بسم الله الرحمن الرحيم
Gerçek Değişimi Gerçekleştirecek Olan Sadece Hilafet'tir
Ne zaman İslamî halkların öfkesi, Tunus'tan Bangladeş'e kadar olan İslam dünyası bölgelerinde yüksek seviyelere ulaşsa sömürgeci Batı, rejimin yüzünü değiştirmek ve bazı kanunlarda şeklî değişiklikler yapmak yoluyla mevcut fasit rejimleri korumaya yönelmektedir. Açıktır ki son günlerde, Pakistan'daki siyasî ve askerî liderlikteki hainler, Batılı efendilerini hoşnut etmek amacıyla ümmetin rejime yönelik öfkesini sakinleştirmek için "Mülk Partisi" yada "K İttifakı'nı" ortaya çıkarmışlardır. Ancak altı on küsur yıldır Pakistan'daki sefaletin gerçek nedeni, diktatörlerden ve demokratlardan her birinin tatbik ettiği kapitalist rejimdir. Dolayısıyla bu rejim, kökünden sökülüp atılarak Hilafet Nizamı gelmedikçe gerçek değişim olmayacaktır. Bu nedenle Hizb-ut Tahrir sizlere, sizleri hayatın zulmünden ve ahirette Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın gazabından kurtaracak olan Hilafet hakkında genel bir bakış sunmak istemektedir.
Şu anki kapitalist yönetim sistemi, otoritelerin kaynağının insan olduğu bir ideolojiye dayalı olup insana, istediği şekilde yasa yapma hakkı vermektedir. Dolayısıyla tüm demokrasi ve diktatörlükte olan şey budur. Bu nedenle demokrasi ve diktatörlüğün altındaki bu iki sitemden her birinin insan tarafından koyulduğu noktasında tartışmaya bile gerek yoktur. Nitekim Pakistan'daki beşerî kanunlar, sömürgeciler ile siyasî ve askerî liderlikteki ajanlarının çıkarlarını korumak için vardır. Buna karşılık Hilafet'in gölgesinde anayasa ve kanunlar, sadece Kur'an ve sünnete göre konulacaktır. Zira gerek Hilafet gerekse ümmet meclisine seçilenler, bugün demokratik rejimdeki parlamentoda olduğu gibi yasa yapamazlar. Ümmet meclisine ise İslam ile hükmeden yöneticilerin hepsiyle meşverette bulunma hakkı verilmektedir. Zira Hilafet'te egemenlik, şeriata aittir. Nitekim Allahu [Subhânehu ve Te'âla], Müslümanlara hükmün sadece Allah'a ait olduğunu kesin bir şekilde emretmiştir. Zira O, şöyle buyurmuştur:
إِنْ الْحُكْمُ إِلاَّ لِلَّهِ "Hüküm sadece Allah'a aittir." [Yûsuf 40]
Mesela Müslüman ülkelerdeki kapitalist ekonomik sistem, sadece sömürgeciler ile siyasî ve askerî liderlikteki hainlere hizmet etmektedir. Milyonlarca insana zulmedilip ve ezildiği zaman da "mülk edinme özgürlüğü" örtüsü açılmaktadır. Halbuki o, sömürgecilere ve ajanlarına kamu kaynaklarını mülk edinme izni vermektedir. Dolayısıyla bu kaynakların, dayanılmaz fahiş fiyatlarla satılması yoluyla insanların geneli bitkin düşürülmektedirler. Nitekim Pakistan'daki mevcut elektrik krizi, sadece buna dair bir örnekten ibarettir. Ayrıca elektrik santrallerinin yanı sıra petrol ve doğalgaz sektörleri, sömürgeciler ile ajanlarının şirketleri tarafından kontrol edilmektedirler. Oysa Hilafet Nizamı'nda kamu mülkiyetlerinin özelleştirmeye tabi olması imkansızdır. Zira bunların gerçek sahipleri insanlardır. Devlet ise bu mülkiyetleri insanlar adına idare eder. Zira Sallallahu Aleyhi ve Selem, şöyle buyurmuştur:
الْمُسْلِمُونَ شُرَكَاءُ فِي ثَلَاثٍ الْمَاءِ وَالْكَلَإِ وَالنَّار "Müslümanlar şu üç şeyde ortaktırlar: Su, mer'a ve ateş. Bunun bedeli haramdır."
Bu hadise göre petrol ve doğalgaz kuyuları, kömür madenleri ve elektrik santralleri de dahil tüm enerji kaynaklarının özelleştirilmesi imkansızdır. Hilafet, bu genel mülkiyetlere vergiler koymamakta bilakis insanlara maliyet parasını yüklemektedir. Bu durumda enerji ve yakıtların fiyatları önemli ölçüde azalacak bilakis kitlelere rahatlık sağlayacağı gibi sanayi ve tarımın gelişmesine de sevk edecektir. Ayrıca İslam, ırkı veya dili veya uyruğu veya dini ne olursa olsun Hilafet Devleti'nin tüm tabasına harcanması için bu malların ihracatından elde edilen gelirlerin devletin genel hazinesine tevdi edilmesini de farz kılmıştır.
Hilafet'in gelirleri, kapitalist sistemin hazine gelirlerinden çok ama çok uzaktır. Zira Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), şöyle buyurmuştur:
لا يَدْخُلُ الْجَنَّةَ صَاحِبُ مَكْسٍ "Gümrük vergisi alan cennete giremez." [Ahmed]
Yine bu hadise göre herhangi birinin, Hilafet Devleti'nin genel hazine gelirlerinden insanlara vergi koymasına izin verilmez. Zira gelirler, sadece Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın indirdiği İslam şeriatının belirlediği gelirlerdir. Dolayısıyla İslam'da vergiler, şeriatın geçici olarak belirlediği özel durumlarda sadece zenginlere konulur ki buda onların ihtiyaçlarının fazlasından alınmaktadır. Bu ise demokratların ve diktatörlerin İslam'ın izin vermediği gelirleri elde etmek için tüm güçlerini kullandıkları Pakistan'daki mevcut rejim gibi zalim yöneticiler tarafından konulan vergilerle kemiyet ve keyfiyet olarak çelişmektedir. Aslında ajan yöneticiler, geçen altmış yıl boyunca sömürgecilerin emirlerine uyarak vergileri artırmışlardır. Mesela satış vergisi ve diğer dolaylı vergiler, toplam gelirlerin yarısından fazlasını oluşturmaktadırlar. Buda on milyonlarca insanın sefaletine yol açmaktadır. Halbuki İslam'da halkın mülkünün özel kutsallığı bulunmaktadır. Dolayısıyla Hilafet Devleti'nin, "vergi" gerekçesiyle vatandaşların mallarını çalması imkansızdır! Dahası adil gelirlere karar veren bizzat Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'dır. Doğalgaz, petrol, tarımsal üretimin yanı sıra öşür, harac ve yoksulları bitkin düşürmek için değil de özen göstermek amacıyla yoksullar için para üretecek sanayi ürünlerinin zekatı gibi kamu mallarının gelirleri de dahil İslam, gelirleri toplamada nevine münhasır bir sistemdir.
Tüm İslam dünyasındaki dış siyasette gerçek bir değişimi yapacak olan sadece Hilafet'tir. Zira şeri hüküm, Amerika, İngiltere, "İsrail", Hindistan ve Rusya gibi muharip devletlere bağlı bütün büyükelçilikleri ve konsoloslukları fiilen kapatmayı ve bu devletlerin Müslümanlara karşı kurduğu komplolara son vermeyi Halife'ye farz kılmaktadır. Buna ek olarak Hilafet, Panama, Venezüella, Tayland ve Kore gibi gayrimüslim devletlerin tamamını, Batılı sömürgecilerin baskısına karşı ayaklanmaya teşvik etmek için çalışacaktır. Ayrıca Hilafet, hakkın gerçekleştirilmesi ve İslam ile hidayet bulmaları amacıyla İslam davetini tüm dünyaya taşıyacaktır.
Yine iç siyasette gerçek değişimi yapacak olan sadece Hilafet'tir. Zira demokratik Müslüman ülkeler, birbirlerini yabancı olarak görmelerinin, birbirlerinden ayrı paralar basmalarının yanı sıra toprakları, hazineleri ve orduları da aynı şekildedir. Ancak Hilafet'in gölgesinde, Halife hemen ilk günden sonra dünyanın karşı konulmaz en büyük devleti olması için tüm Müslüman ülkeleri birleştirmek amacıyla bütün gücüyle çalışacak, devletin ordusu, Beyt-il Mâl'i ve doğal kaynakları bütün Müslümanlar için bir olacağı gibi ırkına ve mezhebine bakmaksızın tek bir ümmet olacaktır.
Ayrıca Hilafet, ister Müslüman isterse gayrimüslim olsun tüm tabasının canını, malını ve onurunu koruyacak, evlilik ve ibadet ayinleri de dahil gayrimüslimlerin özel hayatlarında dînî şiarlarını uygulamalarına izin verecek, iki cins arasındaki ilişkilerin uygulanması ve şeri elbisenin giyilmesiyle ilgili şeri hükümler ışığında kadının öğretim, mühendislik, siyaset, medya, yargı ve benzeri alanlarda tercih ettiği meslekleri yapmasına da izin verecektir.
İslam'ın yargı sistemi, İslamî şeri kanunları tatbik etmek yoluyla yargı adaletini gerçekleştirecekken mevcut yargı sisteminin insanlar arasındaki adaleti gerçekleştirmesi imkansızdır. Zira o, İngiliz sömürgeciliğinden miras kalmıştır. Ayrıca mevcut sistemde, sömürgeci hegemonyasına son verme çağrısında bulunmak yada Hilafet'in kurulmasına davet etmek bir cürümdür. Yine bu daveti yapanlar, ajanlar tarafından kaçırılmak ve hapsedilmek üzere takip edilirken bu ajanlar sömürgeciliğin varlığını korumaktadırlar! Nitekim onların sistemlerinde cizye ve harac vermemek bir cürüm sayılmazken ribayı (faizi) ödemeyenlerin akıbeti hapishane olmaktadır. Dolayısıyla yargıçlar, bu kafir kanunlarla hüküm vermeye zorlanırlarken Hilafet'te ise herkes yasalar önünde eşit olacaklar ve Halife bile olsa hiçbir kimse dokunulmazlık talebinde bulunamayacağı gibi yönetici elitleri koruyacak yasalara dönük bir alan da olmayacaktır. Zira Hilafet'te egemenlik, Allahu [Subhânehu ve Te'âla]'nın şeriatına ait olacaktır.
Yukarıdakilerin hepsi, mübarek İslamî hükümlerden sadece bazıları olup Hilafet, Allah'ın izniyle yakında kurulacağı ilk günden itibaren bunları tatbik edecektir.!
Ey Pakistan'daki Müslümanlar!
Bir yandan Batılı sömürgeciler ile askerî ve siyasî liderlikteki hainler, demokratik seçimler yoluyla bu fasit rejimi tekrar çöküntüden kurtarmak için tüm güçleriyle çalışırlarken diğer taraftan ümmet arasında altı on yıldır çalışan ve Hilafet'in kurulduğu ilk saatten itibaren tatbik edeceği 191 maddelik anayasa hazırlayan Hizb-ut Tahrir, İslam'a ve Hilafet'e davet etmektedir. Şunu iyi biliniz ki; mevcut demokratik oluşumlar yoluyla İslam Nizamı'nın tatbik edilmesi imkansızdır. Zira o, sömürgecilerin ve ajanlarının istekleri için İslam'ın tatbik edilmesini terk etmektedir. Şimdi iş size kalmıştır! O halde bu kafir rejimi darmadağın ediniz ve Hilafet'i kurma yolunda olan Hizb-ut Tahrir'e katılınız. Zira size düşen, bu rejimdeki her türlü formalite seçimleri reddetmek ve Pakistan'daki Silahlı Kuvvetler içerisindeki muhlislerden Hizb-ut Tahrir'e nusret vermelerini talep etmektir. Ki böylece Hilafet'in kurulması yoluyla gerçek değişim meydana gelmiş olsun.
Hak dinin tatbik edilmesi, bizzat Hilafet yoluyla olacaktır. Zira Hilafet, sadece tüm ümmetin refahını sağlamayacak bilakis dünyanın dört bir tarafındaki ezilen halkların ışığı olacaktır. Hatta baskıcı kapitalizme karşı yürüyüşler yapan Londra ve New York sokaklarında ezilen halkların bile! Dolayısıyla şimdi artık baskıcı yönetime son vermenin ve Resul (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in müjdesini doğrulayan Hilafet'i kurmanın zamanı gelmiştir. Zira o, şöyle buyurmuştur:
ثمَّ تَكُونُ مُلْكًا جَبْرِيَّةً فَتَكُونُ مَا شَاءَ اللَّهُ أَنْ تَكُونَ ثُمَّ يَرْفَعُهَا إِذَا شَاءَ أَنْ يَرْفَعَهَا ثُمَّ تَكُونُ خِلَافَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّةِ "Sonra Zorba Diktatörlük olacaktır. Böylece Allah'ın olmasını dilediği kadar olacak, sonra kaldırmayı dilediğinde onu da kaldıracaktır. Sonra (yeniden) Nübüvvet Minhacı üzere [Raşidi] Hilafet olacaktır." [Ahmed]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 3 Safer 1433
M. Pazar, 08 Ocak 2012