بسم الله الرحمن الرحيم
Amerika ile Dostluğumuz Hindu Devletine Karşı Aşağılık Duruma Düşmemizin Sebebidir
Pakistan Başbakanı Navaz Şerif’in BM Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında Hindistan ile görüşme düzenlenmesi konusunu “Görüşmeler her iki ülkenin de faydasınadır... Pakistan ile Hindistan arasında barış ve normalleşme Keşmir sorunu çözülmeden sağlanamaz.” diyerek savundu. Aynı gün Pakistan Dışişleri Bakanı Amerika’da düzenlediği bir basın toplantısında ABD’nin Hindistan’la görüşmelere katılması için “Biz ABD’nin [olayları yatıştırma konusunda] sorumlu olduğuna ve rollerini oynamaları gerektiğine inanıyoruz... ABD o rolü oynayana kadar da bunu söylemeye devam edeceğiz.” dedi. Bu iki sert yakarış da Navaz Şerif’in ABD Dışişleri Bakanı ile ABD ve Pakistan Stratejik Diyaloğu’nu kurmak için yaptığı uzun görüşme sonrasında geldi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü günlük basın toplantısında “Başbakan ile Dışişleri Bakanı Kerry, Keşmir’deki son şiddet olayları konusunda çok endişe duyduklarını -özellikle de askeri üsse olan saldırı konusunda- ve bütün tarafların sakinleşmesi gerektiğini ifade ettiler.” dedi.
Ey Pakistanlı Müslümanlar!
Amerika ile dostluk Hindistan’ın bölgedeki arsızlığına karşı bir güç kaynağı değil, tam tersine Hindistan karşısında gün geçtikçe daha da zayıflanmamızın temel nedenidir. Müşerref-Aziz hükumeti döneminde ABD, Pakistan’ı Afganistan işgalini sağlama almak ve sürdürmek için kullandı. Sonra hemen Amerika, Afganistan kapılarını oradaki varlığına ve nüfuzuna zarar gelmemesi için Hindistan’a ardına kadar açtı. Bu da Hindu devletinin Pakistan’ın dengesini sarsmasına neden oldu. Ardından da Pakistan’ın her tarafını fitne ateşi ve kaos sardı. Daha sonra da Müşerref-Aziz hükumeti Amerika’nın isteği üzere Keşmir’deki cihadı “Terör” olarak nitelendirdi. Bu da ilkel silahlara sahip, ancak cesur küçük Müslüman gruplar tarafından sarsılan korkak Hindistan askerlerine büyük rahatlık sağladı. Ardından da Keyâni-Zerdari rejimi, silahlı kuvvetlerimizin tamamını yine Amerika’nın isteği üzere Afganistan’daki Amerikan işgalci güçlerini korumak için Batı sınırına konuşlandırdı. Bu da Hindistan’a, Doğu sınırında daha da büyük rahatlama sağladı, bölgesel emellerini gerçekleştirmesine yardımcı oldu. Daha da ötesi Keyâni döneminde General Rahil, ordunun Hindistan odaklı tutumunu ortadan kaldırmak için ABD’nin talebi üzere Yeşil Kitap olarak bilinen Pakistan ordusunun askeri doktrinini revize etti. Böylece ümmetin en güçlü, en yetkin silahlı gücünü Hindistan’ın yükselişine engel olmaktan çıkarmış oldu.
Şimdi de Rahil-Navaz rejimi sırasında askeri ve politik liderlik içindeki hainler Keşmir’in kurtuluş ve Pakistan ile birleşme ümitlerini sonsuza dek tarihe gömecek ABD sponsorluğunda Hindistan görüşmelerine koşuşturuyorlar. Amerika bu sayede Hindu devletine savaş meydanında elde edemeyeceği zaferi diplomasi girdabında vermek istiyor. Onun için General Rahil, Keşmir konusunda 6 Eylül 2016’da yaptığı konuşmada “Keşmir bizim can damarımızdır ve özgürlük hareketlerini her kademede siyasal ve psikolojik olarak destekleyeceğiz.” Dedi. İlişkilerin “normalleşmesi” ise ümmet için daha büyük tehlikedir. Çünkü böylece Amerika, Hindistan’ın bölgesel egemen güç olma arzusu önünde Pakistan’ı engel olmaktan çıkarıyor. Ayrıca “Normalleşme” “terörle mücadele” kisvesi adı altında İslam’ı bastırmaktır. “Sınır terörizmini sonlandırmak” adı altında Keşmirli Müslümanların direnişini sırtından bıçaklamaktır. “Sağduyulu olmak” sloganı altında da nükleer silahsızlanma kılıcına kendiliğinden kelle uzatmaktır.
Şüphesiz ABD ile olan dostluk bir güç illüzyonudur. Aslında bizi zayıflatan en temel sebeptir. En önemlisi Amerika, Müslüman ülkelerde kaos fitilini ateşliyor. Özel kuvvetler, Yahudi ve Hindu devletinin orduları aracılığıyla İslam ülkelerini işgal ediyor. Dokunulmazlık zırhına bürünerek vahşileşiyor. Açık fiili düşmanla dostluk kurmak, büyük bir ihanettir. Sorunlarımızı, Keşmir dâhil, BM’ye ihale etmek, beyhudedir. Çünkü Güvenlik Kurulu’nda veto hakkına sahip beş daimi üyenin tamamı, Müslümanların fiili düşmanıdır ve bu aynı zamanda haramdır. Çünkü tağut ve gayri İslami bir otoritedir. Allah Subhânehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor:
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يَزْعُمُونَ أَنَّهُمْ آمَنُواْ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْكَ وَمَا أُنزِلَ مِن قَبْلِكَ يُرِيدُونَ أَن يَتَحَاكَمُواْ إِلَى الطَّاغُوتِ وَقَدْ أُمِرُواْ أَن يَكْفُرُواْ بِهِ وَيُرِيدُ الشَّيْطَانُ أَن يُضِلَّهُمْ ضَلاَلاً بَعِيدًا “Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inandıklarını ileri sürenleri görmedin mi? Tâğut’a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, Tâğut’un önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Hâlbuki şeytan onları büsbütün saptırmak istiyor.” [Nisa Suresi 60]
Ey Pakistan Ordusunun Müslüman Subayları!
Rahil-Navaz rejiminin ABD’ye körü körüne itaati nedeniyle işgal altındaki Keşmirli kardeşlerimize ve bacılarımıza ihanette hız tanımıyor. Hindu devleti karşısında aşağılanmamız ve eğilmemiz için elinden geleni yapıyor. Öfkenizi provoke etmemek için dikkatle hareket eden Rahil-Navaz rejimi, sürekli teslimiyet yolunda adım adım ilerliyor. Oysa samimi ve güçlü bir lidere düşen, zilleti sona erdirmek, Müslümanlara yardım etmek, kararlılıklarını bilemek ve kırılan kalplerini zaferle onarmak için sizi cihada çağırmaktır.
مَا تَرَكَ قَوْمٌ الْجِهَادَ إلاّ ذُلّوا“Hiçbir kavim cihadı rezil olmadan terk etmez.” [Ahmed] Size soruyoruz, eğer düşmanlarımızı kötü silahlanmış, ancak kararlı ve cesur küçük Müslüman gruplar derinden sarsabiliyorsa, o zaman iyi donanımlı ve motivasyona sahip Müslüman silahlı kuvvetlerin organizeli cihadı ile karşılaşsalar halleri nasıl olur?
Hal böyleyken Hilafet projesini sadece sözlü desteklemeniz yeterli değildir. Çünkü Hilafet, düşmanlarımızdan korunmanın yegâne yoludur. Çok iyi biliyoruz, ama yine de söylüyoruz. Hilafet projesini sözle desteklemeniz bile rejimin aklını başından almaktadır. Bu yüzden Hilafet çağrısının kulaklara ulaşmasını önlemek için şiddet, adam kaçırma ve işkence gibi kullanılabilir her yöntemi kullanmaktan kaçınmıyor. Eylem zamanıyken sadece “hayır” sözcüğü yeterli değil. Nübüvvet metodu üzere Hilafet için nusret verme görevinizi yerine getirmek amacıyla Hizb-ut Tahrir’in çağrısına icabet edin.
Ancak ve ancak o zaman bir İmam size liderlik edebilir. O imam ki bütün ümmeti tek bir platformda ve dünyanın en zengin devleti altında toplayacaktır. Ancak ve ancak o zaman bir İmam size liderlik edebilir. Onun ilk önceliği bizi, İslam’ı hâkim kılmak için uluslararası senaryoyu belirleyen bir lider devlet yapmak olacaktır. Ancak ve ancak o zaman Raşit bir Halife size liderlik edebilir. O ki Keşmir’i, Afganistan’ı, Filistin’i ve Irak’ı ve Müslüman toprakları kutsal cihat yoluyla işgalden kurtaracaktır. Biz sizi, en sevdiğimiz şeye, dünyalık her şeyden daha üstün ve şu kısa hayattaki zevklerden daha değerli olan Allah Subhânehu ve Teâlâ’nın mükâfatına ve rızasına, onun yolunda canınızı ve malınızı feda etmeye çağırıyoruz. Rasûlullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
مَا أَحَدٌ يَدْخُلُ الْجَنَّةَ يُحِبُّ أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا وَلَهُ مَا عَلَى الأَرْضِ مِنْ شَىْءٍ، إِلاَّ الشَّهِيدُ، يَتَمَنَّى أَنْ يَرْجِعَ إِلَى الدُّنْيَا فَيُقْتَلَ عَشْرَ مَرَّاتٍ، لِمَا يَرَى مِنَ الْكَرَامَةِ“Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehit böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder.” [Buhari]
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Pakistan Vilâyeti
H. 28 Zilhicce 1437
M. Cuma, 30 Eylül 2016