بسم الله الرحمن الرحيم
Anayasa İslam Milletinin Zorunlu Kıldığı Kanundur
Siyaset; dahili ve harici olarak insanların işlerini gütmektir. Bu da devlet ve ümmet tarafından gerçekleşir. Zira pratik olarak bu gütmeyi üstlenen bizzat devlettir ve bundan dolayı devleti muhasebe edecek bizzat ümmettir. Anayasa ise; devletin şeklini, onun yönetim sitemini, her organın sınırını ve yetkisini belirleyen kanundur. Bu nedenle siyaset ve anayasa yönetici ve yönetilenlerin ortak olarak kabul ettikleri tek bir fikri kaide üzerine bina edilir. İnsanların belli bir hayat bakışı üzerine kanaatleri yerleşirse ondan tabii olarak bir otorite neşet eder ve işlerini de bu hayat bakış açısından fışkıran ölçü ve kanaatlere göre güder. Böylece devlet bireylerle ilişkileri tanzim etmek, onlara karşı kendi hak ve görevlerini ve onların kendisine karşı hak ve görevlerini belirtmek üzere genel ve özel kanunlar kor.
Lailaha illallah, Muhammedun Rasulullah akidesi olan İslam akidesi İslam ümmetinde yerleşti. Buna göre bu akide onun hayat hakkında bakış açısı olmuştur. Zira o eşyaları ve olayları buna göre akledip anlar. Nitekim ölçüleri ve kanaatleri bu temel üzerine bina edilmiştir. Bundan dolayıdır ki genel ve özel kanunların yani anayasa ve kanunların ümmetin akidesinden fışkırması ve onun esası üzerine kurulu olması pek tabidir. Bir de çelişkili olan her türlü fikir ve ölçü uzaklaştırılır ki onun yaşam tarzı dengesiz olmasın, yıkıma sebebiyet veren faktörler sızmasın ve hayra çağırmak üzere dünyaya liderlik etmede rölünü kayb etmesin.
Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu sözüne icabet ederek
ولتكن منكم أمة يدعون إلى الخير ويأمرون بالمعروف وينهون عن المنكر وأولئك هم المفلحون
‘'Sizden, hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü nehy eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.''( Ali imran 104 ) ümmetin akidesi üzerine kurulu olan Hizb-ut tahrir; İslami fikir, görüş ve hükümler benimsemiştir. Onlar sadece İslami olup gayrı islami her hangi bir şey içermez, gayrı islami her hangi bir şeyden etkilenmemiştir. Onlar tamamen islamidir ve İslam'ın usulu dışında başkasını de itimat etmemiştir.
Buna göre Hizb belli bir anayasa benimsedi. Bu anayasayı İslam ümmetinin vu ondan parça olan Tunus halkının önüne takdim ediyor ki maddelerin delilleri tek tek ve madde madde incelendikten sonra uygulamak üzere Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'ın Kitabı ve Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in Sünneti ile hükm eden ve dinleyip işitme hakkına sahip bir halife nasb etmeye başlasın.
Maddelerin akideden nasıl fışkırdığının belirlenmesi için size bu gün anayasa maddelerinden bir kaçını arz etmek istiyoruz. Zira İslam akidesi devletin şeklini ve onun yönetim sistemini, her organın sınırını ve yetkisini ve insanlar arasındaki ilişki şeklini ve yöneticilerini belirler. İşte bu yüzden şu madde alınmıştır:
Madde- 1: İslamm akidesi devletin esasını oluşturur. Öyle ki, İslam akidesini esas kılmaktan başka hiç bir şeyin varlığı devletin yapısında, organlarında veya muhasebesinde yahut devletle ilgisi olan diğer bütün alanlarda geçerli olmaz. Aynı zamanda İslam akidesi şer'i kanunlar ve anayasanın esasını oluşturur. İslam akidesine aykırı oloan kanun veya anayasa ile ilgili hiçbir şeyin bulunmasına izin verilemez.
Şari' insanların hayatın her alanı ile ilgili işlerini gütme yetkisini otoriteye verdiğine göre, dış ilişkilerde bu işleri gütme işini de kendine kayıtlı kılmıştır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in ‘'İmam bir çobandır/güdendir. Ve tebalarından sorumlu olan kendisidir'' sözünden şu madde alınmıştır:
Madde- 181: Herhangi bir fert, parti, topluluk, kuruluş ve cemaatin hiçbir şekilde yabancı herhangi bir devletle ilişkisi olmaz. Devletlerle ilişki yalnızca İslam Devleti tarafından kurulur. Zira fiili olarak Ümmetin işlerini yürütme hakkı yalnızca devlete aittir. Ümmet ve kuruluşlar, bu dış ilişkiden dolayı devlete muhasebe etmelidirler.
Müslümanların diğer ümmet ve halklarla ilişkilerinin nasıl olduğu Medine'de İslam devletini kurduktan sonra Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in fiillerinden anlaşılır; Krallara mektupları göndermesi, Usame ordusunu hazırlaması, ölümünün gerçekleştiği hastalığına rağmen Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'in bu ordunun gitmesini ısrar etmesi gibi hususlar İslam devleti ile dünyada herhangi bir başka devlet arasında ilişkisinin İslam'a davet esasına dayalı olduğuna delalet etmektedir. Aynı zamanda bu davet dış siyasetin esasıdır. İşte bunun için şu madde alınmıştır:
Madde- 187: İslam davetinin yüklenmesi, etrafında dış siyasetin dolaştığı bir eksendir. Ve devletin bütün devletlerle olan ilişkileri, İslam davetini yüklenme esasına göre kurulur.
Devletler arasında yapılan sözleşmelerin hangisinin caiz olup olmadığını ancak İslam akidesi belirler. Zira sözleşmeler; belli ilişkileri tanzim etmek ve bu ilişkilerin bağlı olduğu kural ve şartları belirlemek üzere devletler arasında yapılan anlaşmalardır. Müslüman fakihler buna ‘Muvada'at' derler. Müslümanlar ile kafirler arasında sözleşmelerin caiz olduğuna dair delil Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın şu sözüdür:
"إلا الذين يصلون إلى قوم بينكم وبينهم ميثاق"
‘'Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar...müstesna''( Nisa 90 ) ve
" وان استنصروكم في الدين فعليكم النصر "
‘'Eğer onlar din hususunda sizden yardım isterlerse, -o Müslümanlara- yardım etmek üzerinize borçtur.'' (Enfal 72) bu ayetlerde geçen ‘الميثاق'tan kast edilen şey anlaşmalardır. Zira Resulullah [SallAllahu Aleyhi ve Sellem] kafirlerle böyle anlaşmalar yapmıştır. Ancak yapılan anlaşmanın sahih olmasının şartı anlaşmanın içerdiği konunun Şeriatın caiz olduğu konular olması lazım. İşte bunun için şu madde alınmıştır:
Madde- 189: Askeri ve bu cinsten olan anlaşmalar ve buna bağlı olan siyasi anlaşmalar, üs ve hava alanlarının kiralanması kesinlikle haramdır. İyi komşuluk, ekonomik, ticari, mali, kültürel anlaşmalar ve ateşkes anlaşmalar yapmak caizdir.
Ey Müslümanlar!
Bu; Hizb-ut Tahrir'in size takdim etmek istediği Rabbinizin Kitabı ve Peygamberinizin Sünneti olan tafsili delillerden istinbat edilmiş anayasanın bazı maddeleridir. Yabancı ve kafir çevrelerin kontrulü altında hazırlanan yalancı bir anayasadan dar geçimlilikten başka ne beklersiniz?
" ومن أعرض عن ذكري فان له معيشة ضنكا ونحشره يوم القيامة أعمى"
‘'Kim de benim zikrimden (kitabımdan) yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir geçimi olacak ve biz onu, kıyamet günü kör olarak haşredeceğiz.'' (Taha 124) O yalancı küfür anayasasına rıza göstermek ise Rabbinizin gazabını ve kalıcı bir azab getirir. Çünkü onu kabul etmek;
"وان احكم بينهم بما انزل الله ولا تتبع اهوائهم واحذرهم ان يفتنوك عن بعض ما أنزل الله اليك فان تولوا فاعلم انما يريد الله ان يصيبهم ببعض ذنوبهم وان كثيرا منهم لفاسقون"
‘'Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın! Eğer yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısmını onların başına musibet ve bela indirecektir. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.'' (Maide 49 ) buyuran Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın hükmünü redetmektir. İslam'ı inkar ederek onunla hükmetmemeyi kabul etmek ise açık bir inkar/küfür saymıştır. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:
"ومن لم يحكم بما انزل الله فأولئك هم الكافرون"
‘'Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse kafirlerin ta kendileridir.'' (Maide 45)
Ey Müslümanlar!
Bu bazı anayasa maddeleri anlamak, incelemek ve uygulamak üzere önünüze takdim ediyoruz. Zira şer'i hükümler onunla yaşanmak için konulmuştur. Allah [Subhânehu ve Te'alâ] şöyle buyurmuştur:
إنما كان قول المؤمنين إذا دعوا إلى الله ورسوله ليحكم بينهم ان يقولوا سمعنا واطعنا وأولئك هم المفلحون
‘'Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resulüne davet edildiklerinde müminlerin sözü ancak ‘işittik ve itaat ettik' demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.'' (Nur 51)
يا أيها الذين آمنوا استجيبوا لله وللرسول إذا دعاكم لما يحييكم واعلموا ان الله يحول بين المرء وقلبه وانه اليه تحشرون
"Ey iman edenler! Allah ve Resulünün sizi hayat verecek şeylere çağırdıkları zaman, Onlara icabet edip uyun. Ve bilin ki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız.'' (Enfal 24)
حزب التحرير
Hizb-ut Tahrir
Tunus Vilayeti
H. 23 Ramazan 1432
M. Salı, 23 Ağustos 2011