Pazar, 22 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/24
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti'nin, Fiyatların Yükselmesi Hakkındaki Siyasî Vizyonu

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti, Müşerref rejimi döneminden insanların belini kıran Keyâni ve Zerdâri rejimine ulaşıncaya kadar özellikle geçtiğimiz on yıl boyunca fiyatlardaki büyük yükseliş hakkında aşağıdaki siyasî vizyonu yayınladı.

 

1-Başlangıç: Fiyatlardaki devamedegelen büyük yükselişin ana nedeni, paranın değerinin sürekli olarak düşmesidir. Çünkü para, altın ve gümüşe dayanmamaktadır.

Aslında Rupi, değerli maden şeklindeki gerçek parayla desteklenen dolar, sterlin ve Frank gibi diğer paralara benzemektedir. Zira dolar, altınla desteklenirken Rupi ise gümüşle desteklenmektedir. Nitekim bu rejim, ülke içinde dahili ve uluslar arası ticarette ise harici para biriminin değerinin istikrarı için çalışmaktadır. Buna dair delil, 1910 yılındaki altın fiyat seviyesinin 1890 yılıyla aynı olmasıdır. Bugün ise reel ekonomiyi ve gıda, giyim, konut, lüks ihtiyaçlar, üretim ve teknoloji araçları ve benzeri alım satımlar gibi işlemleri desteklemek için dünyada yeterli oranda altın ve gümüş bulunmaktadır. Ancak kapitalizmin uygulamaları nedeniyle para arzı talebi altın ve gümüş talebini aşmıştır. Dolayısıyla altın ve gümüşün tam bir desteği olmaksızın daha fazla para basılmaktadır. Dolayısıyla da her yeni kağıt paranın değeri bir önceki basılan paradan daha düşük olmaktadır. Çünkü paralar, ya ürün alımı ya da hizmetler için kullanılmaktadır. Bundan dolayı paraların değeri, tamamen değersiz olmasa da daha düşük olmaktadır. Dolayısıyla alım için paraya olan ihtiyaç daha da artmaktadır. Dolayısıyla da tüm ürün ve hizmetlerin fiyatları da yükselmeye başlamaktadır. Nitekim şu an fiyatların sürekli olarak artış göstermesi, geniş ölçüde enflasyon oluşturan sitemin bir parçasıdır. Fiyatların hızla yükselmesinin nedeni işte budur. Hakeza İngiliz işgalinden önce 11 küsur gram gümüşe denk olan Rupi, kapitalizm sisteminin gölgesindeki iki yüz küsur yılın ardından şu an yaklaşık (1/900) gram gümüşe denktir.  Afganistan ve Irak Müslümanlarına yönelik Amerikan savaşından önce... bir (1) Amerikan dolarını almak için 30.97 Rupi'ye ihtiyacın olurdu. Müşerref rejimi döneminde 15.08.2008 Cuma günü 76.9 Rupi'ye ulaşıncaya kadar yükseldi. Bu da Pakistan'da enflasyonun 30 yılın en yüksek seviyesine ulaşmasına neden oldu. Şu an Keyâni ve Zerdâri rejiminin gölgesinde bir (1) Amerikan dolarını satın almak için 98 küsur Rupi'ye ihtiyacın vardır. Dolayısıyla her geçen yıl Rupi'nin değeri düşmekte ve onun satın alma değeri, insanların genelinin ulaşması çok uzak olan et alımı, hayatın lüks ihtiyaçları haline gelen meyve alımı ve insanların omuzlarında büyük bir yük haline gelen sebze alımı gibi fiyatlardaki büyük yükselişten daha düşük bir hale gelmektedir. Bugün Rupi'nin değeri, birkaç on yıl önceki Pizadan daha az değerdedir. Nitekim hükümetin, güven verici yalan iddialarına rağmen hakikat tamamen bunun aksidir. Zira Rupi, sürekli çöküştedir. Zaten fiyatların devasa bir şekilde yükselmesine yol açan ana neden de işte budur. Bununla birlikte hükümet, ekonominin ve para biriminin can damarına koparacak şekilde vahim sonuçlar doğuracak olmasına aldırış etmeksizin daha fazla para basmaya devam etmektedir.

2-Siyasî Mülahazalar: Daha fazla para talebine yol açan faktörler.

a-Enflasyon, doğrudan faizli kredilerin bir sonucudur. Zira kapitalizm, ekonomiye egemen olmak için faiz oranını manipüla etmekte ve özel banka sahipleri de tarihsel olarak yükselen faiz oranlarından kazanmak amacıyla merkez bankası mevduatı için özel hesaplarındaki mudilerin paralarını kullanmaktadırlar. Mesela 1992 ila 2013 yılları arasında ortalama faiz oranı %12.75 olmuştur. Çünkü devlet bankası, özel bankaların faizini ödemek için artı bir paraya sahip değildir. Dolayısıyla o, banka mevduatlarının faizini ödemek için daha fazla kağıt para basmak yoluyla açığı dengeler. Bundan dolayı özel bankalar, mudilerin paralarını ödemek için kullanmak amacıyla merkez bankasından biraz daha düşük faiz oranıyla faydalanmak için para alırlar ve bu fark, özel bankalar için kar sayılır. Hakeza enflasyonu düşürmek yerine bizzat faiz, daha fazla ya da düşük değerli para basımını empoze etmek için enflasyonun bir sebebi haline gelirken özel sektörlere ait olan bankaların yatırıma yönelmeye ihtiyaçları da kalmamaktadır. Çünkü onlar, faiz yoluyla kredilere ilişkin "kârı" takip etmektedirler. Hakeza kapitalist bankacılık hizmetleri alanında toplumun küçük bir kesimi önemli ölçüde fayda elde etmeye devam etmekte ve insanların ekseriyeti de kredilerin şokları altında kısıtlı harcamanın, Rupi'nin değer kaybının, yüksek fiyatların, kapanan şirketlerin ve işsizliğin acısını çekmeye devam etmektedirler. İşte tüm bunlar, devam eden ekonomik yıkımın sarmalı içinde dönmektedir.

b-Kapitalist ticaret politikası dengesi, Rupi'nin değerinin düşmesinden oluşmaktadır. Aynı şekilde bu, bir ithalat ülkesi ve zayıf üretim olmasından dolayı da enflasyona yol açmaktadır. Dolayısıyla kapitalist Pakistan hükümeti, İMF'nin [Uluslar arası Para Fonu] talimatlarına göre Rupi'nin değerinin düşmesini denetlemektedir. Pakistan'ın ticarî dengesini çözmek için yaptıklarını iddia ettikleri şey işte budur. Devletin, yerli mallarını ithalata değil de ihracata teşvik ettiği şey işte budur. Bununla birlikte Rupi'nin değerini düşürmek yoluyla Pakistan hükümeti, üretim maliyetlerini artırmaktadır. Bu da tarım, tekstil ve fiilen yüksek faiz politikasının acısını çeken diğer sektörlerde kaosa neden olmaktadır. Dolayısıyla borçlanma maliyetlerinin yükselmesi, şirketlerin ve birçok sektörlerin ödediği üretim maliyetlerindeki artışı ile paralel olmaktadır. Bu yüzden bu şirket ve sektörler, uluslar arası arenada rekabet etmeye ve ana ihracat hacmini düşürmeye muktedir olamamaktadırlar. Çünkü bunlar, pahalıya mal olan ürünlerine alıcı bulmakta zorlanmaktadırlar. Dolayısıyla Pakistan'ın ödemeler dengesi kötüleşmektedir. Bu da temel gıda maddelerinin ithalatının devam etmesini artırmaktadır. Nitekim Pakistan, dünyanın dördüncü büyük tarım ekonomisine sahip olmasına rağmen gıda maddelerinin büyük bir kısmını ithal etmektedir. Bu da Pakistan'ın, paranın değerinin düşmesinin ardından gıda ithalatı için daha fazla ödemede bulunduğu anlamına gelmektedir. Bu ise önemli ölçüde yerel gıda fiyat enflasyonuna neden olmaktadır. Son yıllarda Pakistan Rupisi'nin dolara bağlı olmasından dolayı doların değerinin düşmesi nedeniyle gıda fiyat enflasyonu artışını korumaktadır. Dolayısıyla paranın değerinin düşürülmesi politikasının başarısızlığa uğradığını gizlemek için Pakistan hükümeti, Pakistan'ın ödemeler dengesini güçlendirmek amacıyla daha fazla gurbetçilerin tahvillerine ve temel gıda maddelerinin yurtiçi ihracatına dayanmaktadır. Ancak ödemeler dengesi, Pakistan halkı için gerçekten çok zor olduğundan ve ödemeler dengesini iyileştirmek için döviz kazanımına dönük umutsuz girişimden dolayı Pakistan hükümeti, insanların ihtiyaç duyduğu pirinç ve buğday gibi temel gıda maddelerini ihraç etmeye başvurmaktadır. Bu da yerel piyasaların sıkıntıya girmesine yol açmaktadır. Ayrıca ticarî değişim zorluğu, dövize erişimi ve yerel ekonomi için yeniden yatırım yapılmasını engellemektedir. Ancak yurda geri dönen şey ise yabancı ekonomileri güçlendirmek için borç hizmetleri ödemeleridir. Hakeza Pakistan hükümeti, ödemeler açığına çözüm bulmak için uluslar arası kuruluşlardan kredi almaya mecbur kalmıştır. Bu da ödeme sorunlarının karmaşıklığına yol açmaktadır. Zira bu yeni krediler, faizlerin daha da artmasına neden olmaktadır. Bu ise Pakistan'ı, "gelişmekte olan" birçok ülke gibi asıl krediyi defalarca ödemeye sevketmektedir. Aslında bu, "gelişim" acizliğinden dolayıdır. Çünkü bu krediler, faiz oranlarının başlaması ve paranın değerinin düşmesinin yanı sıra tarım ve sanayinin büyümesi üzerindeki bir dizi kısıtlamalar nedeniyle ekonomiyi boğacak şartlar ortaya çıkarmaktadır.

c-Müslümanlar için pratik çözüm, altın ve gümüş standardına geri dönmektir. Zira Allah'ın izniyle çok yakında kurulacak olan Hilafet Devleti'nin altındaki İslam ülkeleri, muhtemelen birçok altın ve gümüş kaynakları içerecektir. Çünkü ümmet, büyük kaynaklara sahiptir. Dolayısıyla diğer ülkeler tarafından, devletin değişimi için altın ve gümüşü kullanacağı petrol, doğalgaz, kömür, mineral ve tarım emtiaları gibi bu kaynaklara acil ihtiyacı olacaktır. Ayrıca İslam ülkelerindeki bankalarda, aynı şekilde değişim için kullanacağı dolar, euro, ve sterlin gibi uluslar arası paralar olacağı gibi İslam ülkeleri de temel emtialarda kendi kendine yeterliliğe muktedir olacaktır. Dolayısıyla reel ekonomi, sırf parazit ekonomiyi iptal etmek için manipülasyon ve spekülasyonlara karşı istikrarlı ve dirençli olacaktır.

3-Altın ve gümüş referansının geri dönmesiyle ilgili şeri emirler.

a-İslam, devletin parasının kıymetli maden zenginliği ile destekleniyor olmasını farz kılmaktadır ki bunu da altın ve gümüş olarak belirlemiştir. Dolayısıyla bu, enflasyonun köklü nedenlerine son verecektir. Zira Resulullah [Sallallahu Aleyhi ve Sellem], Müslümanlara devletin parası olarak 4.25 gram ağırlığında altın dinarın ve 2.975 gram ağırlığında gümüş dirhemin olmasını emretmiştir. Hilafet'in, bin küsur yıl boyunca fiyat istikrarını sağlamasının nedeni işte budur. Bugün de Hilafet, bakır ve döviz cinsi emtiaların değişimini altın ve gümüşle yapacak ve devlet, İslam dünyası çoğu şeyde kendi kendine yeterliliğe sahip olmasına rağmen uluslar arası ticarette altın ve gümüşle muamele edecektir. Ayrıca uluslar arası ticarette altın ve gümüş kaidesiyle muamele edilmeye geri dönülmesi, uluslar arası ticarete doları dayatmak yoluyla Amerika tarafından dayatılan adaletsiz sisteme son verecektir. Bunun yanı sıra Hizb-ut Tahrir'in Anayasa Mukaddimesi'nin 166, 167 ve 168. maddelerinde şöyle geçmektedir: Madde-166: Devlet, kendisine has, bağımsız bir para çıkartır. Bu paranın, herhangi bir yabancı para birimine bağlanması caiz değildir. Madde-167: Devletin parası, gerek sikkeli gerek sikkesiz olarak altın ve gümüştür. Devletin bu ikisinden başka nakit çıkartması caiz değildir. Devletin, hazinesinde denk miktarda altın ve gümüş karşılığı olması koşuluyla, altın ve gümüş yerine başka bir şey çıkarması caizdir. Dolayısıyla altın ve gümüşten tamamen denk mukabilleri varsa, devletin bakır, bronz, kağıt veya benzerini çıkartıp bunları kendi ismiyle sikkeli nakit yapması caizdir. Madde-168: Devletin kendi parası arasındaki değişim caiz olduğu gibi, kendi para birimi ile diğer devletlerin para birimleri arasındaki değişim de aynı şekilde caizdir. Paralar farklı cinslerden olduğu zaman, -geciktirilmeksizin el değiştirilmesi şartıyla- aralarındaki değişimde birinin fazla olması caizdir.

b-Hilafet Devleti'nin Beyt-il Mâl'i, tarım ve sanayi gelişimi de dahil reel ekonominin gelişmesini desteklemek için bir finansal daire olacaktır. Dolayısıyla Hilafet Devleti'nde ekonomi, faiz yoluyla ekonomik zenginliği boşaltacak bir parazit olmayacaktır. Sürekli para arzı ihtiyacını genişletmeye, paradaki değer kaybına ve fiyatlarda ortaya çıkan artışa ihtiyaç duyan mevcut özel bankalar, canlı ve güçlü bir ekonomik gelişim için tek bir odak olacaklardır. Bu ise yerel tarım ve sanayi sektörlerine teşvik kredileri kullanmak içindir. Ayrıca Hizb-ut Tahrir'in Anayasa Mukaddimesi'nin 169 sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: Madde-169: Bankaların açılması kesinlikle yasaklanır. Sadece devletin bankası olur, faiz ile muamelede bulunamaz ve Beyt-il Mâl'in dairelerinden bir daire olur. Şeri hükümlere göre kredi verir ve malî ve parasal işlemleri kolaylaştırır.

c-Mesela Pakistan'da Hilafet'in kurulmasının ardından ekonominin tahrip olması ve aşağılık daha fazla kredilere başvurmak yerine sabit bir temel olacaktır. Dolayısıyla bu, faizlere ve zalim şartlar yoluyla olan kredilere dayalı zalim Batılı sömürgeciliğin adaletsiz modelinden kurtulmak için dünyaya yankılı bir mesaj gönderecektir. Zira bu, faize dayalı ekonomilerinden dolayı birçok kez kredi ödemlerine rağmen devletlerin boğucu şartlar altında kendi ayakları üzerinde durmasını engelleyen zalim bir sistemdir. Nitekim Hizb-ut Tahrir'in Anayasa Mukaddimesi'nin 165 sayılı maddesinde şöyle geçmektedir: Maddenin ikinci bölümüne gelince; bunun haram olmasının delili onu, finansal olarak kafir devletlerin paralarıyla bağlantılı olanlara bağlı bir devlet kılmasıdır. Bunun da ötesinde finansal açıdan bu kafir devletlerin insafı altında olacaktır ki bunların her ikisi de haramdır. Zira şeri kaide şöyledir: [الوسيلة إلى الحرام حرام] "Harama vesile olan da haramdır." Bundan dolayı İslam Devleti'nin parasının yabancıyla bağlantılı olması haramdır."

Not: 165, 166, 167, 168 ve 169. maddelerin Kur'an ve sünnetten olan şeri delillerine tam olarak muttali olmak için Hizb-ut Tahrir'in Anayasa Mukaddimesi'ne müracaat edilmesi rica olunur.

4-Dünyaya ekonomik bir model olması için Hilafet'i almak.

a-Sanayi ve tarım sektörlerini, bir defada sonsuza dek felç eden artan enflasyona bir son vermek için altın ve gümüş gibi gerçek servetle desteklemek yoluyla para birimini güçlendirilip istikrarlı hale getirmek.

b-Faizli özel bankalara son vermek ve faizsiz krediler veren Beyt-il Mâl'e bağlı finansal kurumlar oluşturmak. Bu ise canlı ekonomiyi beslemek için olup tarım ve sanayi sektörlerini finanse etme ve desteklemeye kadar uzanacaktır.

c-Dünya devletlerini dilenci sektörlere dönüştüren küresel boyuttaki sömürgeci kredileri ortadan kaldırmak için çalışmak.

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti


H. 1 Rabi’-ul Âhir 1434
M.  Pazartesi, 11 Şubat 2013

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER