Cumartesi, 14 Muharrem 1446 | 2024/07/20
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Mücrim Yönetim, Filistin’in Kurtuluşunun Yegâne Yolu Olan Hilafet Çağrısı İle Mücadele Etmektedir

Filistin Yönetimi Başkanı ve Zahran’daki şerli yöneticiler, Filistin ve Beytül Makdis’ten vazgeçme konusunda son derece hevesli olduklarını teyit ettiler. 15 Nisan 2018 Pazar günü Arap Birliği Zirvesi, Suudi Arabistan’ın Zahran kentinde çalışmalarına başladı. Aşağılık yöneticiler, zirvede bir araya geldiler. Zirve sonrası yayınlanan utanç verici sonuç bildirisinde, İslam’a yaptıkları ihanete, komplo ve düşmanlığa vurgu yaptılar. Bildiride, Batı Kudüs’ün Yahudi varlığının başkenti olduğunu iddia ettiler. Barış sürecine ve kutsal topraklarda Yahudi işgalini perçinleyen, Yahudi varlığının güvenlik ve istikrarı için Arap devletlerini Yahudi varlığının vasisi, bekçisi ve garantörü yapan uluslararası kararlara olan bağlılıklarını vurguladılar. Müslümanlar arasındaki bağı kesmek için sömürgeci kesimin çizdiği sınırların korunması gerektiğini ifade ettiler. İslam düşmanlarına olan sadakat ve bağlılıklarını teyit ettiler ve “terörizmle” yani İslam ile mücadele konusunda hiçbir çabayı esirgemeyeceklerini belirttiler.

Yalancı, deccal, hain ve mücrim yöneticiler, Kudüs ve Filistin konusunu umursadıklarını iddia ederek Trump’ın Kudüs’ü Yahudi varlığının başkenti olarak tanıma kararını medya yoluyla kınadılar. Ama buna karşılık Amerika ile yüzlerce milyar dolar tutarında anlaşma imzaladılar. Ülkenin üslerini ve hava koridorunu Müslümanları öldürmesi için ABD’ye açtılar.

Terörle mücadele ettiklerini iddia etseler de aslında İslam ve Müslümanlar ile mücadele ediyorlar. Niye ABD terörizmiyle mücadele etmiyorlar? Yoksa Amerika’nın yüz binlerce Müslümanı katletmesi terörizm değil mi? Neden Yahudi varlığının terörizmiyle mücadele etmiyorlar? Yoksa kutsal toprakların işgali, çocuklar ve masumların katledilmesi terörizm olarak değerlendirilmiyor mu?

أَفَنَجْعَلُ الْمُسْلِمِينَ كَالْمُجْرِمِينَ مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ “Müslümanları mücrimlerle bir tutar mıyız hiç? Ne oluyor size böyle, nasıl hükmediyorsunuz?[Kalem 35-36]

Amerika, İran’dan Körfez ülkelerine bir düşman üretti. Bu ülkeler, İran’a gösterdikleri düşmanlığı Yahudilere göstermiyorlar. Böylece İran ile Yemen, Suriye ve Irak’ta desteklediği milis güçleri, Müslümanları düşman olarak gördüler ve kutsallarını ihlal ettiler. Müslümanları dağınık ve birbirine düşman olarak tutabilmek için rol paylaşımı yapan hain ajanların kirli oyun gereği Müslümanlar katlediliyor, ülkeleri yerle yeksan ediliyor.

Filistinlilerin aşağılık ve rezil yönetimi liderleri, Filistin üzerine yalancıktan ağıt yakıyorlar ve timsah gözyaşları döküyorlar. Oysa Yahudilerin, Filistin Yönetimi altında gerçekleştirdikleri şeyler, Filistin yönetimi yokken gerçekleştirdiklerinden kat be kat fazladır. Yerleşkelerdeki büyük genişleme bunun en iyi kanıtıdır. Filistin güvenlik birimleri de işgal ve işgal vatandaşlarının güvenliğini sağlayan işgal güçlerinin elindeki bir maşadır. İşgal ordusu, Filistinlileri öldürürken, evlerini başlarına yıkarken Filistin güvenlik aygıtı kılını dahi kıpırdatmadı. Ama Yahudi bir yerleşimci veya bir asker yolunu kaybetse, onu sağ salim geri getirmek ve korumak için hemen seferber olurlar. Filistin halkı, yönetim ile Yahudi varlığı arasındaki “kutsal” güvenlik koordinasyonunun hangi boyutlarda olduğunu çok iyi biliyor. Çok sayıda şehit ve tutuklu bu güvenlik koordinasyonunun kurbanı olmuştur.

Ey Müslümanlar! Filistin, Allah’a sadık bir ordu gücüyle ancak kurtarılabilir. Bu nedenle Filistin’e karşı görevlerini yerine getirmeleri için İslam ümmeti ve ordularına avazımız çıktığı kadar sesleniyoruz. Hain ve haydut hükümdar zümresi, Yahudi varlığını yerleştiren, onu koruyup kollayan büyük sömürgeci güçler ve uluslararası kurumlar aracılığıyla Filistin’in dörtte birini kurtarabileceklerini sanıyorlar! Onun için ajan yöneticiler, uluslararası toplum ve kurumlara yalvarmak için Zahran’da bir araya geldiler. Beytül Makdis halkına gelince, İsra ve Miraç ile Hilafetin yıkılış yıldönümünde Mescidi Aksa’da toplanan binlerce kişi, Hilafetin ikamesi ve Kudüs’ün kurtuluşu için İslam ümmet ve ordularından yardım istedi. Getirilen tekbirler ve İslam ümmetinden istenilen yardım, Yahudileri öfkelendirdi... Mescidi Aksa’nın kurtuluşu için yapılan çağrıda kim samimidir? Amerika ve küfür ülkelerinden yardım dilenenler mi? Yoksa Allah’ın vaadine inananlar ve Allah’ın dinine ve İslam ümmetine güvenenler mi?

Hizb-ut Tahrir, Filistin halkına Ramallah, Halil ve Cenin’de Beytül Makdis’in kurtuluşu için İslam ümmeti ve ordularından yardım isteyen kitlesel mitinglere katılım çağrısı yaptı. Yürüyüşler, hukuki prosedürleri yerine getirdiği halde yönetim, kendi yasalarına dahi uymayarak güvenlik birimlerini seferber etti. Güvenlik birimleri de pankartlara saldırıp yırttılar. Pankart asan bazı gençleri gözaltına aldılar. Yollara barikat koydular ve Cenin’deki Ulu Cami önünde toplandılar. Allah’ın evlerinin kutsallığına saygı göstermeyerek göz yaşartıcı gaz kullandılar. İnsanlara ve yaşlılara coplarla saldırdılar. Hayra engel olmak için çok sayıda insanı gözaltına aldılar. Yürüyüşün yasadışı olduğunu iddia ettiler. Polis, Halil’deki yürüyüşe müdahale etmeyeceği, sadece seyrini organize edeceği garantisi vermiş olmasına rağmen sözünü tutmayarak kasklı ve coplu Dayton güçlerini meydana topladı. Yürüyüş sona erdiğinde, Dayton güçleri, göz yaşartıcı gaz kullanmaya başladılar. Yetişkinler, gençler, yaşlılar ve ileri gelenler üzerine göz yaşartıcı gaz attılar. Sanki Halil halkı ve ileri gelenlerin yürüyüş çağrısına katılmalarına ve Hilafet davetine kucak açmalarına kızmış gibiydiler. Filistin yönetiminin yaydığı korku atmosferine rağmen Halil ve Cenin’de slogan atan ve tekbir getiren binlerce Filistinli, Hilafeti kurmak ve Kudüs’ün kurtarmak için İslam ümmeti ve ordularından yardım istedi... Filistin halkını bu hayırdan alıkoymak ve onlara baskı uygulamak, işgale hizmet ve onu perçinlemek olarak addedilmez mi?

Yönetimin Filistin halkına karşı uyguladığı baskıcı uygulamalar ve işlediği suçlar, saymakla bitmez. Yönetim, İslam düşmanlarının talebi doğrultusunda okul müfredatını değiştirdi. Yetmedi, çocuklarımızı ümmetten ve akidesinden koparmak, dans, müzik, şarkı, oyunculuk ve karışık maratonlar gibi müfredat dışı etkinlikler aracılığıyla ahlaklarını bozmak için uğraş veriyor. Dahası halkı vergi ve haraca boğdu. İnsanları banka ipoteğine mecbur etmek için her türlü zemini hazırladı. Bazı mal ve hizmetleri tekelleştirerek pazarları ele geçirdi. İnsanlar, işgalin baskısı ve suçları ile yönetimin baskısı ve suçları arasında sıkışıp kaldılar.

Yönetim, yürüyüşleri yasaklama emrini verenin başbakan olduğunu söylese de, biz emrin efendilerinden geldiğini biliyoruz. Başmüzakereci Saeb Erekat, Filistin yönetimi gerçeğini yaptığı açıklamada şöyle dile getirdi: “Filistin halkının gerçek devlet başkanının Ordu Bakanı Avigdor Lieberman olduğuna inanıyorum. Filistin Başbakanı ise, işgal altındaki topraklarda İsrailhükümetinden General Poly Mordechainin koordinatörü mesabesindedir.

Şüphesiz bu suçlar, Filistin halkı ve dünyadaki Müslümanlara, bela ve ihanetin başının mücrim yöneticiler olduğunu teyit eder. Bu yöneticiler, gerek İslam ile mücadelede gerekse zafer ve kalkınma çağıran her samimi çağrıyla mücadelede hiçbir çabayı esirgemiyorlar. Bu ajanlar, İslam’ın düşmanlarına hizmet etmek ve eğreti tahtlarını korumak adına ümmetin çocuklarından oluşan orduları ve güvenlik birimlerini hem de kendi ümmetlerine darbe vurmak için emre amade kılıyorlar.

Yönetim, ahiretten önce bu dünyada hiçbir suçun hesapsız kalmayacağını ve İslam düşmanlarına olan sadakatinin kendisine fayda etmeyeceğini bilmelidir. Düşmanlar, onu ümmetin gazabından kurtaramayacak, aksine zillet ve rezil rüsvanın en derinliklerine yuvarlanacaktır. Hizb-ut Tahrir ve hayırlı Müslümanlar, İslam’ın şanını yüceltme ve yeryüzünde İslam’ı ikame etme yolunda yürümeye devam edeceklerdir. Çok daha azgın olanlar onu bundan alıkoyamamıştır. Onun için sapıklık ve suçlarından geri dönmesi kendi hayrınadır. Allah’ın inananlara zaferi, düşündüklerinden çok daha yakındır.

Ey Müslümanlar! Allah’a olan güvenimiz tamdır. İslam ümmetinin bu gemlerden kurtulup Nübüvvet metodu üzere ikinci Hilafeti kuracağından eminiz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem, Irak, Suriye ve İstanbul’un fethini müjdeledi ve müjdesi de müminler eliyle gerçekleşti. Kalbi Beytül Makdis olacak Nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafet ile de müjdeledi. Roma’nın fethedileceği ve yeryüzünde İslam’ın hâkim olacağını müjdesini verdi. İnsanlar ya bu dinle izzet bulacak ya da zelil olacaklar. Allah Subhânehu ve Teâlâ, İslam’ı ve Müslümanları aziz kılacak, küfrü ve kâfirleri de zelil edecektir. Allah’ın izniyle yakında bu mutlaka olacaktır. Biz, kukla yöneticilerin kâfirler ve İslam düşmanlarının yararına kullandıkları orduların o mücrim yöneticileri devireceklerine inanıyoruz. Allah Subhânehu ve Teâlâ, dinine yardım için ordularının gönlüne ferahlık verecektir ve onların La İlahe İllallah Muhammedün Rasûlullahsancağını dalgalandırdıklarını ve işgalden kurtarmak için İslam’ın kalbi Beytül Makdis’e doğru kükreyerek ilerlediklerini göreceğiz.

Ey Müslümanlar! Allah’ın vaadi ve zaferine güvenin.

إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ “Şüphesiz ki, Rasûllerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde yardım ederiz. O gün zalimlere, mazeretleri fayda vermez. Lanet de onlaradır, kötü yurt da onlaradır.” [Mümin 51-52]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Mübarek Toprak (Filistin)


H. 1 Şa'bân 1439
M.  Salı, 17 Nisan 2018

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER