بسم الله الرحمن الرحيم
28 Raceb - Hilâfet'in Yıkılış Günü Ey Güç Sahipleri! Pakistan, Amerika Uğrunda Fâsit Yöneticilerce Heder Ediliyor. Haydi Hizb-ut Tahrir ile Birlikte Kalkınız ve Hilâfet'i Kurunuz!
Ey Güç Sahipleri! Temmuz 2008'in ilk günlerinde Amerikan Dışişleri Bakanı'nın Güney ve Orta Asya İşleri'nden Sorumlu Yardımcısı Richard Boucher Pakistan'ı ziyâret etti. Yöneticiler ve siyâsî partilerin liderleri ile görüştü, her fırsatta Pakistan'ı, Amerika'nın Müslümanlara karşı savaşına tam bağlılık göstermeye çağırdı. Müslümanların askerlerinden, kabileler bölgesindeki Müslüman öz kardeşlerine karşı daha fazla savaşmalarını istedi. Tâ ki Afganistan'da silahça ve teçhizatça az sayıda küçük mücâhit gruplar karşısında bile korkudan titreyen Amerikan işgâl güçlerine dönük her tür tehdit bertaraf edilsin.
Size hatırlatırız ki bir sene evvel, Lâl Mescid ve Câmiâ Hafsa'yı, hâfızları ve içindeki çok sayıda Mushâflar ile birlikte acımasızca yıktığı için ve beyaz fosfor bombalarıyla mâsum yavrucakları diri diri yaktığı için Perviz Müşerref'e övgüler yağdıran Richard Boucher'ın ta kendisiydi! Müslümanlar yavrularının cesetlerini yıkıntılar arasından toplayıp toplu mezarlara defnederlerken işte bu İşte Richard Boucher, 12 Temmuz 2007'de gururla şu açıklamayı yapıyordu: "Pakistan'ın, Başkan Müşerref tarafından açıkça telaffuz edilen ve pratik olarak gösterilen vizyonu işte budur... Pakistan'ın bu vizyonu gerçekleştirmesi, güçlü bir biçimde Birleşik Devletler'in ulusal çıkarınadır."
Size hatırlatırız ki bir sene evvel, Amerika'nın menfaatleri uğrunda Müslüman kanı akıtma işini henüz tamamlamadığını söyleyerek sizleri uyaran Müşerref'in ta kendisiydi. 12 Temmuz 2007 günü, yalnızca FATA'da [Federal Yönetimli Kabileler Bölgesi] değil NWFP'de [Serhâd; Kuzey-Batı Sınır Eyâleti] de daha fazla operasyon yapılacağını ilan ederken hiç pişmanlık duymaz, bilakis şevkle şu açıklamayı yapıyordu: "Bu tehditlerden kurtulmaya yönelik amaçlarımızı henüz gerçekleştirmedik."
Yine gözlerinizin içine baka baka Küffâra sadâkatini sergileyen Müşerref, onların savaşlarını Pakistan içlerine kadar genişletti, Şubat 2008 seçimlerinden sonra kendisine katılan diğer fâsit yöneticilerin desteği ile şiddetlendirdi. Şu ana kadar 900'den fazla Müslüman asker ve sayısız mücâhit, Amerika yolunda kurban edildi. O halde biliniz ki Ey Güç Sahipleri, mevcut demokrat yöneticiler de, binlerce Müslüman askerin feda edilmesi ve bütün ülkenin kaosa sürüklenmesi pahasına Amerika'ya hizmet etmeyi sürdüreceklerdir.
Ey Güç Sahipleri! Müşerref ve yardakçılarının; düşmanlarınız uğrunda gözleriniz önünde ülkenizi ve halkınızı yıkıma uğratırken, Müslümanların kanlarını akıtırken sizleri rehin tutması katlanılmaz bir utançtır. Oysa böylesi yöneticilerin ne Müslüman kanının nezâhetine, ne de Allah Subhânehu ve Rasûlü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e hürmeti vardır. Muhakkak ki onlar, Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın Kur'ân-il Kerîm'de târif ettiği gibidirler: أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ بَدَّلُواْ نِعْمَةَ اللّهِ كُفْرًا وَأَحَلُّواْ قَوْمَهُمْ دَارَ الْبَوَارِ 28 جَهَنَّمَ يَصْلَوْنَهَا وَبِئْسَ الْقَرَارُ "Görmedin mi Allah'ın nîmetine küfrân ile karşılık verip toplumlarını helâk yurduna sürükleyenleri?! (28) Cehennemdir onların yaslanacakları yer, orası ne kötü bir karargâhtır!" [İbrâhîm 28-29]
Ey Güç Sahipleri! Müslümanların kanlarının akıtıldığına şâhit olduğunuz vakit gözlerinizdeki öfkeyi, acıyı ve matemi gördük ki bunlar, mü'minin alâmetlerindendir. Fakat bu duygular, mü'minin Allah Subhânehu'ya daha fazla sâdık olması ve Rızâsı uğrunda daha fazla adım atması gereken bir zamanda yeterli değildir. O halde yöneticileriniz, ülkenizi ve halkınızı harap ederken sizin yerinize çakılıp seyirci kalmanız olacak şey midir? Nasıl olur da bu yöneticiler, Kâfir Sömürgecilerin çıkarları için ülkenizin servetlerini hortumlarken sizin kanlarınız kaynamaz? Nasıl olur da bu yöneticiler, tarımıyla ve sanayisiyle ekonomiyi, halkın ülkeyi terk etmeye mecbur kalacakları derecede mahvederlerken siz, halkınızı helâkten kurtarmak için harekete geçmezsiniz? Nasıl olur da Amerika ülkenizde efendi olur, dilediği gibi emreder ve nehyederken, askerleriniz kışlalarda, silahlarınız cephaneliklerde çürür gider?!
Hatırlayınız ki Ey Muhterem Kardeşler, Allah Subhânehu yalnızca zâlimleri zulümlerinden ötürü cezalandırmakla yetinmez, bilakis o zulmü engellemeye muktedir oldukları halde yerlerinden kımıldamayan seyircileri de zâlimlerle birlikte cezalandırır. Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] şöyle buyurmuştur: إِنَّ النَّاسَ إِذَا رَأَوْا الظَّالِمَ فَلَمْ يَأْخُذُوا عَلَى يَدَيْهِ أَوْشَكَ أَنْ يَعُمَّهُمْ اللَّهُ بِعِقَابٍ مِنْهُ "İnsanlar zâlimi görürler de elinden tutmazlarsa (onu engellemezlerse) Allah'ın katından bir cezayı hepsine genelleştirmesi yakındır." [et-Tirmizî rivâyet etti.]
Muhakkak ki İslâm, zulüm karşısında meydan okuyucu olmayı emreder ki bunun için Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'den daha seçkin bir örneklik yoktur. Görürsün ki el-Habîb [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] Küffâr karşısında meydan okuyucu idi, hem de Müslümanların onlara karşı hiçbir maddî kuvveti yokken böyleydi! Amcası Ebu Tâlib kendisinden zâlimlerle uzlaşmasını talep ettiğinde, son derece meydan okuyucu bir üslupla şöyle cevap veriyordu: وَاللهِ يَا عَمِّ لَوْ وَضَعُوا الشَّمْسَ فِي يَمِينِي وَالْقَمَرَ فِي يَسَارِى عَلَى اَنْ اَتْرُكَ هَذَا اْلاَمْرِ مَا تَرَكْتُهُ حَتَّى يُظْهِرَهُ اللهُ اَوْ اَهْلَكَ دُونَهُ "Vallahi Ey Amca! Bu işi (dâvâyı) terk etmeme karşılık onlar sağ elime şemsi, sol elime kameri koysalar, yine de terk etmem! Tâ ki ya Allah onu (dâvâmı) izhâr edinceye, yahut ben onsuz (dâvâmı başaramadan) helâk oluncaya kadar!"
O halde herhangi bir Avrupalı devletten daha büyük bir şekilde dünyanın en büyük yedinci ordusuna sahip bir ülkede iktidar makamları kendilerine bahşedilmiş sizlere ne oluyor böyle?! Nükleer güce sahip bir ülkenin dizginlerini ellerinde tutan sizlere ne oluyor böyle?! Rusya'dan, İngiltere'den ve Fransa'dan daha fazla bir şekilde dünyanın en büyük altıncı nüfusuna sahip bir ülkenin başında bulunan sizlere ne oluyor böyle?! Takriben İngiltere ve Fransa'nın toplamından daha fazla toprağa sahip bir devleti yöneten sizlere ne oluyor böyle?! Hiçbir Küffâr gücünün sahip olamadığı bir şekilde, Allah yolunda canını severek ve isteyerek vermeye hazır bir halkı komuta eden sizlere ne oluyor böyle?! Hatırlayınız ki bugün başımızda bulunan yöneticiler, Allah'ın size lutfettiği kuvvet zoruyla iktidar konumuna gelmişlerdir. Eğer siz bu kuvveti onların elinden çekip alırsanız, kurumları sarsılacak, varlıkları kaybolacak, bir hiç olacaklardır. Öyleyse sizi şimdi bu zulmü engellemek için harekete geçmekten alıkoyan şey nedir, Allah aşkına?!
Ey Güç Sahipleri! Hiç şüphesiz zayıflığımız, kaynaklarımızın eksikliğinden değildir, bilakis dünyanın bazı büyük güçlerinin bile sahip olmadığı muazzam servetlerle donatılmışızdır. Kayıplarımızın, zayıflığımızın ve ezikliğimizin ancak ve sadece tek bir sebebi vardır: Kalkanımız yok! Râşidî Hilâfet Devleti yok!
إِنَّمَا الإِمَامُ جُنَّةٌ يُقَاتَلُ مِنْ وَرَائِهِ وَيُتَّقَى بِهِ "İmâm (Halîfe) ancak bir kalkandır, onun arkasında savaşılır ve onunla korunulur." [Muslim rivâyet etti.]
O halde Allah'ın rızâsını ve Cennetini, İslâm'ın izzetini ve mü'minlerin zaferini arzulayanlar, şimdi Hilâfet için ayağa kalksınlar. Bu 28 Raceb, Hilâfet'in yıkılışının Hicrî 87. yıldönümü olacaktır. O zamandan beri Kâfirler ve ajanları yüzünden maruz kalmadığımız dert, hüzün, keder, katliam, işgâl, saldırı, aşağılama... kalmadı! İşte şimdi Hilâfet'in yeniden kurulmasının tam zamanıdır artık, Müslümanların beldelerinin, dünyanın en güçlü devleti olacak tek bir devlette birleştirilmesinin tam zamanıdır artık, Allah'ın kelimesini (dînini) layık olduğu en yüksek seviyeye yükseltmenin tam zamanıdır artık!
Ve bugün, diğer başka herhangi bir zamandan daha fazla, kendinizi ve Ümmet'i kurtuluşa taşımak ve dünyanın lider ümmeti haline getirmek için önünüzde altın bir fırsat bulunmaktadır. Sözde dünyanın süper güçleri, bugün en zayıf günlerini yaşamaktadırlar, siyâsî olarak, askerî olarak, ekonomik olarak... Onların kendilerini güçlü göstermeleri yalnızca bir blöftür. Gerçekte onlar, kendilerine nihai darbeyi vuracak cesur ve azîz yiğitleri beklemektedirler. Aynen Konstantinapol'ü İslâm için fetheden Fâtih Sultân Mehmet Hân gibi... Üstelik sizler, bu Ümmet içerisinde hakîkî siyâsetçilere de sahipsinizdir, onlar Hizb-ut Tahrir şebâbıdır. O halde kokuşmuş ve beceriksiz iktidar partilerini, İslâm ile dosdoğru yönetim gösterecek yegâne hakikî siyâsî parti olan Hizb-ut Tahrir ile değiştiriniz!
İşte Hizb-ut Tahrir sizleri azimlerinizi bilemeye çağırmakta ve başımıza düşmanlarımızca atanmış, Küffâra gönüllü hizmet uğrunda kanlarımızı heder edip hiçbir değer vermeyen bu hâin yöneticilere karşı harekete geçmeye teşvik etmektedir. Tâ ki Allah [Subhânehu ve Te'alâ] sizleri sâdıklar ile birlikte haşretsin. Haydi Hizb-ut Tahrir ile birlikte ayağa kalkınız ve Râşidî Hilâfet'i yeniden kurunuz ki o, Rasûlullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in müjdesidir: ثُمَّ تَكُونُ خِلاَفَةً عَلَى مِنْهَاجِ النُّبُوَّة "Sonra da Nübüvvet Minhâcı üzere [Râşidî] Hilâfet olacaktır." [İmâm Ahmed ibn-u Hanbel rivâyet etti.]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 2 Raceb 1429
M. Cumartesi, 05 Temmuz 2008