Salı, 03 Cumade’l Ûlâ 1446 | 2024/11/05
Saat: (Medine Saati İle)
Menu
ana menü
ana menü

بسم الله الرحمن الرحيم

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti’nden Pakistan Silahlı Kuvvetleri İçindeki Dostlar ve Akrabalarımıza Açık Mektup

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki subaylar!

Hizb-ut Tahrir / Pakistan Vilayeti olarak biz, size ideolojisi İslam olan küresel siyasi bir parti olarak sesleniyoruz. Amacımızı iyi biliyorsunuz. Amacımız, Nübüvvet metodu üzere Hilafeti kurarak İslami hayatı yeniden başlatmaktır. Biz, Müslümanları sömürgeci güçlerin özellikle Amerika’nın hegemonyasından kurtarmak için ciddiyet ve özveri ile Pakistan’da çalışıyoruz. Çünkü Pakistan, bir İslam ülkesidir ve Hilafet için başlangıç noktası olmaya elverişlidir. Diğer İslam topraklarını güçlü tek bir devlet altında birleştirmek için istikrarlı bir platform olabilecek kapasitededir.

Size sesleniyoruz, çünkü kolektif kapasitenizi biliyoruz. Güç ve kuvvete sahip olanlar, dâhili ve harici olarak Pakistan’ın seyrini belirleyebilecek güçtedir. Dâhili olarak siz, topluca nusret ehlini temsil ediyorsunuz. Bir kaç saat içinde tıpkı Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e nusret veren selefiniz asil Ensar gibi, İslam yönetimini kurabilirsiniz. Harici olarak siz, İslam dünyasının en güçlü ve tüm dünyanın en yetenekli silahlı kuvvetlerine komutanlık ediyorsunuz. Böyle bir silahlı kuvvetlere sahip Pakistan, uluslararası senaryoları etkilemek yanı sıra bölgenin şekillenmesinde de anahtar rol oynayabilir.

Size şu an çok kritik bir zamanda sesleniyoruz. ABD’nin, Müslümanlara, dinlerine, silahlı kuvvetlerine, güvenlik ve zenginliklerine ölümcül tehlike teşkil eden Pakistan, Afganistan ve Hindistan planı gözler önündedir.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki subaylar!

ABD’nin bölgesel planı, Hindistan’ın bölgesel hâkimiyetini desteklemek, Pakistan’ın muazzam yeteneklerini frenlemek ve ABD planına en önemli engel teşkil eden Hilafet projesini ortadan kaldırmaktır. 9 Nisan 2016’da Hindistan’a yapacağı üç günlük ziyareti öncesinde Dış İlişkiler Konseyi’nde konuşan ABD Savunma Bakanı Ash Carter, ABDnin Hindistan ile bütün konuları kapsayan küresel gündemivar. Pakistan ile ilişki ise Afganistan ve terör konularıyla sınırlıdır.” dedi.

Gerçekten de, Amerika’nın Hindistan ile ilgili bir “küresel gündemi” var. Bu yüzden ABD, Hindistan’ın nükleer yeteneklerini genişletmekte, yeni nükleer reaktörler inşa etmekte, MTCR (füze teknolojisi denetimi rejimi) aracılığıyla hassas füze teknolojisi temin etmektedir. ABD, BM Güvenlik Konseyi daimi üyeliği dâhil Hindistan’ın küresel politik beklentilerini teşvik ediyor. Suudi Arabistan ve İran gibi Amerikan ajanı olan becerikli İslam ülkeleri ile ilişkilerini güçlendiriyor. Bunun yanı sıra ABD, Amerikan kuklası Eşref Gani yoluyla Afganistan’da benzeri görülmemiş Hindistan varlığına Afganistan kapılarını ardına kadar açıyor. Utanmadan Gani, Afganistan’ın Narendra Modi’nin “ikinci ülkesi” olduğunu söyledi.

Ayrıca Amerika, Hindistan’ın yükselişi önünde engel olarak duran Müslümanları ortadan kaldırmak için çalışıyor. Müşerref, Hindistan’a yardımcı olmak amacıyla Keşmir sorununu mezara gömmek isteyen ABD’nin taleplerini uygulamış ve Keşmir’in kurtuluş için savaşanları “terörist” olarak nitelemişti. Şimdi de ABD, Hindistan’ın sınır kontrol ihlallerine karşı Pakistan’ın uygun cevap vermeyeceğine dair Pakistan’ın güvence vermesini istiyor. İstihbarat paylaşımı dâhil “terör” ile ilgili konularda Pakistan-Hindistan işbirliğini garanti altına almaya çalışıyor. 7 Haziran 2016 günü ABD Başkanı Barack Obama ile Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin iki saat süren toplantısı sırasında ortaklaşa Pakistan’ın 2008 Bombay ve 2016 Pathankot terör saldırıları faillerini adalete teslim etmesi gerektiğini” talep ettiler. Keyâni döneminde General Rahil, ABD’nin taleplerine yanıt vermek için Pakistan ordusunun askeri doktrinini revize etmişti. Ordunun “yeşil kitabından” Hindistan’ı odak noktası olmaktan çıkarmıştı. Böylece Hindu devletinin yükselişi önünde bir engel olarak duran Müslümanlar saf dışı edilmişti. Hindistan’a yönelik bozguncu zihniyeti beslemek için şimdi de Pakistan subaylarından nükleer seçeneksiz savaş olanağı isteniyor.

Müşerref, Hindistan’ın bölgesel üstünlüğü önünde bir engel olarak duran Pakistan’ın nükleer programını ortadan kaldırmak için nükleer bilim adamlarımızın Amerikan istihbaratınca sorgulanmasına dair ABD taleplerine boyun eğmişti. Bilim adamlarını erken emekliliğe sevk ederek araştırma ve geliştirmenin sürdürülebilirliğini felç etmişti. Şimdi de ABD, nükleer kapasitemiz için vazgeçilmez olan elementlerden kurtulma çabasında. 26 Mart 2016’da yayınlanan bir raporda ABD Dışişleri Bakanlığı, Silah Kontrolü ve Uluslararası Güvenlikten Sorumlu Müsteşar Vekili Rose Gottemoeller, Hindistan ilerleyişine büyük tehdit teşkil eden Pakistan’ın taktiksel nükleer silahlarına ilişkin ...Biz gerçekten çok endişeliyiz ve endişelerimizi de dile getirdik. Biz, nükleer silah programının istikrarsızlaştırıcı yönleri konusunda onlara baskı yapmaya devam edeceğiz. diye konuştu.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki subaylar!

Gerçekten de Amerika’nın Pakistan gündemi “terör” ve Afganistan talepleriyle sınırlıdır. 25 Temmuz 2011 tarihinde “The Atlantic” dergisi, “İçeride ISI” başlıklı Steve Clemons imzalı makalede ISI Müsteşarı Assad Durrani’ye ait bir mektubu yayınladı. Mektupta Durrani şöyle demekteydi, Bundan sonra ISI, ülkeyi maceracılardan temizlemek amacıyla kalbi ve ruhuyla yeni kararname peşinde koşacaktır: Afganistanda Amerikanın askeri operasyonlarına direnenleri cehenneme kadar takip etmek.” Afganistan’da Sovyet işgalini bir daha dönmemek üzere kökünden söküp atan Afgan Müslümanlarının yeteneklerini gören ABD, bu durumun kendi başına gelmesinden korktu. Bu nedenle ABD’nin talebi doğrultusunda sadık ajanı Müşerref, ABD’nin yeni gereksinimlerine uygun olarak ABD istihbaratınca ISI subaylarının sorgulanmasına boyun eğdi. Bununla da kalmayan ABD, yeni atamalara nezaret etti. ABD planına meydan okuyan silahlı kuvvetler içindeki İslam sevdalısı tüm subaylar emekliliğe sevk edilip ev hapsine alındılar. Askeri mahkemede yargılandılar. Sonra Keyâni de, Müslüman kabilelerin silahlı kuvvetlerimize karşı saldırılarını kışkırtan, topraklarımızdaki insansız hava aracı saldırılarının sahadaki gören gözleri olan CIA’ya bağlı Raymond Davis Şebekesi ve paramiliter askerlere geniş yetkiler verilmesi yönündeki ABD taleplerini boyun eğdi. Bu saldırılar, Afganistan’da ABD askeri varlığına karşı süren direnişi sona erdirmek için askerlerimizin kabile bölgelerine konuşlandırılmasına bahane teşkil ettiler. Keyâni, Afganistan’daki Amerikan askeri operasyonlarına destek olmak amacıyla askerlerimizin kullanılması yönündeki ABD taleplerine de boyun eğdi. Hâlbuki Keyâni, askerlerimize zehirli Amerikan altyapısını ortadan kaldırma komutu vermesi gerekiyordu. Şimdi de General Rahil, Pakistan silahlı kuvvetlerince Müşerref ve Keyâni tarafından bile kırmızıçizgiler olarak kabul edilenlerin ihlal edilmesi yönündeki ABD taleplerine boyun eğmektedir. ABD, silah üstünlüğüne rağmen korkaklıktan panikleyen ABD askerlerinin kalbine korku salan Kuzey Veziristan’daki yetenekli ve cesur Hakkani örgütü ile savaşılmasını istiyor. Buna ek olarak ABD, müzakereler labirentine zorlamak ve böylece askeri varlığına politik zırh giydirmek için Pakistan istihbaratı ISI’nın Afgan Talibanı içindeki nüfuzundan yararlanıyor. Politik zırh kazandırmak, savaş meydanında on yıldır mücadele eden ABD’nin elde edebileceği bir konu değildir. Afgan Talibanı müzakereleri kabul etmeyince, egemenliğimiz ile dalga geçmek için ABD insansız hava aracı saldırılarını kullandı. Bu saldırılara General Rahil çok cılız ve zayıf tepkiler verdi. Keyâni de ABD’nin Abottabad ve Salala Kontrol Noktası saldırılarına çok zayıf tepki vermişti. Rahil Şerif de 25 Mayıs 2016’da ABD’nin Pakistan Büyükelçisi David Hale bir araya gelerek uysalca büyükelçiye Bu tür egemenlik ihlalleri, her iki ülke arasındaki ilişkileri zedeler ve bölgesel istikrar için devam eden barış sürecine zarar verir.” dedi. Bu aslında yaralarımıza tuz serpmektir. O zaman öyle bir yanıt vermeliydi ki bir daha ABD hava sahamızı ihlal etmeyi aklından bile geçirmesin.

Amerika, Müşerref’ten itibaren Müslümanların yüzyıllarca İslam’a sadakatleri ile evirilen köklü İslam sevgisini bitirmenin yollarını arıyor. İslam davası uğrunda cihat eden Müslümanlar, İslam ile tüm Hint Yarımadasına hâkim oldular, oraları İslam ile yönettiler. Bu yüzden İslam, Amerika’nın planı önünde duran en büyük engeldir. Amerikan varlığı ve bölgede çıkarları için Pakistan’da İslam’ı bastırmak, Amerika’ya göre hayat memat meselesidir. Ayrıca medya, sosyal medya ve siyasi ortamda İslami fikirlere karşı saldırı başlatan Amerikan ajanları, o fikirleri “nefret söylemi”, “radikalizm” ve “İslamcılık” ile itham ettiler. Binlerce samimi âlimi, Amerika’nın Afganistan işgaline karşı cihat çağrısı yapanları ve Pakistan’da Hilafetin kurulmasına çağıran politikacıları kaçırdılar. ABD taleplerine boyun eğen mevcut liderlik, ISI ve askeri istihbaratı, silahlı kuvvetler içindeki İslam sevdalısı subayların tasfiyesi ile meşgul etti. Ayrıca İslam’a davet edenleri özellikle Hilafet savunucularını zalimce gözetim altına aldı, tutukladı, kaçırıp sorguladı, ağır işkenceler yaptı. 6 Aralık 2015’de ABD Başkanı Obama’nın “Aşırılıkla mücadele” sloganıyla İslam’ı frenlemek için yaptığı çağrıya derhal yanıt veren askeri komutanlar, 22 Aralık 2015’de bir toplantı düzenlediler. Toplantının ardından ISPR tarafından yapılan uysal açıklamada Tüm askeri komuta kademesi... Hükümetin aşırılık mücadelesini destekliyor.denildi.

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki subaylar!

Hizb-ut Tahrir, sizi ABD’nin taleplerine boyun eğmenin aptalca bir davranış olduğuna dair defalarca uyardı. Hizb-ut Tahrir, Müşerref zamanında da sizi Keşmir’den vazgeçilmesini isteyen ABD talebinin sadece Hindistan’ın bölgesel hegemonyasına yarayacağına dair açıkça uyarmıştı. Keyâni döneminde de sizi uyarmış ve kabilelerin direnişiyle mücadeleye dair ABD talebine boyun eğmenin, iç kaynaklarımızı tüketeceğini, yeteneklerimizi zorlayacağını, ülkemizi, düşmanlarımızın yararına yıkıcı fitneye sürükleyeceğini söylemiştik. Hizb-ut Tahrir, şimdi de diyor ki mevcut liderliğin, Pakistan’ın yeteneklerin frenleyen ve İslam’a zulmeden Hindistan’ın bölgesel hâkimiyeti için ABD taleplerine boyun eğmesine izin verirseniz, o zaman biz kendimizi daha büyük tehlike içinde bulacağız.

Bilin ki General Rahil, selefi Müşerref ve Keyâni ile arasına mesafe koymaya çalışsa da, aslında tamamen onların izinden gidiyor, çünkü Amerika’nın taleplerine boyun eğiyor ve Müşerref tarafından başlatılan ihaneti tamamlanıyor. Bilin ki Amerikan taleplerine boyun eğmek, Müslümanlara güvenlik ve refahtan ziyade daha fazla talep ve yıkım getirecektir. ABD, egemen olmak istediği bölgelere askeri müdahaleyi meşru kılmak için ilk önce kargaşa ve anlaşmazlıkları körüklüyor. Sonra askeri saldırıya hazır olduğunda da, saldırı başlatmak için hava ve deniz üslerimizin, hava sahamızın kullanımı talep ediyor. Topraklarımızı işgal ettiğinde de Müslümanların zenginliklerinden yararlanma hakkı istiyor. Oysa ABD’nin fuzuli şiddet ve işgali bölgeyi yerinden sarsıp ekonomiyi felç etmektedir. Müslümanların şiddetli direnişiyle karşı karşıya kaldığı zaman da Müslümanı Müslümana kırdırıyor. Her durumda Amerika, politik, ekonomik ve askeri açıdan hâkim olmak için Müslümanların Müslümanlara karşı güç ve şiddet kullanmasında bir sakınca görmüyor. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

يا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لاَ تَتَّخِذُوا عَدُوِّي وَعَدُوَّكُمْ أَوْلِيَاءَ تُلْقُونَ إِلَيْهِمْ بِالْمَوَدَّةِ وَقَدْ كَفَرُوا بِمَا جَاءَكُمْ مِنْ الْحَقِّ  “Ey iman edenler! Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanlara sevgi göstererek, gizli muhabbet besleyerek onları dost edinmeyin. “ [Mümtehine 1]

Yine Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

إِن يَثْقَفُوكُمْ يَكُونُواْ لَكُمْ أَعْدَآءً وَيَبْسُطُواْ إِلَيْكُمْ أَيْدِيَهُمْ وَأَلْسِنَتَهُمْ بِالسُّوءِ وَوَدُّواْ لَوْ تَكْفُرُون  Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler.[Mümtehine 2]

Ey Pakistan silahlı kuvvetleri içindeki subaylar!

Hizb-ut Tahrir, sizi Amerika’ya itaat yüzünden bizi kötürüm eden, düşmanlarımız karşısında bizi küçük düşüren ve onlar eliyle bizi zarara uğratan hain liderliği ortadan kaldırmaya çağırıyor. Sizin kolektif sorumluluğunuz, Amerika’nın her isteğine boyun büken askeri ve siyasi liderlik içindeki hainlerin güvenliğini sağlamak değil. Hayır, sizin göreviniz İslam’ı ve Müslüman toprakları korumaktır. Bu da sadece pratik olarak Nübüvvet metodu üzere Hilafet ile mümkündür. Bugün Amerika’nın mücrim vahşetine meydan okuyacak, Müslümanları tek ve güçlü bir devlet altında birleştirecek Hilafet dünyada mevcut değildir. Bilin ki Hilafet Devleti, daha kurulduğu ilk günden itibaren Müslümanları birleştirmek, güçlendirmek ve kindar kâfirlerin planlarını başlarına geçirmek için çalışacaktır. Bilin ki bugün İslam ile hükmeden gerçek güçlü Raşidi bir Halifeye ihtiyacımız var. Halife, burnumuzun dibindeki ABD askeri varlığına karşı yekvücut olmak üzere aşiret bölgesindeki Müslümanlara ve silahlı kuvvetlerimize bir çağrıda bulunurken askeri kademe içindeki münafıkları da ifşa edecektir. Bir yandan da Keşmir ve Afganistan’da bir avuç ilkel silahlı mücahitlerle baş edemeyen düşmanlarımızın kalbine korku salacaktır. Raşidi Halife, ABD nüfuzunu ve Pakistan içindeki bozguncuları yok edecek, ABD büyükelçilik ve konsolosluklarını kapatacak, ABD istihbarat ve paramiliter askerlerini yakalayıp ülkeden kovacaktır. Raşidi Halife, tüm Müslüman toprakları güçlü tek bir devlet altında toplamak için aktif olarak çalışacaktır.

Bu yüzden ey değerli subaylar! Amerika’ya itaat edenlere itaatkâr olarak kalmanın doğuracağı ciddi sonuçları iyi düşünün. Zira Allah Subhânehu ve Teâlâ, zorbalara itaat edenleri maruz kalacakları şiddetli akıbetten sakındırıyor:

وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتَّىٰ إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنتُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَا مِنَ الْمُسْلِمِينَBiz, İsrail oğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:) “Gerçekten, İsrail oğullarının inandığı Tanrıdan başka tanrı olmadığına ben de iman ettim. Ben de Müslümanlardanım!” dedi.[Yunus 90]

Sadece Firavun değil, Firavun’un ordusu da Kızıldeniz’de boğuldu ve Allah’ın uyarısına kulak asmayarak günahta Firavun’a itaat ettikleri için de bu şekilde cezalandırıldılar. Bu nedenle hem size hem de korumaya yemin ettiğiniz topraklara karşı yürütülen haçlı seferinde hainlerin yanında yer almaktan sakının. Komuta kademesi içindeki hainlerin dünyevi kazançları uğrunda ahiretinizi kaybetmekten sakının. Nübüvvet metodu üzere Hilafetin yeniden kurulması için Fakih ve Devlet Adamı Şeyh Ata ibn Halil Ebu Raşta liderliğinde Hizb-ut Tahrir’e nusret verin ki bütün ümmetin dualarına nail olun. Hem ümmet hem de kendi zaferiniz için çalışın. Allah’ın yardımına nail olmak için gayret sarf edin ve sakın umutsuzluğa kapılmayın. Çünkü siz, Allah’ın izniyle muzaffer olacak, düşmanlara üstün gelecek ve mazlumların kurtuluşu olacaksınız. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:

وَلاَ تَهِنُوا وَلاَ تَحْزَنُوا وَأَنْتُمُ الأَعْلَوْنَ إِنْ كُنْتُمْ مُّؤْمِنِينَ  Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz.[Âli İmran 139]

حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti


H. 15 Ramazan 1437
M.  Pazartesi, 20 Haziran 2016

Yorum Ekle

Gerekli olan (*) işaretli alanlara gerekli bilgileri girdiğinizden emin olun. HTML kod izni yoktur.

SİTE BÖLÜMLERİ

BAĞLANTILAR

BATI

İSLAMİ BELDELER

İSLAMİ BELDELER