetlerden Kudüs’ü başkent olarak tanımama yakarışına bir son vermek zorundadır. Zira Müslümanlar adına hareket etmeyen hain yöneticilere yakarışta bulunmak faydasızdır. Müslümanlar, bunu İslami bir sorun olarak görmelidir. Müslümanların Filistin sorununa ilişkin yanlış, laik ve gayri İslami sorunları bir kenara atmalarının zamanı geldi artık. Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet altında Müslüman ülkeleri İslami yönetime dönüştürmek için çalışmalıdır. Zira Hilafet, Filistin ve diğer Müslüman toprakların kurtuluşu için, ümmeti, kaynaklarını ve güçlerini birleştirmek için tek yoldur.
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Amerika
H. 18 Rabi-ul Evve 1439
M. Çarşamba, 06 Aralık 2017